Havva Teyze Hasan’a yüksek sesle ”Dersinizi evde değil Havuzlu kahvede yapın misafirim gelecek.“ diyordu. Hasan (Onbaşı Hasan biz böyle derdik)Erkek sanat okulundan arkadaşım. Haziran bitirme imtihanlarına hazırlanırken birlikte ders çalışırdık. O gün yine Hasan ile buluşup Matematik dersine hazırlık yapacaktık. Evleri Küçük havuzluya çok yakındı. Yüz metre ileride beş basamaklı taş merdivenden indik, tahta masa ve sandalyeli kahveye geldik. Hepsi üç masaydı zaten, kimse yoktu, akşam üzeri gün batımı da yakındı, iki ulu çınarın gölgesinde oturduk. İki de çay söyledik, çaylarımızı yudumlarken Tire’yi seyrediyorduk. Mezun olacağımız Erkek Sanat Okulu, karşısında oto garaj, altta Orta Okul, Cumhuriyet Meydanı, bize çok yakın Alay parkı sanki ayaklarımızın dibinde. Günbatımı ve Tire Ovası’nın seyri harika. Tepelerin arkasına uzanan İzmir yolu…

Yıl 1962… Şimdi ise 2012…tam 50 yıl olmuş… Anılar canlanıverdi gözümde sinema şeridi gibi. İki ulu çınar yerinde duruyor, ancak tahta masa ve sandalyeler, çay ocağı olarak kullanılan kulübe üstü kiremit ile örtülü tek odalı “kahvemiz” ve çaycı Ahmet abi de yok.

Karşıdan kısa boylu, yürüyüşü külhanvari  ama pırıl pırıl düşünceleri olan Şükrü abi  göründü. Şükrü abiyi severdik, bize hep moral verir iyilikler öğretirdi. Bize “Hadi bakalım çocuklar okuyun büyük adam olun memlekete faydanız olsun “ dedi. Yine sevecen hali ile yanıma geldi selam vererek

“Dalmışsın yine ne düşünüyorsun “ dedi..

“Şükrü abi haydi onbeş yaşına doğru in bakalım, havuzluda neler oluyordu? neler yaşandı?. bana o günleri anlat bakalım “ dedim.

Gözlerini kapattı, derin bir iç çekerek “ohooooooo” dedi.

“Yaaa beni elli yıl geriye götürdün, neler olmadı, neler yaşanmadı ki. Hatırlaya bildiklerimi anlatayım” Hay Allah nerden aklına geldi şimdi bunlar. Şu anda oturduğumuz yer Küçük Havuzlu burası kahveydi , üst tarafta da Büyük havuzlu vardı. İkisinde de havuz vardı buradaki küçük yukarıda ki ise büyüktü. Zaten isimlerini de havuzların büyük ve küçüklüğünden alırlar.Büyük havuzlu da meyhane de vardı.O zamanlar böyle geniş yol yok, var ama patika, iki kişi yan yana yürüyemiyor,elektrik de yok,zor yürürdük.Bizim evimiz daha yukarıdaydı. Merhum Başkan İsmail Taşlı’ya bir çok defa müracaat ederek yolumuzu taş döşemeli olarak  yaptırdık. Elektrik belediyenin elindeydi tek lambalı direkler diktirdik, ben ve mahalleli çok mücadele ederek  yollarımızı yaptırdık, hatta kadınlar da fahri olarak çalıştılar.

Mahalle muhtarlarımız önce Refik çavuş sonra da Köfteci Ahmet ile birlikte çok çalıştık. Nazmiye Keskin abla yol açılması için evinin avlusundan 35 metre yer verdi ücret almadı.

Akşamları Taşçı Rıza, Terzi Ali ve arkadaşları gelir meşk yaparlardı.Saz takımı ile şarkı söylerlerdi.. Hatta bir akşam ses sanatçısı Perihan Sözeri Rakım Erkutlu ile birlikte buraya gelerek şarkılar söylediler. Biz de dinlemiştik..

İki arkadaşımız çok genç yaşta vefat etti. Çok üzüldük. Sevdikleri kızları alamadılar ve “KARA SEVDA “ ya tutulup öldüler.

Son sözüm; Havuzlu artık eski günlerine dönsün. Mesirelik bir yer olsun istiyorum dedi…