Arap pınarından koşarcasına akıyordu yağmur suları. Şükran Deresi köprülerine geliyor, kaya parçalarını sürüklercesine. Derenin içindeki pislik ve evsel atıkları temizliyordu. Neslihan Mescidi’nin alt ve üst tarafındaki tabakhanelerin atıklarını da temizliyordu. Ulu Camii köprüsünden, Yeni cami tuvaletlerinden Gökçen lokantasının altından, Stadyumun yanından geçerek Küçük Menderes Nehri’ne  ulaşıyordu.

O yaz çok kurak geçmiş, yağmurlar yağmamış, yukarıda evsel atıklar aşağıda ise tabakhanelerin atıkları yerlerine duruyor ve çok pis koku saçıyorlardı. Derenin iki yakasında oturanlar ağır kokuya dayanamaz oldular. Sonbahar ve Kış alabildiğine yağmurlu geçmiş, Tire ovası bereketini arttırmıştı. Marullar sepet gibi olmuşlardı.

Mayısın beşini altıya bağlayan gecenin sabahında HIDIRELLEZkutlanacaktı. Dürdane  abla Emine teyzeme “Sabah namazından sonra AYAZMA’nın önünden taş toplar, ŞÜKRAN DERESİ ne iner niyet tutarız” diyordu. Bilhassa dere civarında yaşayan İsevi kadınlar derenin adına şükran deresi diyorlardı.

Hıdırellez sabahı evlenemeyen kızlar, çocuğu olmayan kadınlar Ayazma’nın önünden yedi tane taş toplarlar üç kulhuvallahü bir Fatiha okuyarak niyet tutarlardı. Ayazma( Kutsal su)’nın üstünde Şemsi Mescidi vardı. Mescitte Müslümanlar namaz kılar, İseviler ise Ayazma dan taslarla su alır ellerini yüzlerini yıkar, hatta içerlerdi. Mum yakarak, haç çıkararak çeşmenin yalağına metal para atarlardı. Şemsi Mescidi ve Ayazma iki cemaati buluşturur huzur içinde yaşarlardı.

Derenin orta köprüsünün batı tarafında Çınar ağaçları, patlangaç ağacı denilen beyaz çiçekli ağaçlar, sümbül, lale, karafatma çiçekleri vardı. Meydanımsı yerde karambol sahası, taş kulübede ise tahta masa ve sandalyeleri  olan çay ocağı vardı. Urgancılar da duvar diplerinde geri geri giderek sicim, yani urgan işlerlerdi. İlkbaharda Bahçıvanlar at arabaları ile küfeler içinde sepet gibi marullerini  getirirler, küfeler sıralanır İzmir’den ve komşu ilçelerden Tren ile gelenlere marul satarlardı. Sanki panayır gibi. Akşama kadar pür neşe eğlenceler olurdu. ”Zeybek” lakaplı uyanık biri de Ayazmadan testi ile su alır gelenlere para ile satardı. Deredeki bu marul panayırı 60’lı yıllara kadar devam etti. Kara tren motorluya, marul tarlaları da apartmanlara dönüşünce İzmirliler ve komşu ilçelerden kimse gelmez oldu. Daha sonra da ŞÜKRAN DERESİ çöp dersine dönüştü. Bakımsızlıktan  çay ocağı yıkıldı, karambolsahasını ot bürüyünce, urgancılar da azalınca dere tam bir sessizliğe büründü. Artık dere içi ve kenarında yürümek zorlaştı kaderine terk edildi.

Dönemin Belediye başkanı Tayfur Çiçek görevi sırasında Dere aklına gelir ”nasıl temizlerim? Nasıl tekrar canlandırırım?” düşüncesi ile gözünü karartır ve başlar dere içini temizlemeye. Tam 820 kamyon pislik çıkar dereden. Alt tarafı evsel kanalizasyon üst tarafına da 29 tane mini havuz yaptırır belediye işçilerine. Çiçekler diktirir ağaçları korur, taş duvarları da dokuya uygun olarak ördürür ve hizmete açar. Bir de sağlık ocağı yaptırır varlıklı akrabalarına.

İşte bu gün DEREKAHVE dediğimiz bu yer Başkan Tayfur Çiçek’in ilk döneminde yapılan en güzel mesire yerlerinden biridir.İki katlı deresi ile…