Mehmet Bey Camisinden ilkokul arkadaşım Mustafa Yazıcıların  evlerinin önünden başlar,Kurt  Doğancıyan  (kütük minare) camisine kadar giden dik yokuşlu,Arnavut kaldırımlı,taş döşemeli,çividi mavi,sarı, pembe badana boyalı evleri ile ünlü dar bir sokağın adıdır  MOLLA YOKUŞU.

Kurt Doğanc yan camisinin sol yanında sokak sakinlerinin “SÜLÜKLÜ ÇEŞME” dedikleri  küçük  yalaklı  yaz kış hiç durmadan akan bir de çeşme var.Sokağın üst tarafında ki mahalle sakinlerinin bahçelerindeki çiçekleri sulamada, evlerinin önünü yıkamada hatta serinlemek için de kovalarla sokağa su atmalarında,namaza gelenlerinde abdest aldıkları çeşme.Aslında Bizans döneminde çocuk mezarı olarak yapılan, şimdi ise “yalak” olarak kullanılan bu tarihi eserin yola bakan yüzünde yılan motifi ve koç başlığı var.Bu işaretler de gösteriyor ki erkek çocuk mezarı olasılığı kesin olarak düşünülüyor.Sokak sakinlerinin bu tarihi eser bilgileri olmadığı içinönemsenme miş hatta beyaz veya çivid mavi badana ile boyanmış.Yıllar önce Göztepe de futbol oynayan B.Mehmet (Çeşmeli Memet) “Ben molla yokuşunda büyüdüm, sülüklü çeşmeyi unuturmuyum hiç” der.

Molla Yokuşunda  birde Hamurcu Emine si dediğimiz bir kadın vardı. Ev fırınlarında köşeli ve tava ekmeği yapardı annemler.Dört köşeli,kepekli altılı ve sekizli denilen ekmekler kalabalık aileler için çok ekonomik ve   revaçtaydı.Hamurcu Emine bu yapılan ekmeklerin mayalı hamurunu satardı. Ben ve kardeşlerim hamur almaya gelirdik Hamurcu Emine ye.Ev de yokuşun hemen başında yani ikinci ev di.

Paşa mahallesinin batı kısmında oturanlar mutlaka molla yokuşundan inerlerdi.Biz de Dere Kahve de oturduğumuz için okula giderken molla yokuşunun hemen baş tarafından geçerdik. Sultan Nevruz şenlikleri top tepede de  yapılırdı.Aşağı mahallelerden gelenler Molla Yokuşu’ndan çıkarlar sülüklü çeşmeden testilerine su alırlardı.Dönüşleri de yine Molla Yokuşundan olurdu….

İşte böyle bir dik yokuşu olan  bir sokaktı MOLLA YOKUŞU….