Ve sonunda olan oldu, şampiyon son maçta belli olacak. Nefesler tutuldu, herkes 12 Mayıs akşamı saat 19.00’da başlayacak ezeli rekabete kilitlendi. Ezeli rekabet bugüne dek bu kadar heyecanlı ve önemli olmadı sanırım. Elbette iki güzide takımımızdan biri şampiyon olacak. Fakat bu heyecana dayanamayacak çok yürek olacak. Onlardan ricam, bu maçı izlemesinler. Sağlıkları daha önemli. Şampiyonluğu kaybeden için dünyanın sonu değil. Bu yıl olmazsa gelecek yıl.
Play off sistemi açıklandığında işin bu boyuta geleceği düşünülmemişti. Bazıları ne gerek vardı dedi. Ancak herkes federasyonun bu kuralına uymak zorundaydı. Maçlar başladı, normal sezonu Galatasaray 9 puan farkla lider bitirdi. Play off’lar başladı, Galatasaray 5 puan farkla önde, herkes şampiyonluk ondan çok zor alınır, diyor. Kimsede çıt yok. Maçlar oynanmaya başladı. Ne olduysa Fenerbahçe Arena Stadında Galatasaray’ı yendi, şampiyonlukta daha avantajlı duruma geçti. Homurtular başladı. Galatasaray İkinci Başkanı Ali Dürüst “En yakın rakibimize 9, diğer rakiplerimize de 20 puan fark atıp, 34 haftalık bölümde galip geldik. Ancak 'bir şampiyona daha oynayalım' dediler. 'Oynayalım' dedik, oynadık son maça kaldık. Önceden organize olmuş bir şey. Son maçımızı oynayacağız, hayırlı olsun” dedi. Sayın Dürüst, bunun uygulanacağı önceden belliydi, şimdi mi aklına geldi? Arena’da yenilmeseydiniz şu anda turu atmıştınız. Ha Galatasaray şampiyon olamazsa bir Fenerbahçeli olarak benim de içim buruk olacak. Galatasaray adına üzüleceğim. Ancak bunları şimdi söylemeniz hoş değil.
Gelelim başlığa. Yıllardır hayal ederim. Şu ezeli rekabette iki takım taraftarları kol kola stada girseler. Yan yana ellerinde takımlarının bayrakları ile oturup maçı izleseler. İyi oynayanı alkışlasalar. Tarafsız gözle pozisyonları birbirlerini kırmadan yorumlasalar. Maçın sonunda yenilen yeneni tebrik etse. Bir sonraki maç için yine birlikte izlemek üzere anlaşıp ayrılsalar. Ne güzel olur değil mi? Kaç kişinin “Öğretmenim, keşke dedikleriniz gerçekleşse” dediğini duyar gibiyim. Sevgili taraftarlar bu çok mu zor? Bana göre kesinlikle hayır. Yeter ki isteyelim. Bir söz vardır: “İnanmak, başarmanın yarısıdır.” İnanırsak elbette gerçekleştiririz.
Bakın tarihte ezeli rekabette neler olmuş. Rekabetin ilk yıllarında, futbolcu ve yöneticiler, sonuç ne olursa olsun birbirlerine daha sıcak davranırlar, hatta maç sonrasında birlikte eğlenmeye giderlermiş. Nitekim yıl 1911, Şubatın 12’si. Galatasaray Fenerbahçe’yi hem de 7-0 yeniyor. Maçtan sonra iki takım futbolcuları hep birlikte Beyoğlu’nun lüks bir lokantasına gidiyor, yiyip içiyorlar. Yemek faturasını yenilginin cezası olarak Fenerbahçeliler ödüyor. Düşünün 7-0 yenilmişsiniz, ne öfke, ne hırçınlık var. Dostça ilişkiler aynen devam ediyor. Ne kadar güzel değil mi? Bir de Pazar günü oynanan Trabzonspor-Fenerbahçe maçını anımsayın. Bir insan ölmediği kaldı. Yazık.
Bir başka anı. Ezeli rakiplerin yapacakları bir maç öncesinde, Fenerbahçe kaptanı Galip, Galatasaraylılara, ”Oberle kardeşler hasta, Hasan da sakatlanmış. Sizi karşımızda eksik kadroyla görmek istemiyoruz. Dilerseniz maçı erteleyelim” diye haber göndererek, maçın ertelenebileceğini söylemiş. Fenerbahçe’nin bu önerisini kabul eden Galatasaray, oyuncuların iyileşmesinden sonra, 20 Ekim 1914’te yaptığı erteleme maçında rakibini 6-1 yenmiş.
Yine ezeli rekabetin yeni başladığı dönemlerde Galatasaray ile Fenerbahçe sporcuları ortak kiraladıkları bir evde kalıyorlar ve beraber ava çıkarlarmış. Bazı gecelerde bir araya gelip sohbet ederlermiş. Yine bir gece sohbet sırasında Galatasaraylı Ali Sami Yen, Fenerbahçelileri, ”Said, yarın bizimle maçınız var. Git yat ve dinlen” diye uyarmış. Şimdi bazı rakip taraftarlar maç öncesi gecede futbolcuları uyutmayalım diye gürültü yapıyor.
Ezeli rakipler arasında 17 Kasım 1922’de yapılan maç öncesinde de ilginç bir durum yaşanmış. Bu tarihte Kadıköy’de ezeli rakiplerin maçı var. Maç öncesinde günlerce yağan yağmur sahayı adeta göle getirmiş. Fenerbahçe kaptanı Galip, Galatasaray Kulübü’ne telefon ederek, ”Saha çok kötü, maçı erteleyelim” demiş. Galatasaray kaptanı Necip bunun üzerine, ”Anamız bizi bugün için doğurdu. Galip Bey, gelip maçı oynayacağız” diye cevaplamış. Galatasaray, Kadıköy’e gelip maça çıkmış ve Fenerbahçe karşılaşmayı 3-0 kazanmış.
23 Ocak 1925 tarihinde Taksim Stadı’nda yaptıkları Vatan Gazetesi Kupası maçında ilginç bir olay yaşanmış. Fenerbahçe’nin kazandığı penaltı sonrası, atış öncesinde stadın büyük balkon kısmı çökmüş. Fenerbahçeli Cafer bu gelişme üzerine penaltı atışında topu bilerek kaleci Ulvi Yanal’a teslim etmiş.
Evet, bunları çocuklarımıza anlatalım. Biz bugün hayal ettiklerimi gerçekleştiremeyiz ama çocuklarımız, torunlarımız belki gerçekleştirir. Hayallerimizin bir gerçek olmasını umarak hafta sonu oynanacak maçta Fenerbahçe taraftarına şu sözlerimle yazımı bitiriyorum.
“Sevgili Fenerbahçe taraftarı. Arena stadındaki maçta sahaya hiçbir şey atılmadı. Birkaç kendini bilmezin dışında küfür olmadı. Sizden de aynı davranışı, hatta fazlasını bekliyorum. İki takımı da alkışlayın. Fenerbahçe taraftarının büyüklüğünü gösterin. Size güveniyorum. İyi oynayan kazansın, hak eden şampiyon olsun.”
İki takıma da başarılar. Saygılarımla.