Sene 1977. Yer, İzmir – Tire. Çocukluğum yani. Buyurun anılarımdan arta kalan, yüreğimden dökülenlerle…
Gözüm saatte! Tam da ablamın öğrettiği gibi; kısa çubuk, üç ile dördün arasında. Uzun çubuk altıyı biraz geçmiş. Gözüm tahta, devasa kapımızda hem. Ha geldi, ha gelecek ablam...
Dedim ya: Sene bin dokuz yüzlerden yetmiş yedi. Eski Türkiye. Aylardan Şubat ya da Mart. Ne fark eder? Önemli olan 1. sınıfa giden benden 1 yaş büyük ablamın okumayı sökmesi. Okumayı sökmesi ve birlikte nice okuma ile ilgili oyunlarımız, okumalarımız…
Okuldan sonra eve gelip; çat-pat yeni söktüğü okumasıyla, sürekli bir şeyler okuması bana...
O gündü yine! Herhangi bir gün gibi. O gelene kadar oyunlarımı bitirip, gelmeye yakın hazırlandım yine. Gelecek ablam. Üstünü değiştirecek. Annemin hazırladığı yemeği yiyecek. Ondan sonra...
Ondan sonra işte, gündemde İstiklâl Marşı var. Kaldığımız yerden okumaya başlayacak yine. Okuduğunu tekrarlayacağız; defalarca, ezberleyene kadar, ikimiz birlikte...
Böyle böyle 6 kıtası ezberimizde. Gelmeden defalarca tekrarladım yine ezberimden. Sorun yok! Su gibi okuyorum 6 kıtayı da...
En son, öyle bir güzel yerinde kaldık ki!
"Bastığın yerleri 'toprak' diyerek geçme tanı!" diye başlıyor...
Bastığım yerlere bakıyorum hep çocuk aklımla. Soruyorum anama, babama. Anlatıyorlar…
Anlatıyorlar bu vatan nasıl kazanıldı. Uzun uzun, kısa kısa...
Bastığım yerler, her yer, vatan; Atalarımızın kanlarıyla kazanıldı. Hissediyorum... Ne fark eder çocuk olmam. Hissediyorum ya; küçücük gibi gözüken, o kocaman yurtsever yüreğimle...


*****


"Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı..."
Çocuk aklımla düşünüyorum. Bana öyle anlattı ya anam, babam. Gerisini çocuk kafamda kuruyorum...
O savaşlarda, vatanımızı kurtarmak adına, ne çok kefensiz yatan Atalarımız var. Kanlarıyla sulandığı toprak var altımızda...
O toprağa basıyoruz hep birlikte. Bin yıllardır bizim olan ve hep bizim olacak, bizim kalacak toprağımıza...
Çocuk aklımla düşünüyorum...
"Sen şehit oğlusun, incitme yazıktır Ata'nı.
Verme dünyaları alsan da bu cennet vatanı..."
Mümkün mü vermek? Mümkün mü pes etmek? Mümkün mü Atalarımın kemiklerini sızlatmak?
Atalarımızdan bize en şerefli miras, bu topraklar... 
Bu vatan...
Türk evladı doğdum! Hür ve Türk evladı olarak yaşayacağım; bu bana ait, bize ait, çocuklarıma-çocuklarımıza ait, bu şerefli vatanımızda...


*****


Ablam bitirdi işlerini...
-Hangi kıtada kalmıştık?
-6'yı bitirmiştik abla. 7'den başlayacağız...
Önce saydı tek tek! Bir, iki, üç, dört, beşş, altııı... Sonra başladı çat-pat okumasıyla:
"Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?"
Birlikte tekrarlayacaktık ya ezberlemek için; biraz duraksadığımı görünce:
-Baha, dedi.
-Neyin var?
-Hiç abla, iyiyim. Cennet vatan? Vatanımız cennet mi abla?
-Cennet ya. Baksana her tarafa. Ne kadar güzel, ne kadar zengin bir doğamız var. Savaşarak, mücadele ederek, düşmanlara bırakmadığımız vatanımız...
-Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda! Hadi bir daha tekrarlayalım o zaman...
Tekrarladık!
Mısra mısra...
Ağlaya ağlaya...
O tüyleri ürperten sözleri, ruhumuza bata bata. İçimize dokuna dokuna...


*****


"Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan şühedâ.
Cânı, cânânı, bütüm vârımı alsın da hüdâ.
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüdâ."
Birkaç gün içinde bitirdik ezberlemeyi. Benden 1 yaş büyük, defalarca O’nunla okula kaçtığım, 1. sınıfa giden ablamla...


*****


"Hakkıdır hür yaşamış bayrağımın hürriyet.
Hakkıdır hakka tapan milletimin istiklâl…" diye biten İstiklâl Marşı'nın 10 kıtasını...
Hâlâ hepsini söylerken çok duygulanırım ama itiraf etmeliyim: En çok coşkuyu,
"Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış şaşarım..." mısralarında yaşarım...
Kükrerim sel gibi; bendimi çiğner, aşarım.
Yırtarım dağları, enginlere sığmam taşarım...


*****


Tam 101 yıl oldu. 101 yıl önce bugün, 12 Mart 1921'de, sözlerini Mehmet Akif ERSOY'un yazdığı İstiklâl Marşı'mız; Milli marşımız olarak kabul edildi dostlar...
Öncelikle vatanımızı kurtaran Başkomutanımız Mustafa Kemâl ATATÜRK'ün ve İstiklâl Marşı'mızın sözlerini yazan Mehmet Akif ERSOY'un, sonrasında da besteleyenler, Ali Rıfat ÇAĞATAY'ın ve Osman Zeki ÜNGÖR'ün ve bastığımız toprakta altımızda kefensiz yatan milyonlarca Atalarımızın ruhları şad olsun...
Gerekirse yine tarihi yazarız ya, Allah bir daha da bu millete İstiklâl Marşı yazdırmasın. Minnetle. Saygıyla...