Sabah çocuklarını okula uğurlayan birçok anne baba, ister istemez aynı şeyi düşünüyor: “Acaba bugün doyabilecek mi?”
Ekonomik koşulların zorlaştığı bu dönemde, özellikle ilkokul ve anaokulu çağındaki çocukların beslenme çantaları giderek fakirleşiyor. Bir parça ekmek arasına azıcık peynir, bazen bir bisküvi, bazen de sadece su... Bu tablo, neredeyse olağan hale geldi.
Oysa o yaşlardaki bir çocuk için beslenme, sadece karın doyurmak değildir. Büyüme, öğrenme ve gelişme için temel ihtiyaçtır. Derste dikkatini toplaması, enerjik kalması, hatta ruh hâlinin dengede olması bile, aldığı gıdayla doğrudan ilgilidir.
Birçok öğretmen, teneffüslerde çantasından çıkaracak bir şey bulamayan öğrencilerle karşılaşıyor. O anlarda ders planı önemini yitiriyor; çünkü orada sadece öğrenci değil, aç bir çocuk duruyor.
Bu nedenle, özellikle ilkokul ve anaokulu düzeyinde günde bir öğün ücretsiz yemek verilmesi artık bir tercih değil, gerekliliktir. Bu uygulama yalnızca karın doyurmak anlamına gelmez; fırsat eşitliği, sağlık ve çocuk onuru açısından da önemli bir adımdır.
Avrupa’nın birçok ülkesinde uzun süredir uygulanan bu model, hem okul başarısını yükseltiyor hem de geleceğe yapılan en anlamlı yatırım olarak görülüyor.
Evet, bunun bir maliyeti olacaktır. Ancak bir ülkenin geleceği için en doğru yatırım “insana yapılan” yatırımdır. Harcanan her kuruş, uzun vadede eğitim başarısı, sağlık ve toplumsal huzur olarak geri döner.
Sonuçta şu soruyu sormak gerekiyor:
Bir öğün yemeğin maliyetini gerçekten karşılayamayacak kadar mı yoksuluz, yoksa önceliklerimizi mi yanlış belirliyoruz?