Dükkânda müşterisine söylerken duydum ilk.

Günlerden Cumartesi.

Yıllardan mı?

80li yılların başı.

81, ya da 82...

Ya, bin yıl önce bu anlattığım yaşanmışlık.

Ya, yüz yıl.

Bir asır olmalı.

Evet evet, geçtiğimiz asır…

Develer tellal iken, pireler berber.

Çakmaların henüz hayatımıza girmediği;

O her şeyin aslı olduğu,

Her şeyin aslı olduğu için güzel olan,

Eski Türkiye’den yıllar…

Hiç unutmam!

Unutmadım, unutamam!

“Hiç unutmam” dedim ya;

Terzi dükkânımızda babamın yaz çırağıyım,

Her yaz olduğu gibi...

Yine yüzük bağlandı yüzük parmağıma,

Sıkı sıkıya...

Kalfam da,

Doyranlı köyünden Aydın kalfa...

Yüzük takılan parmağımla;

İyi yüzük salladığıma,

Kıvama geldiğime,

Önce kalfam ikna olacak...

Ardından babama,

Pardon ustama söyleyecek:

"Usta, çırak hazır..."

Ustama göstereceğim maharetimi.

Bir pantolon paçası kıvırırken,

Usta işi yüzük sallamalarımı.

Ustam ikna oldu, oldu.

Olmadı, yine yüzük parmağa.

Sarılacak yine sıkı sıkıya…

Hangi gün olduğu önemli değil.

Dedim ya; ya 81, ya da 82.

Günlerden bir gün...

Yaz ortalık.

Yanıyor yine Tire, cayır cayır...

Parmağımda yüzük,

Gözüm ustamda...

Derebaşı Köyü'nden;

Mestan Amca'ya söyledi ustam,

Pardon babam.

Dükkânda...

Her müşterinin;

Pantolon boyunu,

Paça genişliğini bilirim ezberimden.

Babam ölçer mezurayla,

Ben yazarım;

Önce deftere,

Sonra zihnime...

Mestan Amca'mın pantolon boyu 92,

Paça genişliği 26...

-Yarın Fuar'a götüreceğim çocukları Mestan.

Zeki MÜREN de gelmiş, hemşehrimiz Tanju OKAN da...

Gözlerim çakmak gibi parladı.

Ama fark ettirmedim.

Ayıp...

-İyi edersin Erdoğan abi.

Bizim için de gez, dedi Mestan Amca...

-Baba, dedim.

-Sübye içeceğim…

Babam;

Kaldırdı masmavi, yuvarlak gözlerini,

Saate baktı.

Saat, 4'e 20 var...

-Demo'nun tezgâhı şu an Orta Park civarında, dedi.

Ben de kafa salladım, onaylar gibi...

İçimden düşündüm.

İstasyon'dan Orta Park'a doğru çıkıyor bu saatte Demo.

Çavuşun Kahvesi'ne doğru…

Bir 2 buçukluk uzattı.

-Bir de gevrek al Orta Park'tan…

Kaptığım gibi fırladım.

Önce eve...

Haberi anneme yetiştirmeye.

Sonra sübye içmeye…

Bir koşu evdeyim.

5. kattaki evimize çıkarken;

Merdivenden 3'er,

4'er çıkıyorum heyecanımdan...

-Yarın; İzmir'e, Fuar'a gideceğiz anne, dedim.

-Babam dedi…

Varyant'tan döne döne denizi gördüğümüzde,

Al sana, güzel İzmir...

O bir de unutamadığım kokusu.

Kalbim pır pır atıyor...

-Sabah erken kalkıp güzel bir pişi yaparım, dedi annem gülerek.

-Orada da tost alır baban...

İçimde İzmir sevinci,

Fırladım yine evden.

Bir koşu Orta Park'tayım...

4 gibi;

Orta Park'ta,

Demo'dan buz gibi sübye,

Gevrekçi İsmail Amca'dan, çıtır çıtır gevrek...

İzmir Fuarı'ndan önce,

Tire'mdeki güzellikleri yâd ederek...

Eskidendi, çooook eskiden...

Çocukluğumdan.

Günlerden Cumartesi'ydi.

80li yılların başı.

81, ya da 82...

Ya, bin yıl önceydi bu yaşadığım.

Ya, yüz yıl.

Bir asır olmalı.

Evet evet, bir asır...

Hiç unutmam...

Unutmak mümkün mü?