Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk Kurtuluş Savaşı devam ederken, savaşın çetin şartlarında dahi toplumun en önemli taşıyıcı kolonu olan eğitimi ihmal etmemiş ve 15 Temmuz 1921 tarihinde 180 eğitimcinin katılımıyla gerçekleştirdiği Maarif Kongresi'nde Türk Milli Eğitiminin felsefe, hedef ve takip edeceği eğitim politikalarının nasıl olması gerektiğini belirlemiştir.
Bu temel çerçeve ışığında, zaferle taçlanan milli mücadelemizin ardından tarihler 1924 yılını gösterirken Tevhid-i Tedrisat yani Öğretim Birliği Yasası ilan edilmiştir.
Bu yasa ile birlikte imparatorluk bakiyesi olan eğitim sisteminin tüm bileşenleri tek çatı altında, ortak hedef odağında denetimli ve kamuya açık hale getirilmiştir.
Değişen zamanın döngüsünde, çağa ayak uydurmak ve dönemin şartlarını karşılayabilmek adına takip eden yıllarda birçok eğitim öğretim programı ele alınmış, taslak metinler uzman görüş ve katılımları alınarak uygulamaya konulmuştur.
▪︎ 1926 Tarihli İlkokul Programı
▪︎ 1936 Tarihli İlkokul Programı
▪︎ 1948 Tarihli İlkokul Programı
▪︎ 1962 Program Taslağı
▪︎ 1968 İlkokul Programı
ve 1970, 1980, 1982, 1990,1997, 2005, 2009, 2018 ve nihayetinde cumhuriyetimizin 100.yılında "Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli".

Yıllar içerisinde zikrettiğimiz tarih aralıklarında ara değerlendirmeler ve düzenlemeler her zaman olagelmiştir.
Yapılan tüm bu revizyonların tek bir gayesi vardır o da Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına çağın gerekliliklerine uygun donanımları kazandırmak ve süreç içerisinde vatandaşlık, yurttaşlık bilincine sahip demokratik ilkeleri benimsemiş üretken, geçmiş ve geleceği tek potada eritebilen fen ve sosyal bilimlerde, teknolojide öncü bir anlayışı hakim kılmaktır.

Ancak maalesef hedeflenen bu amaçlara tam manasıyla ulaşabildiğimiz söylenemez.

Eğitim programları her ne kadar çağın gerekliliklerini yakalamak açısından dinamik ve değişken olsa da temel prensipleri ve kazanım hedeflerinden asla uzaklaşmadan birikimli şekilde ilerlemelidir.

Demokrasileri dinç ve aktif tutan değişim iradesi siyasal/politik düzlemde devinim sağlasa dahi bu değişimin eğitim öğretim programlarımızı odak noktasından uzaklaştırmaması gerekir.

Bir öncekini elinin tersiyle iten, deneyim ve dönütlerinden faydalanmayan  programlar asli hedeflerini tamamlayamadan akamete uğrama ve sil baştan yeni uygulamalara tabi olma/maruz kalma döngüsünden kurtulamamışlardır.

Uluslararası eğitim platformlarında ve değerlendirme sistemlerinde neredeyse tüm eğitim öğretim kademelerinde akademik, sosyal gelişim listelerinde son sıralarda yer alıyor olmamız maalesef bunun en önemli göstergesi.

Eğitim Öğretim programlarının bilimsel veriler ışığında çağın gerekliliklerini önceleyerek programlanması gerektiği, yalnızca günü karşılayan, ifade eden bakış açılarından uzak durulması gerekliliği aşikardır.

Bu bağlamda cumhuriyetimizin kutlu 100. Yılında uzman eğitimciler başta olmak üzere eğitim sisteminin tüm bileşenlerinin yorumları dikkate alınarak oluşturulmuş "Maarif Modeli" nin gelecek nesillerimiz için faydalı olmasını temenni ediyoruz.