Yaşamımızın günlük akışına, rutinine dahi sosyal medyanın yön verdiği; değer yargılarımızın, bilgi edinimlerimizin kontrolünün neredeyse bütünüyle dijitalleştiği çağımızda eğitim sistemlerinin buna bağlı kuram, yöntem ve uygulamalarının da dijital ana akımdan etkilenmemesi mümkün değildi. Bununla birlikte dijital çağın olumlu etkilerini ve yan etkilerini, eğitimin değişkenleri olan öğrenci, öğretmen ve veliler üzerinde görmemiz kaçınılmaz oldu.

Kamuoyunda özellikle öğrenci ve veliler üzerinde etkileri tartışılan dijital çağın ve sosyal medyanın öğretmenlere temas eden kısmı ise son haftaların eğitim gündeminin başında geliyordu.  

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin tarafından gerekli düzenlemelerle ele alınacağı ifade edilen Öğretmenlik Meslek Kanunu içerisinde “fenomen öğretmenler” sorunsalına ayrıca değinildiği ve önleyici yaptırım ve düzenlemelerin hayata geçirileceği duyuruldu.

Bir meslek kanunu içerisinde başlıca bir sorunsal olarak ele alınacak kadar dikkat çeken “Fenomen Öğretmenler”  tam da bu sebeple yazımızın konusunu teşkil ediyor.

Öncelikle fenomen ne anlama geliyor ve bu kavram günümüzde hangi ifadeyi karşılıyor bunu çözümlememiz gerekir.

Fenomen kelime anlamı olarak olay veya görüngü anlamı taşımaktadır. Günümüzdeki yaygın kullanımını ise ifade edilen anlamı ekseninde “ göz önünde olan, görülen” kavramlarıyla kazanmıştır.

Eğitimcilerin, öğretmenlerin sınıf içi sınıf dışı gerçekleştirdikleri etkinlik, aktivite ve kazanımlara bağlı uygulamaları sosyal medya hesapları aracılığıyla (TikTok, Instagram, Facebook, YouTube vb.) açık platformlarda takipçileriyle paylaşması; etkileşim için beğeni ve yoruma açması ise bugün sıklıkla karşımıza çıkan “Fenomen Öğretmenler” kavramını meydana getirmiştir.

Bazı çevreler tarafından bu durum “Canım ne var bunda? Böylece bizde yüklenen medya aracılığıyla kazanımlardan istifade ediyoruz.” şeklinde tepkilerle karşılansa da maalesef madalyonun bir de öteki yüzü var.

657 sayılı devlet memurları kanununda belirtilen, öğretmenlerin memuriyet dışında gelir elde edecek işlerde çalışmalarını yasaklayan kanun hükmü bu sorunsalın oluşma sebeplerinden biri. Zira fenomen öğretmenler kullandıkları sosyal medya hesaplarına gerçekleştirdikleri içerik yüklemeleri neticesinde ilgili platform ya da sponsorlardan ciddi manada yan gelir elde ediyor. Bu durum ise öğretmenleri çalışma barışını bozacak nitelikte gelir elde ederek hem öğrencilerinin ilgisi ve sevgisini kendi çıkarları için kullanan hem de mesleğin gerektirdiği ciddiyeti yerine getirmeyen öğretmen pozisyonuna sokuyor.

Yeni düzenlemeler ile birlikte öğrenci görsel ve videolarını paylaşan öğretmenlere kınama cezasına varan yaptırımlar kapıda.

Her şeyi bir yana bırakırsak 40 dakikalık bir ders saati süresinin her dakikasının verimli kılınması gerekirken, bu sürenin gereksiz “ çekim prodüksüyonlarına” ayrılması ayrı bir ihmal ve garabet.

Eğitimin ticari bir kazanç kapısı, popüler bir uğraş ve reklam aracı olarak görülmediği; öğretmenlik mesleğinin ifade ettiği anlamı geri kazandığı, okulların bir medya stüdyosu değil ciddi eğitim yuvaları olduğunu hatırlamak dileğiyle.