Ya yüz yıl geçti üstünden,

Ya bin yıl.

Bilemem…

Ama bir asır.

Evet, evet; geçtiğimiz yüzyıl…

Bugünkü bahsimiz;

Bin dokuz yüzlü yıllardan,

Sizin anlayacağınız bizzat çocukluğumdan...

*****

"Hoca" derlerdi adına büyükler...

Kimisi ağdalı seslenirdi, “hocaaaa”…

Kimisi; yaşına mı, bilgi-görgüsüne mi bilmem,

Olabildiğince saygılı “hocam”…

Biz küçükler mi;

Her dem Sevgi ve tebessüm çehrede,

"Hoca Dede"...

*****

Dede gibi sakalı vardı da,

Gerçekten dede miydi bilmem.

Sormadım hiç...

"Hoca Dede" der demez;

Ya "Yavrum" derdi sıcacık,

Ya da "Torunum", '

a'sı uzun "Evlâdım...".

Yumuşacık ama...

Hep gülerdi...

Konuşurken...

Yürürken...

Kafası yukarıda hesap ederken,

Düşünürken bile...

Yerinde durmazdı pek,

Duramazdı,

Enerjikti...

Bizi de;

Yani çocukları;

Yani çocuklarını;

ki öyle hissederdik;

Her zaman güldürmeyi başarırdı.

İlla bir komiklik yapardı...

Hiçbir şey bulamasa,

Ağzını, burnunu yamultur, yine gülerdik...

*****

Çerçi'ydi Hoca Dede...

Sırtında, boynunda, kollarında;

Her şey vardı.

Gerçekten ama her şey.

Ne ararsan...

Çok renkliydi üstü-başı,

Çok eğlenceli, çok canlı…

İstediğin şey;

Yoksa o an yanında,

Senden siparişi alır,

İlla ki kâğıda yazmadan,

Aklında tutardı.

Çok az gördüm not aldığını…

Haftaya;

Aynı gün,

Aynı saatte,

Aynı yerde verirdi isteğini...

Her hafta;

Aynı gün,

Aynı saatte,

Aynı yerde bulurdun O'nu.

Saat gibi...

*****

Haftalık döngüsüyle,

Bir yol haritası vardı kendine göre...

Tire, Ödemiş, Bayındır köyleriyle birlikte,

1 hafta boyunca turalar;

Hep aynı yerde,

Aynı saatte buluşurdu müşterileriyle…

Daha doğrusu insanlarıyla...

Bilirdik ki;

İnsanlarıydık biz...

Paraya pek tamah etmezdi.

Üç kuruş, beş kuruş koyardı aldığının üstüne…

Bilirdik ki, bazen koymazdı bile…

Neredeyse aldığı fiyata satardı...

Hiç kırmazdı mesela çocukları…

Yok diyene, sonra verirsin derdi...

Ama illa ki; hep,

İlla ki gülerdi...

Çocukları güldürürdü çok'ça.

Bazen sevdiklerini...

Babama da bazen takılırdı,

Gerçek sevdiklerine takıldığı gibi…

Güldürürdü.

Severdi.

Sevgi doluydu yüreği.

Yüzünden - sıcacık tebessümünden anlaşılırdı sevdiği...

*****

Bazı kendini bilmezler,

"Hocaaaaaaa" diye alaylı çağırırdı dedim ya:

Dalga geçerlerdi hani kendilerince.

Hiç çemkirmezdi onlara...

Kızdığını hiç görmedim "Hoca Dede"nin...

Sinirleri mi alınmıştı ne?

Taksit yapardı, biraz pahalı şeyleri.

Yazmazdı yine kâğıda…

Verirsen verirdin.

Vermezsen bilirdi...

Üstünden çok geçtiyse,

Ve borçlu yüzüne yüzüne bakıp pişkinse,

Bazen hatırlatacak şirinlikler yapardı,

Sesini çıkarmazdı ama...

Anlayana ne âlâ…

*****

Bazen küçük küçük hediyeler verirdi çıraklara.

Maksat, gönül almaca...

En ucuz bisiklet süsünü,

Tırnak makasını,

Simide bile taksit yaptığını bilirim...

Yoktu o zaman coğrafyada taksit.

İlk uygulama "Hoca Dede"deydi...

Gönlünden kopup gelmişti.

İnsanlar tam olarak ödeyemez diye,

Bölmüştü meblağı,

Adına 'taksit' dediler...

Senesini hatırlamıyorum ama

Devir, Eski Türkiye idi…

Yine böyle bir Ağustos socağında öldü "Hoca Dede"

Develer tellal değildi,

Pireler de berber ama

Yıllaar, yıllar önceydi...

*****

Tüm yüreğiyle dokundukları,

Tüm insanları,

Tüm evlatları,

Tüm torunları;

Tire, Ödemiş, Bayındır ağladı arkasından...

Bir daha böyle güzel bir insan gelir mi ardından?

Nur içinde yat Hoca Dede...

Huzur içinde...

Dualarımız Sen'inle...

Saygı, rahmet, özlem ve Sevgi'yle...