Söz verdiğim için yazıyorum. Belki son kez değil ama birazda ülkeyi bu hale getirenlerin nasıl bir ruh haline sahip olduklarıyla ve birçoğunun sorunlu bir çocukluk problemli bir gençlik geçirdiğine şahit olacağımız konuları irdelemek istiyorum. 
Bu konuda psikolog ve sosyologları ayrıca göreve çağırıp seslerini biraz daha yükseltmelerini isteyeceğim. Bir de hukukçuları, hakkı hak eylemesi gereken hukukçularında biraz daha fazla konuşması bilgi vermesi gerekiyor. 
Şu televizyonlara çıkıp saatlerce konuşan artık herkesin ezberlediği konularla milleti travmaya sürükleyen yorumcuların biraz daha devre dışı kalması gerekiyor. Toplumu toparlayan, bilgilendiren özellikle yeni neslin ileride bu tür vakalarla karşılaşmaması için yapılması gereken çalışmalardan bahseden yorumculara daha fazla söz verilmelidir. 
Yine bu süreçte hukuken yapılması gerekirken yapılmayan, ihmal edilen yapılmaması gerekirken ısrarla yapılan hukuksuzlukları konuşacak adil hukukçulara söz verilmelidir. Toplumun inanç sistemini güçlendirecek, objektif ayrımcılıktan uzak, hakkaniyetli, ilmi amil din adamları konuşsun. 
Eminim ki birçok kardeşimde benim gibi düşünüyor böyle olması taraftarıdır.. Şimdi son yazımla arasından epey zaman geçen konuyla ilgili bugüne kadar susma hakkımı bozup içimde birikmiş ağumu dökeceğim umarım bir daha da bu konuda yazmak zorunda kalmam!.. Ağu diyorum, zira Güneş’in kavurucu sıcaklığına aldırmayarak korkularından üzerlerine aldıkları örtülerin altında gizlenen gayri samimi mahlûkların biraz canını acıtacağını ümit ediyorum. Tabi vicdanları kararmadıysa.
O günden bu yana unutmadılarsa hesap verecekleri günün çetinliğini!.. 
Son yazımda meydanlardaki gözlemlerimi yazacağım demiştim. “Ahh! Çok geriden geliyorsun be Lale!” diyenleri duyar gibiyim (iyi niyetleri tenzih ederek) ne eyleyeyim ağalar beyler sizin gibi pratik becerikli değilim, hızınıza yetişmemde mümkün değil. Hadi bak yine kurtardınız paçaları, sizi gidi bıyık altı palyaçoları, size bir şey diyeyim mi; demeyeceğim dersem gider o yönünüzü de kapatmak için eğitim alırsınız!.. 
A benim gönlü güzel, ruhu naif, gözü pek; yiğit mi yiğit korkusuz ve mert milletim. Siz ki yüreği zenginsiniz, lütfu bol Rabbimin lütfundan nasip almış, nurundan bir tecellisiniz; siz ki korkusundan ne yapacaklarını bilemeyenlere karşı cesaretin erdemin ne olduğunu gösterdiniz, kalkan oldunuz, şehit oldunuz gazi oldunuz, düştünüz tekrar kalktınız, gençler sabahlara kadar; Musab, çocuklarımız Umeyr oldu Râfi b. Cündüp oldu, Seyyit Onbaşı oldu yiğitlerimiz; Nene Hatun, Fatma Bacı, Şerife Bacı oldu kadınlarımız!.. Birçoklarının yüzüne tokat gibi indi şehadetler vurulanların ruhu buram buram yükselirken göğe, kaçınızın vicdanı büklüm büklüm oldu bilmiyorum? O gece bedenini siper edenlerin karşısında, koltuklarını feda edemeyen küstahlar hangi dünyanıza güveniyor nasıl bir ruh taşıyorsunuz ki hâlâ gıdılarınızı şişire şişire poz veriyorsunuz, ülkeyi vatanı düşünüyoruz ayaklarını bırakın; ben milletim kadar hakkınızda temiz düşünmüyorum; zira kirli yüzünüzü gördüm kara kapkarasınız… Biraz griden nem alsaydınız ona bile razıydım ama değilsiniz şimdi yüzünüz kara elleriniz, Müslüman kanına bulaşmış. Sanmayın ki masumsunuz namuslusunuz!.. Son günler meydanlara gecenin geç saatlerinde gitmeye başladım neden mi? Kimine göre olmaması gereken “makamını geleceğini düşünüyorsan susacaksın” diyenlere rağmen hainleri eli kanlılara destek verenleri meydanlarda gördükçe bulaşırım dedim bulaşırım ben bunlara da ortamda daha fazla gerginlik çıkmasın diye geç saatlerde gittim son dönemler. İlk günler muhteşem bir manevi atmosferle tuttuğumuz nöbeti daha sonra katılan shovmen takımı zedeledi. 
Halkın içinde olmak çok farklı bir duyguydu ve ben olabildiğince uzaklaştım saçma sapan duygular taşıyanlardan. Halkla beraber nöbet tutmayı yeğledim kendime bu arada birçok Suriyeli kardeşimizle de konuşma fırsatı buldum ve o gece hakkında “biz bunları yaşadık, Suriye bunları yaşadı, televizyonda tankları gördüğümüzde hemen sokaklara çıktık, çok korktuk Türkiye'de Suriye gibimi olacak dedik, Türkçemiz çok iyi olmadığı için Suriye kanalını izliyorduk ve Suriye kanalı çok korkunç şeyler söylüyordu. Erdoğan'ın olmadığını, ailesiyle kaçtığını, Türkiye'nin artık darbecilerin elinde olduğunu, çok korktuk” diyorlardı. Bir de bebeklerini gösteriyorlardı, “bunlar için endişeliyiz;” biz de endişeliyiz, kardeşim bizde makamlarının endişesini çekenlere inat; bebelerimiz için ülkemiz için o endişeyi taşıyoruz ve var olsun sizin gibi samimi Müslümanlar var olsun.. Son günlerden biriydi, otistik bir yavruyla tanıştım adı Ceyda ama öyle bir aşkla bağırıyordu ki Ceyda; elinden tutup bir kaçınızın karşısına getiresim geldi. “Bağır Ceyda suratlarına suratlarına bağır, tüküre tüküre bağır!Belki ellerine bulaşmış kanları temizlersin belki suratlarına bir gri aralanırda görmeye fırsatları olur!..”  
Ne anlatayım daha, dolu dolu bulanan midemi aşkla toplanan milletimin ruhu rahatlattı. Onlarla gecenin ilerleyen saatlerinde sabaha karşı ezanlarla aynı duada buluşmanın huzuru başkaydı.. Ha birde konu açılmışken; milletçe kırıldığımız noktalara da değinelim. Mesela 28 şubat marşının çalınması (darbeyi engelleyen bir millete darbenin malzemesi olan bir parçayı dinletemezsiniz çok büyük ayıp ettiniz) hele o platforma çıkanlar neydi öyle? Birkaç gün sonra görevden alınacak ve yine alınması gerekirken hâlâ görevde olan şahıslara nasıl boy gösterttiniz? Bunu vicdanınız nasıl kabul etti?..  Allah aşkına! Sizler ilk gece binalarınıza sığınmış beklerken, meydanlarda canlarını veren bu millete karşı yarattığınız o protokoller neyin nesiydi? Hele gözümden kaçmayan bazıları var ki son güne kadar su yolu ettiler platformun etrafını. Vali Beyin binasının önünde sırıtıyordunuz beyler sırıtıyordunuz...Şişmiş göbeğiniz, egonuzdan çenenizi taşıran gıdılarınız vicdanınızı ne kadar ihmal ettiğinizin bir göstergesi!.. 
Yani benim kıymetli okurlarım; meydanlarda bayrak adına, hak adına, vatan adına nöbet tutanların yanına gizlenmiş kara adamları gördükçe irite oldum. Bunlara seslenmek istiyorum. Nasıl bir kişilik taşıyorsunuz da yaptığınız pişkinliklere rağmen kendinizi gizliyorsunuz? Hele bir deyin… Yoksa sizlerde Mekke dönemindeki münafıkların torunları mısınız? Hey beyler baksanıza o gece ölen sizin çocuklarınız sevdikleriniz yakınlarınız olsaydı (ki olamaz) ne yapardınız? Mesela, vicdan yapıp gidip istifa eder miydiniz? “Bizde sebep olduk” diyerek “bu itlerin önünü açtık, isimleri verildiği halde bile bile yerleştirdik” ve hala makamlarda tuttuğunuz güruhlara karşı ne yapardınız?.. 
Acıyarak bakıyorum… Kendisi için sadece dünyanın önem arz ettiğini düşünen siz zavallılara acıyarak bakıyorum, emin olun ve korkun ki bu kanları dökenlere ah eden yetimlerin ahı size de dokunacaktır. Daha fazla poz vermeyin sağda solda; bu acıların evlatlarınızdan çıkmasını istemiyorsanız biran evvel istifa edin de vicdanınıza biraz dirilik gelsin ruhunuz biraz nefes alsın...
Şehitlerin Hakkı için bugüne kadar (milat 17-25 olsa bile) daha öncesinde de aktif bir şekilde uzun yıllar paralelcilerle birlikte koşmuş kim varsa, hepsi bulundukları o milletin makamlarını terk etsinler. Yoksa eminim bunun acısı ya onlardan ya evlatlarından ya torunlarından çıkacaktır. Zira ortada masumların yetimlerin ahı var, gözyaşları var.. Kendinizi daha fazla kamufle etmeyin ve gidin adam gibi istifanızı verin; emin olun yapacağınız en hayırlı iş bu olur !.. Peki şu 15 Temmuz’dan bu yana ortalıkta görünmeyip günler sonra bakanlarla poz veren trambolin severlere ne demeli? 
Ahh Allah’ım ahh! Daha bunlar ne zamana kadar bu milletle dalga geçecekler? Rabbim! Ülkemin âli makamlarını bu insanlardan temizle; vatan, millet, bayrak uğruna şehit olmuş kulların hürmetine .... 
Ayrıca artık bu işleri “şu ülke yaptı bunları falanca kullandı filanca kullandı” muhabbetlerini biraz aza indirip, herkesin bildiği ezberlediği konulardan sıyrılarak sosyolog ve psikologlara daha fazla söz hakkı vermenin elzem olduğunu düşünüyorum. Başta FETÖ olmak üzere o ve uşaklarının nasıl bir ruha, psikolojiye sahip olduklarının analizi yapılıp toplum üzerindeki etkilerinde ayrıca tartışılması gerekiyor. 
Bilmem farkında mıyız, ancak toplumda bir travma söz konusu.. Şimdi burada noktalı bir virgül koyuyorum umarım, ümit ederim ki bir dahaki yazıma kadar ağumu döktüklerim; döktüğümle vicdana gelip istifalarını verirler ve hayatlarının bundan sonraki evrelerini insanlıklarını kazanmak için çabalarlar.. 
Ölüm var beyler Ölüm!... 
Not: Bu sözlerimin failleri hala devletin parasını yemeye devam ediyorlar. Hâlâ devletin makamlarını meşgul ediyorlar. Kazandığınız haram olsun, yedikleriniz haram olsun, o makamlar size haram olsun diyerek başlıyorum.. 17-25 Aralık’tan sonra çocuklarını hâlâ onların kolejlerinde okutanlar, darbe girişimi gecesinden sonra 14 yaşındaki bir kız çocuğunu başörtülü olduğu için platformdan indirenler, 17-25 den sonra paralelcilerle bir olup masumlara iftira atan siyasetçiler, içten içe hâlâ başörtüsüne ve başörtülülere kin besleyen sözde Ak Partililer, çok değil 17-25 den az bir zaman önce (bir iki hafta kadar) bölge abilikleri yapanlar, öğretmenlerden sorumlu abiler, 17-25 den sonra da ara ara takiplerini devam ettirenler, ayakkabısı yaylı vicdanları yağlı beyler, iki yıldır isimlerini verdiğimiz halde “elimizde delil yok!” hikâyeleriyle bunları makamlarda tutanlar sizler sizlerde sorumlusunuz. Elleriniz masum kanıyla kirlendi. Hangi yüzle aksini iddia edebilirsiniz? Söyleyin hangi yüzle!? Ha birde paralelci hainlerin boşluğundan faydalanmak isteyenler var ki onlara ne demeli? 
Türkiye genelinde durumlar nasıl? İzmir'de sopanın neresine dokunsan pislik. Ayrıca herkes tarafından bilinen, benimde namını halktan duyduğum namı diğer bilezikçileri de kurumlardan temizlerseniz seviniriz. Sanırım aldığı bileziklerin bir kısmını himmete bir kısmını kendine alıyormuş. Ben bilmem, milletin ağzında dolaşan buysa bir araştırılsın, sorgudan geçirilsin. En azından böyle pişkin pişkin makamları daha fazla meşgul etmesinler. Ayrıca eliniz değmişken sadece paralelci hainleri deği;l namus ahlak yoksunlarını da temizlerseniz millet adına pek bir makbule geçer... Kim ne derse desin; ama bile bile bunların arkasında duran kim varsa bürokrasisinden danışmanlarına kadar önce onlardan temizlik!...