“Varlığım Türk varlığına armağan olsun.”
        Değerli okurlar kamuoyunu iki hususta uyarmak isterim ki bunun birisi tüm Türk milletini yakından ilgilendiren bir konudur. Hükümet on yıldan bu yana, birçok kamu kurum ve kuruluşlarını hızla özelleştirip satmasına rağmen, bir yerlere, bir şeylere bu gelirler yetmemiş olmalı ki şimdi de emeğini bileğinin gücü, alnının teriyle kazanan vatandaşların haklarına göz dikmiştir.  Nasıl mı? Yıllarca çalışıp emekli olurken insanlarımız biriken tazminatlarını alıp kimi ömrünün son deminde hayatını huzurlu geçirmek için bir yuva sahibi olabiliyorken, kimi de oğlunu, kızını evlendirip bir yurt yuva sahibi ediyordu. İşte şu anda iktidar partisi tek başına iktidar olmanın kendisine verdiği cesaretle, insanlarımızın bu haklarına göz dikmiş bulunmaktadır. Kimse “biriken haklar baki bundan sonra fon oluşturulacak” demesin. Çünkü geçtiğimiz on yıl içerisinde Konut Edindirme Fonunda ve Tasarruf Teşvik Fonunda biriken paraların nasıl kuşa çevrildikten sonra hak sahiplerine dağıtıldığını cümle alem gördü. Yani baki olan hakkınız, siz hak edinceye kadar kuşa dönüp uçuverir bu böyle bilinsin ve insanımız bir an önce emeğine, bileğinin gücüne, alnın terine sahip çıksın. Şimdi ne yapabilir denilebilir. Değerli okurlar kim hangi partiye oy vermiş yada vermemiş olursa olsun ama herkes parti farkı gözetmeksizin siyasi partileri hepsini çözüm noktasında sürece davet etsin ve milletvekillerine, bakanlara siyasi olarak aklınıza kim geliyorsa bu yasanın meclisten geçmemesi için vekillerimizi mecliste önerge vermeye ve aksi yönde oy kullanmaya davet etsin. Kamu İşçi ya da memur sendikalarına bu süreçte çok görev düşmektedir. Gerekli müracaat ve önerilerde bulunarak, tüm TBMM milletin hakkına sahip çıkmaya davet edilmeli bu konuda yazılı müracaat platformları oluşturulmalıdır. Ama her şeyden önemlisi çalışan kendi hakkına öncelikle kendisi sahip çıkmalıdır.
         İkinci husus ise şu anda Küçük Menderes Havzasını ilgilendiren bir mesele olmakla birlikte eğer herhangi bir önlem alınmazsa tüm ülkeyi de ilgilendiren bir mesele olmaması için hiçbir sebep bulunmamaktadır. Bilindiği üzere uzun yıllardır ülkemizde Taşımalı Eğitim sistemiyle köylerdeki öğrenciler şehir merkezine taşınarak eğitim öğretim görmesi sağlanmaktadır. Ancak Bütün şehir yasasına geçilmesi durumunda, ilçeler büyük şehir belediyelerine bağlanarak köyler mahalle statüsü kazanmış olacak ve dolayısıyla “mahallelerin ulaşımı belediyelere aittir” denilerek köylere belediye minibüslerinin gitmesi istenecek, Taşıma yükü Milli Eğitim Bakanlığının sırtından kalkacaktır. Ancak bu yük kimlerin sırtına yüklenecektir ve Belediye minibüsleri köy merkezlerine kadar gidecek midir? Daha doğrusu minibüsler köylere sefer düzenleyecek midir? Düzenlerse öğrencilerin servis ücretlerini kim ödeyecektir? Bu sorunun cevabı gayet basit; El cevap, Bakın İzmir’in bayındır ilçesine on üç köyün öğrencisi yönetmelik gereği taşınmadığı için veliler kendi imkanlarıyla çocuklarını traktör kasalarında şehirdeki okullara taşımaktadır ve “Zorunlu Eğitimin giderleri devlet tarafından karşılanır” ifadesinde yerini bulan Sosyal devlet ilkesi yönetmelik bahanesiyle çiğnenmektedir. Bayındır’da durum bu, değerli okurlar, bu gün Bayındır’daki durumu önümüzdeki yıl Tire ve diğer ilçeler de yaşayacaktır. Öğrencisi taşınan köy muhtarlarını ve yetkilileri uyarıyor ve bu yönde tedbir almaya davet ediyoruz.
Hoşça kalın, sağlıkta kalın.