“VARLIĞIM TÜRK VARLIĞINA ARMAĞAN OLSUN”
        2010 Yılında yapılan Milli Eğitim Şürasında bir konfederosyon Andımızın faşizan bir yaklaşım olduğunu belirterek kaldırılmasını istediğinde bizim gibi birkaç çatlak sesten başka ses çıkmamıştı. Gerçi bu çatlak sesler şürayı karıştırmaya yetmişti ama diğer sendika, konfederasyon ve siyasi kanattan çok fazla ses yükselmeyince tam üç yıl sonra yoklamasını yaptıkları bu dileklerini her dediklerini yaptırdıkları hükümete yaptırıverdiler. Şimdi soruyorum size Andımızda Ne Mutlu Türkmenim mi diyor ki bunu faşizan bir yaklaşım olarak görüyor ve kaldırıyorlar. Türklük bir ırkın değil yüce bir milletin adı değil midir? Bizler Lazı ile Çerkezi ile Pamağı ile göçmeni ile Türkmeni ile daha bir çok ırkı ile bir kocaman Türk Milleti değil miyiz ki Türklük kelimesinden bu kadar nefret eden bir hükümete tepki göstermiyoruz. Yazıklar olsun o zaman bize. O Şürada ve iki yıl önce istiklal marşı ve andımızı faşizan bir yaklaşım olarak gören ilçemiz öğretmenine tepki göstermeyenlerin bizim tepkimize destek vermeyenlerin bu gün meydanlarda palavra atmaya hakkı yoktur. 

        Size krallık verilmedi dedik ama kime dedik biliyor musunuz değerli okurlar? Konu yine eğitim camiasıyla ilgili bilindiği üzere okullarımızda özel ya da kamu personeli hizmetliler mevcuttur. Bu arkadaşlarımız eğitim yuvalarını ısıtır, temizler, tertip ve düzenini sağlar, oraları gelecek dış tehditlere karşı korur kollar aslında pek göz önünde olmasalar da onlar bizim gözümüzde eğitim camiasının olmazsa olmazlarındandır. Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde görev yapan bu eğitim çalışanlarının çalışma stratejileri, çalışma usulleri ve kadrosal görev tanımları bulunmamaktadır. Ayrıca, Milli Eğitim Bakanlığınca çıkarılan yönetmeliklerde eğitim çalışanlarının görevleriyle ilgili son maddede “Amirin vereceği diğer görevleri yapar” ibaresinin yer alması, kurum amirlerince sınırsız yetkilerle donatıldıkları şeklinde algılanmaktadır.
        Eğitim çalışanlarının kadrosal görev tanımlarının olmaması ve amirlerin verdiği (işiyle ilgisi olup olmadığına bakılmaksızın) tüm görevlerin görev kabul edilmesi eğitim çalışanlarının ulaşılmak istenen modern çalışma hayatını ve çalışma arzusunu baltalamakta, iş barışını bozmaktadır.

        Ayrıca; 657 Devlet Memurları Kanununda Genel İdari Hizmetler-Teknik Hizmetler-Yardımcı Hizmetler-Sağlık Hizmetleri Sınıfında görev yapacak devlet memurlarının görev tanımları “SINIFSAL” olarak yapılmıştır. Öyle ki, Yardımcı Hizmetler Sınıfında görev yapan fakat kadrosu “Hizmetli” olan eğitim çalışanlarına 657 Devlet memurları Kanunun’da “Sınıfsal” yapılan görev tanımlarının tümü yaptırılmak istenmektedir. 

        Örnek olarak; Bir hizmetliye farklı bir kadro olan Kalorifercilik görevi, farklı bir kadro olan bekçilik görevi veya hiç bilgisi olmadığı halde okulun badana boya işleri 657 Sayılı Devlet Memurları kanunu dayanak gösterilerek yaptırılmaktadır. Görevi olmadığı halde tesis edilen bu iş yüklemesine karşı direnci ise soruşturma tehditleriyle kırılarak hak arama yolları kapatılmaya çalışılmaktadır. Bu durum Çalışma düzenini ve barışını bozmaktadır.

        Buradan Eğitim Çalışanı sendikalarına seslenmek istiyorum. Değerli sendikacı arkadaşlar üyeniz olsun veya olmasın, Sendika üyesi olsun veya olmasın bu tür despotça davranışa maruz kalmış eğitim çalışanlarının haklarını aramakta sizin vazifenizdir. Çünkü neticede iş barışı bozulmaktadır. Sendikalar iş barışını sağlamak için vardır.

        Öte yandan bu tür davranış içerisindeki Kurum müdürlerine de iki çift sözüm var. Sizlere o kurumu idare etmek için o koltuklar verildi ve maaşınız bu milletin vergilerinden ödenmektedir. Kurumlarınızı alt kademedeki personeli ezerek değil, onlara da insanca muamele ederek yönetin. Unutmayın ki bu ülkede kimseye Krallık verilmez ve sizler de kral değilsiniz. O ezmeye çalıştığınız insanlarla aynı kanunlara tabisiniz bizim gözümüzde onlardan hiçbir farkınız yok. İnsanların insanlara göre farkları insanca davranışlarda yatmaktadır.
       
        Hoşça kalın Sağlıkta kalın.