Türkiye gündemine bomba gibi düşen ve 17 Aralık operasyonu ile ortaya atılan yolsuzluk ve rüşvet davasına Türkiye’nin birçok yerinde olduğu gibi Tire’den de tepki geldi.


Ergün ÇELİK



Bugün saat 18:00’de Tire Şehitler Parkı’nda “Demokrasi Platformu” adı altında bir araya gelen Eğitim İş, Eğitim Sen, CHP ve ADD üyeleri buradan Cumhuriyet Meydanı’na kadar yürüdüler. “Hırsız Var” sloganlarıyla İstasyon Caddesi boyunca yürüyen kalabalık grup, Ortapark’ta ortak bir basın açıklaması yaptı. 



Ortak Basın Açıklamasını Tire Demokrasi Platformu adına CHP Eğitim Sekreteri İbrahim Koç yaptı. Zehir zemberek ifadelerin yer aldığı açıklama şu şekilde; 


“11 yıldır iktidarda bulunan AKP ve gizli ortağı Gülen Cemaati arasındaki ittifak çatırdadı. Etrafa rüşvet, yolsuzluk, ihtilas (aşırma), irtikap (yiyicilik) yayıldı. Ağızlarını her açtılarında “Allah, Peygamber, din, iman” sözleri dökülenlerin nasıl da dünya malına tamah ettikleri, nasıl da lüks ve şaşaa düşkünü oldukları, nasıl da paraya taptıkları bir bir ortaya dökülüyor. Her iki tarafın birbiriyle ilgili iddalarını birer itiraf olarak kabul ediyoruz. Çünkü ikisinin de masum olmadığını, suç ortağı olduklarını biliyoruz. Yolsuzluk, yoksulluk, zulüm düzeninin sorumlusu olduklarını biliyoruz. AKP, bir yandan bütün toplumu kendi gerici muhafazakar zihniyeti doğrultusunda yukarıdan aşağıya yeniden şekillendiriyor, bir yandan da pervasızca uyguladığı neoliberal politikalarla emekçilerin haklarına saldırıyor. Emekçiler için en kötü koşullarda aşırı çalıştırma her türlü angarya, güvencesizlik demek olan taşeronlaştırma, gerek kamuda gerekse özel sektörde alabildiğine yaygınlaştı; Türkiye Cumhuriyeti, Taşeron Cumhuriyetine dönüştü. AKP’nin “Yeni Rejim”inde, “Yeni Türkiye”sinde yaşam tarzlarına müdahale sistematik bir hale dönüştü.  Kendisi gibi yaşamayan herkesi “kafir” ilan eden gerici zihniyet “kızlı erkekli” bir arada olmayı yasaklıyor, karma eğitimi bile kaldırmayı planlıyor. Kadın-Erkek eşitliğini kategorik olarak reddeden AKP’nin muhafazakar zihniyeti sürekli olarak kadınları hedef alıyor. AKP iktidarı döneminde kadın cinayetleri çığ gibi artarken “Her kürtaj bir Uludere’dir.”demogojisiyle kürtaj hakkı yasaklanıyor, kadınların kaç çocuk doğuracağına bile Başbakan karar veriyor.  AKP’nin baskı politikalarından sendikalar, meslek örgütleri de payını alıyor; yöneticilerimiz, üyelerimiz tutuklanıyor, TMMOB’nin yetkileri yok ediliyor, TTB’nin Gezi Direnişi süresince yürüttüğü hekimlik faaliyetleri bile soruşturma konusu yapılıyor, yasaklanmaya çalışılıyor.”



BOZUK DÜZEN ÇARK TUTMAZ
“Yolsuzluklar ve devletin içindeki tüm kirli ilişkiler teker teker ortaya dökülürken, Başbakan nafile bir çabayla yolsuzlukların üzerini örterek soruşturmanın kendisine ulaşmasını engellemeye çalışmaktadır. Üç Bakanın istifasının ardından, kabine değişikliği gerçekleştirilmiş, yenileme görüntüsü adı altında tam anlamıyla “savaş” ve “mutlak itaat” kabinesi oluşturulmuştur. Kendi Bakanının da itiraf ettiği gibi yaşanan yolsuzlukların baş sorumlusu olan Başbakan kendini kurtarmaya çalışmaktadır. Ancak Başbakan bilmelidir ki, artık geri dönüş yoktur. Ne bakanların istifası ne de kabine revizyonu yetmez, artık hükümet meşruluğunu yitirmiştir. Başbakan’ın derhal istifasını sunması kaçınılmaz olmuştur. Uzun süren AKP siyasetinin yolsuzluk batağına saplandığı, çok da uzak olmayan bir zaman dilimi içerisinde rant paylaşımının menfaat çatışmalarına döneceğini ve AKP’yi paramparça edeceğini halk olarak ifade ediyorduk. AKP’nin Cumhuriyet tarihinin en büyük rüşvet ve yolsuzluk operasyonu ile karşı karşıya kalmasının ardında her ne kadar Cemaat-AKP çekişmesi var gibi gösteriliyor olsa da aslında bu yaşananlar, vahşi kapitalizmin hizmetkarı olan AKP hükümetinin uyguladığı neo-liberal politikaların yarattığı kokuşmuşluğun kaçınılmaz sonucudur. Bu aldatmacalar ülkemizin kaynaklarının uluslar arası sermayeye peşkeş çekildiği gerçeğini örtemez.  Sebebi ne olursa olsun, ortada çok büyük bir pisliğin olduğuna en küçük kuşku yoktur. Garip-gurebanın, tüyü bitmemiş yetimin hakkını savunma iddiasında olan AKP iktidarı, ortaya çıkan rüşvet, talan ve yolsuzlukların altında kalmıştır. Operasyonların başladığı gün, operasyonları yürüten emniyet görevlilerinin görevden alınması, bunun yurt geneline yayılması, çıkarılan Adli Kolluk Yönetmeliği ile yargının adeta yürütmenin emrine sokulması ve böylece savcıların görevini yapamaz hale getirilmeye çalışılması, suçüstü yakalanmanın telaşıdır. Haklarında soruşturma başlatılan ve aralarında Başbakanın çocuklarının da bulunduğu kişilerin gözaltına alınması için harekete geçmesi istenen emniyet güçlerinin savcının talimatına uymaması ve ardından savcının görevden alınması da tam bir hukuk tanımazlıktır. Soruşturmayı yürüten savcı ve emniyet mensuplarına operasyon düzenleyerek olayın üzerini örtmeye çalışmak, Başbakan’ı ve AKP’yi çok daha karanlık bir aşamaya taşıyacak, soruşturmanın kendilerine ulaşmasını engellemeyecektir. Bu skandalın her aşamasının içerisinde olduğuna inandığımız Başbakan ve çevresi, oluşturdukları bu yolsuzluk bataklığının içerisinde boğulacaktır. Bu gelişmeler karşısında emekçilerden yana olan güçlerinm “Cemaat-AKP kavgası” deyip sessiz kalması doğru bir tavır olmayacaktır. Yerel seçim sürecine girdiğimiz bu dönemde emekçilerden yana tüm demokrasi güçlerini, halkımızı “Cemaat-AKP” ikileminden kurtaracak bir iktidar alternatifi yaratmak gibi tarihsel bir görev ve sorumluluk beklemektedir.”

Editör: Haber Merkezi