Belki de şikayet ettiğiniz yaşantınız, başkalarının idealleridir.
Değerli dostlar, uzun zamandır ayrı kaldık. Herşeye rağmen derin bir eyvallah ile hem hal olalım birlikte. Yaklaşık bir dört ay olsa da, artık ne doğuda, nede batı yakasında değişen hiçbir şey yok. Peki neler geçti aradan? 



Üzülerek ifade etmeliyim, ilçemiz adına bol trafik kazaları, ülkemiz adına kargaşa, yine huzursuzluklar kaos ve her zamanki gibi şeytanın oyunu ve ona avukatlık edenlerin köşelerinden kıs kıs gülüşleri… Ardından yine birileri ay sonunu nasıl getiririm hesabını yapar, diğer kesim ise asude yaşamlarına devam eder.



Bir gün iki arkadaş bir dergaha mensup olmak için dergahın hocasına isteklerini bildirirler. Hoca bu talebi kabul etmesine kabul eder ama onları kabul etmesi için önce ellerine birer metre uzunluğunda kaşık vererek, ikram edilen çorbayı içmelerini ister. Onlar da nereden bilecekler ki? Ortadaki çorbayı daha birinci kaşıkta dökmeye başlamışlar. Tabi ki ortaya komik bir görüntü çıkmış. Hoca hemen devreye girerek dergahın önceki öğrencilerinden aynı çorbayı içmelerini ister. Önceki öğrenciler ise çorbayı kendine değil karşısında duran arkadaşına yedirerek bir dayanışma örneği sergilemiş.



İşte değerli dostlar. Günümüzde değişen hiçbir şey yok. Yardımlaşma, dayanışma, birliktelik, yaşamımızın bir temeli fakat yardımlaşma “iyi niyet” adı altında. Yine perde arkası güçler, artık aleni oluyor perde arkası demek çok doğru olmayabilir. İnsanların hoşuna gidebilecek her türlü popülizmi maalesef artık sonunda bir takım düşüncelerin yattığı, sinsi planların bir alt yapısı konumunda kullanılıyor.



Hemen bir kaç örnek vermek istiyorum; Malum seçim önceleri sık yaşanan bir olay. Daha önce x parti mensubu yolda selamlaşmadığı vatandaşa gösterilen sahte ilgiler, bu uğurda kullanılan sahte sözcükler, acımadan girilen kul hakları, üstüne üstlük verilen vaatler…



Değerli dostlar, her şeyde önce kişi kendini tanıyan biri olarak  şu analizi, özeleştiriyi çok iyi yapmalı. Kendinin de bir kapasitesi olduğunu, neyi yapıp neyi yapamayacağını tespit etmeli ve bilmeli. Yani kısaca kendini bilmeli. Kimse pembe hayallerin peşine düşerek vaatlerin, süslü cümlelerin rüzgarına kapılmamalı. Zira rüzgar dindiğinde bıraktığı toz ve pislik ile baş başa kalacağı unutulmamalıdır.

Onun için elde ettiklerimizi ulaşmayanlara ara sıra bir göz atmalıyız ki farkın farkına varabilelim.
Karmaşa, kavga, kaos çıkaranlar değil ancak “çalışkanlar mutlu insanlardır.” Bakınız çalışanlar demiyorum, ''çalışkanlar'' İşini, görevini severek hakkıyla yapanlar. Çünkü mutluluğu yakalamak, mutlu olmayı arzu etmek ve bu mutluluğu çevresine yayabilmek ancak çalışmayı seven insanların ürünüdür. Yoksa kavga ile gürültü ile karalama ile bir arpa boyu yol alamayız, Hani ''TEK BİR ŞEYE İHTİYACIMIZ VAR, O DA ÇALIŞKAN OLMAK'TI''?


Deveyi yardan atlatan bir tutam ottur,
Padişahlık bir gün dahi olsa nefse hoştur,
Sinsi tezgah açanlar ancak şeytana dosttur,
Sonunda ömür yetmez,şeref peşinde koştur.
(ince)
Hepinize sağlık ve huzur dolu günler diliyorum,hoşçakalın değerli hemşehrilerim.