13 Mayıs Anneler Günü idi. Anneyi anlatmak için geçtim bilgisayarın başına. Ama nereden başlayayım karar veremedim. Gerçek şu ki tüm yüreğimizle sevdiğimiz, saydığımız bu yüce varlığı anlatmak çok zor. Bizleri dokuz ay karnında taşıyan, kendi bedeninde bir can oluşturan, daha karnında iken sevgisini kalbimize aktaran, bizler için hiç çekinmeden canını veren, bu yüce kişileri her gün başımıza taç yapsak yetmez.
Dünyada elleri olup onu kullanamayan, ayakları olup yürüyemeyen, isteğini ağlamayla bildiren, konuşamayan, altına yapan, geceleri tatlı uykulardan uyandıran birine kim bakmak ister? Kim böyle biriyle hiç usanmadan ilgilenmek ister? Tüm bu işleri karşılık beklemeden, severek yapan tek canlı annelerimizdir.
Ben annemi otuz altı yıl önce kaybettim. Ben anneler gününde otuz altı yıldır anneme hediye alamıyorum. Annemi kaybettikten sonra bir insanın yaşamdaki en büyük desteğinin anne olduğunu daha da iyi anladım. Günlük yaşamda anneleri çocukları ile gördüğüm zaman onlara gıpta ediyorum, hatta biraz kıskanıyorum. Ben anne şefkatini doyasıya yaşayamadım. Keşke annem yanımda olsaydı dediğim çok anlar oldu.
Bazen annesini azarlayanlara, hakaret edenlere rastlıyorum. O anda onların yüreğinin nasıl parçalandığını hiç düşündünüz mü? En değerli varlığınıza hayat devam ederken en büyük acıyı yaşattığınızın farkında mısınız? Peygamberimizin “Cennet Annelerin Ayakları altındadır.” sözlerini aklınızdan çıkarmayın. Bugün yanınızda olan anneleriniz yarın olmayacak. Lütfen annelerinizin kıymetini bilin. Onlarla mal mülk yüzünden dargınlık, kırgınlık yaşamayın. Anne sevgisi parayla, pulla, malla, mülkle kıyaslanamayacak kadar büyüktür. Bunu aklınızdan çıkarmayın. Annelerinizi mutlu edin. Onlara nasıl evlat olduğunuzu gösterin, onları sevindirin… Onları mutlu edin ki, biz anneleri hayatta olmayanlar da sizleri görüp tatlı bir kıskançlık yaşayalım. 
Anneliği en güzel tanımlayan bir öyküyü dinlemek ister misiniz?
Bir zamanlar dünyaya gelmeye hazırlanan bir çocuk varmış. Bir gün Tanrı'ya sormuş;
- Tanrım, beni yarın dünyaya göndereceğini söylediler. Fakat ben o kadar küçük ve güçsüzüm ki, orada nasıl yaşayacağım?
- Tüm meleklerin arasında senin için bir tanesini seçtim, O seni bekliyor olacak ve seni koruyacak. Meleğin sana her gün şarkı söyleyecek ve gülümseyecek. Böylece sen onun sevgisini hissedecek ve mutlu olacaksın."
- Peki, insanlar bana bir şey söylediklerinde, dillerini bilmeden, söylediklerini nasıl anlayacağım?  
- Meleğin sana dünyada duyabileceğin en tatlı ve en güzel sözcükleri söyleyecek. Sana konuşmayı, dikkatle ve sevgi ile öğretecek.
- Peki, ben seninle konuşmak istersem ne yapacağım?
- Meleğin sana ellerini açarak bana dua etmeyi de öğretecek.
- Dünyada kötüler olduğunu da duydum. Beni onlardan kim koruyacak?
- Meleğin seni kendi hayatı pahasına da olsa koruyacak.
- Fakat ben seni bir daha göremeyeceğim için çok üzgünüm.
- Meleğin sana sürekli benden söz edecek ve ulaşmanın yolunu öğretecek.
O sırada cennette bir sessizlik olur ve dünyanın sesleri cennete kadar ulaşır. Çocuk gitmek üzere olduğunu anlar ve son bir soru sorar;
- Şimdi gitmek üzere isem, benim Meleğimin adı ne?
- Meleğinin adının önemi yok yavrum. Sen onu, "ANNE" diye çağıracaksın.
Evet. Dünyanın en kutsal varlıklarıdır anneler. En duygusal, en vefalı, en çok değeri bilinen ve haklarının ödenmesi olanaksız olan meleklerimiz. Onlar hayatımız boyunca sevincimizde de üzüntümüzde de ağlarlar. Hakkını zaten ödeyemeyeceğimiz annelerimize değer verelim, üzmeyelim. Tüm annelerimizin Anneler Günü kutlu olsun.
Saygılarımla hoşça kalın.
NOT: bu arada tüm Galatasaraylıları bir Fenerbahçeli olarak hak ettikleri şampiy