Bir bakanımız var, Allah nazardan saklasın. Her sözü inci değerinde. Hatırlayın referandum öncesi “Bu paketin içeriğini okuduktan sonra pakete hayır diyenin ya aklından zoru vardır, ya da vatan sevgisi ile ilgili bir sıkıntısı.” demişti. Eski bakan Rıfat Serdaroğlu anında yanıtını vermişti. “Benim aklımın kırkta biri sizde olsa bugün başbakandınız, Sayın Bakan.” Yine aynı bakan demokraside dünyada birinci olduğumuzu iddia etmişti. Yalnızca son döneme bakalım. Kararı ondan sonra verelim.
Danıştay, Türk sözünün bir ırk değil millet adı olduğu gerekçesiyle Andımızın kaldırılmasını doğru bulmaz. Yine kaldırılır. Anaokullarına din dersi konma talebinde bile bulunulur. Laikliği yıkmak için her şey geçerlidir. Çünkü demokrasi ile yönetilen ülkelerde HÜKÜMET ANAYASADAN DAHA ÜSTÜNDÜR.

Darbe yapacaklar diye sahte belgelerle üst-alt düzey demeden kendilerine karşı olan komutanlar anlamsız cezalara çarptırılır. Darbe sadece silahla, orduyla olmaz. Sivil darbe de olur. Medya ve adalet kurumlarına yönelik müdahaleler de bir darbedir. Asıl darbeyi Cumhuriyetimize karşı kendileri yapıyor. İşin acı yanı bunu görmeyen bir toplumun olması. Başbakan, aleyhine yazan gazetecilerin gazetelerini yandaşlarına satın aldırır. Sonra o köşe yazarlarını(Emin Çölaşan, Yılmaz Özdil, Can Ataklı, Mustafa Mutlu) gazeteden kovdurur. Oysa başbakanın dünya lideri olduğunu yazıp politikalarını destekleseler, Atatürk’e sövseler el üstünde tutulurlardı. BUNLAR DEMOKRASİDE OLAĞAN ŞEYLERDİR. 

“Gezideki polis gaddarlığı” yalanı Emniyet Genel Müdürlüğü ve İçişleri Bakanlığınca açıklanan resmi rakamlarla çökertilmiş.  Polis o olaylarda tam tersine son derece dikkatli davranmış. Biz mi yanlış gördük, birileri mi kör. Yalnız yandaş basından izlerseniz öyle görürsünüz. Beyler netten izleyin. Yalnızca Divan Otelinde yapılanlar olayı gözler önüne seriyor. Yaralıların bakıldığı revir bölümüne nasıl biber gazı ve gaz bombası sıkıldı görün. Çevreci gruplar yürürken orantısız güç kullanan Emniyet Ekipleri “Barışın muhatabı Öcalan’dır. Tecride son, Öcalan’a özgürlük” pankartı ile yürüyenleri seyreder. ODTÜ içine AVM ve cami yapılacakmış. Üniversite içinde AVM. Eskiden üniversiteye kimlik göstermeden girilmezdi. Şimdi herkes içerde. E, işin içinde rant olunca önemli mi? NE DE OLSA DEMOKRASİDE BİRİNCİYİZ.

Rektör atamasında öğretim üyeleri, ilk üç sıraya girecek adayları belirler, YÖK yeni bir sıra yapar. Rektörün kim olacağına ise Cumhurbaşkanı karar verir. Yani öğretim üyelerinden 350 oy alan aday değil 11 oy alan aday rektör seçilir. CUMHURBAŞKANIMIZ BİLE DEMOKRASİYE ÖNEM VERİR. Gezi olayına destek verdiği için istifaya zorlanan Üniversite Rektörleri önce görevden alınır, ardından öğretim üyeliği kadrosundan çıkarılır. Yani atılır. Oysa DESTEK VERSELER MECLİS YOLU AÇIKTIR.
Yandaş medya, kurum ve kuruluşların ceza ve vergi borcunu ödememesi önemli değildir. Örneğin başbakanın yakın arkadaşı, ATV’nin yeni sahibi, RTÜK’e 7 milyon borcunu 11 yıldır ödemez. Ancak Koç Şirketi Gezi olaylarına destek verince ceza üstüne ceza gelir. Doğan grubunun vergi cezası ile nasıl yola geldiğini hatırlayın. DEMOKRASİDE YASALAR ÖNÜNDE HERKES EŞİTTİR. TIPKI BİZDE OLDUĞU GİBİ.  

“Kaçak esnaf sitesini yıktırmadığı” için görevden alınan Adana eski Belediye başkanı Aytaç Durak için 11 müfettiş “suç yok” der, aklanır. Ancak iktidar tatmin olmaz 12. kez müfettiş yollar. Sayın Durak, GEÇ İKTİDAR PARTİSİNE, DEMOKRASİNİN NİMETLERİNDEN YARARLAN.

Kılıçdaroğlu’nu Irak ziyareti sırasında karşılayan Bağdat Büyükelçisi görevden alınır. Başbakanın Adana mitingi için Ceyhan Milli Eğitim Müdürlüğü okullara “Hükümet Konağı önünde yapılacak mitinge katılın” talimatı verir. YASAYA GÖRE DEVLET MEMURU SİYASETİN DIŞINDADIR.   

Bekir Bozdağ, Ergenekon için “Yargıya saygı.” der, kendini yumruklayanı serbest bırakan hâkime öfke kusar, hedef gösterir. Başbakan “28 Şubatta sermayenin, yazılı ve görsel basının da katkısı var. Onlar niye yargılanmıyor, hala şaşıyorum.” der. “Bunları da atın içeri” anlamındaki yargıya talimat veren bu sözleri demokratiktir. Kendi deyimiyle YARGININ BAĞIMSIZ OLDUĞUNUN GÖSTERGESİDİR.

Hatay’da Gezi eyleminde polisçe öldürülen genç için başbakan “Polise emri ben verdim” diyebilir. Devletin valisi gazeteciyi tehdit edip adi ve şerefsizsin diye hakaret edebilir. Kayseri’de bir yurttaş kızını okutamadığı için bakana “Alın, kızımı siz okutun” deyince yaka paça götürülebilir. Bakan, Olimpiyatlar Japonya’ya verilince “kına yakın” deyip topluma hakaret eder, yine durumunun iyileştirilmesini isteyen emekli bir bayana “Sen bize oy vermemiş gibisin. Önce oy ver, sonra zam iste”  diyebilir. “Bize oy veren emeklilerin suçu ne o zaman?” diye düşünmez. TÜRKİYE’YE ÖZGÜ DEMOKRASİ.

Türbanı serbest bırakmak için kimsenin giyim kuşamına karışılmayacağı demokrasiyi getiriyoruz, nutukları atılır. Açıklamanın üzerinden daha 3 gün geçmeden bir bayan sunucu için “Sunucu öyle bir kıyafet giymiş ki olmaz. Kimseye karıştığımız yok ama çok aşırı.” denip nasıl bir demokrasiye sahip olduğumuz ortaya konulur. İstanbul’da Aile Bakanı ile başbakanın eşinin de bulunduğu bir konferansta hükümetin enerji politikasını eleştiren 5 kadına 2 erkek saldırır, saçlarından çekip tokatlarlar. Aile Bakanı izler, Emine Hanım bilgi almakla yetinir. DEMOKRASİMİZDE KADININ YERİ BELLİDİR.

Ülkemizden demokrasi manzaralarının bir bölümü bunlar. Yerseniz. YAŞASIN DEMOKRASİMİZ.

Saygılarımla, hoşça kalın.