Kocaman bir MERHABA TİRE!!!...
Ben Nilay Davutoğlu...
Nefes aldığım yeşil Tire'ye yeni bir soluk getirmek için çıktığım yolda, bundan böyle sizlerle HaberTire'de, bu köşede, haftada bir görüşeceğiz...Köşemde, hayata dair ne varsa bulabileceksiniz; bazen bir bakıştan, bazen mücverden, bazen bir acıdan yola çıkarak...aklınıza ne gelirse hayata dair, bu köşede göreceksiniz.  Günlük yaşamda olan mutfakla birleşecek, anılarla soslanacak ve paylaşarak tatlanacak sizlerle...
        Ben kim miyim????? 
Öncelikle bir anneyim...Hayata herkes gibi bir yerlerden tutunmaya çalışan, üniversitede Maliye okumuş,  hayatın kendisine sunduğu sürprizlerle oradan oraya sürüklenmiş, kendi işini yapamayıp kendini çok sevdiği, baba mesleği öğretmenliğin içinde bulmuş...Yetinmemiş!...kendini mutfağa ve pastacılığa vermiş bir kadınım...
Sosyal paylaşım sitelerinde küçük paylaşımlarla başlayan serüveni, sizlerden gelen güzel tepkiler sonucunda buralara kadar gelen ve bunun için kendisini şanslı gören biriyim...
Amacım, her gün  yaşadığımız hayatta karşımızda duran, hatta sahip olduğumuz ama fark edemediğimiz güzelliklerle ilgili farkındalık yaratmak...aslında, sesimi/sesimizi, kendimce yaşadıklarımı, hayatla "rest"leşmelerimi biraz da size sunmak....
         İnanın satırlar dolusu yazmak istiyorum; yarınlardan,  geçmişten , bugünden....
            Ya da "bir varmış bir yokmuş"la başlayan masallarımın kahramanlarını istediğim gibi kondurarak mı yazsam hayatımın her bir köşesine?????
             Zamanı geri mi alsam...ileri mi atsam...herkes kadar olan yüreğimi size nasıl sunsam...
                            YAŞADIKLARINIZ KADAR YAŞADIKLARIM
                             ÇOCUKLUĞUNUZ KADAR ÇOCUKLUĞUM
                  AŞIK GEZDİĞİNİZ SOKAKLARINIZ KADAR SOKAKLARIM
DÜŞTÜĞÜNÜZDE KALKMASINI DA BİLDİĞİNİZ YILLARINIZ KADAR YILLARIM VAR BENİM DE!!!....
             Yüreğimde açılan yaralarım....Gecenin sessizliği kadar gündüzün kalabalığı var içimde..."Aslında itiraf ediyorum" diye başlayan cümlelerim var....Lezzetle birleştirip size sunduğum hikayelerim ...
             Her şey mutfağa sarmamla başladı aslında... Hayatıma yemeği, pastaları, tatlıları, tuzluları soktuğumdan bu yana çooook mutluyum desem...Terapi gibi geldi lezzetle birleştirdiğim hikayeler bana...Aslında benimkisi; içimi dökmekti, rahatlamaktı, "benim gibi düşünen kaç kişi var!" demekti hayata....
             İşte böyle başladı benim yazma hikayem...
ARTIK BU KÖŞEDEN BİRAZ BEN BİRAZ SİZ BİRAZ ÇOCUK BİRAZ KADIN BİRAZ ERKEK AMA ÇOKÇA DA BİZ OLACAĞIZ...
Yazdığımı keşfettiğim ilk özel tatlımla başlamak istiyorum bu gün yazıma;
oğluşuma arkadaşlarıyla yemesi için hazırladığım ÇİKOLATA TOPLARI...
 
Eline aldığı çikolata çubuklarıyla gitti oğlum parka. Vermeyi öğrenmesi için hazırladım bunları ona. Hayatta almak kadar vermek de var diyebilmesi için...
YOKLUK NEDİR AZ ÇOK HERKES BİLİR, BİR YERDE TANIŞIR, KAYNAŞIR!!!
   Yeni  evlenmişim...Tayin yerimiz Diyarbakır; öyle içi değil canım nerede o lüks! Doğunun Paris'inden 75 kilometre uzaklıkta, yolun bittiği yer HAZRO!!! "Nere ola ki! " dediğinizi duyar gibiyim. Hiç şaşırmadım. İlk tepkim benim de aynen sizinki gibiydi...
Hiçbir şeyimiz yoktu, "bakla odaaa kuru sofaaa" derler ya! tam da ondan. Olsa da koyacak yerimiz yoktu zaten. 
      İlk yemek masam ütü masasıydı;annem,  "getir şuradan masa örtümüzü bugün neler olmuş hem okur hem yeriz" derdi, gülüşürdük... Sererdim gazetemizi üstüne, herkese ayrı tabak, masa uzun ya! ben kokoşluğumdan vazgeçer miyim? Çeyizlikler tam takım ütü masasının üzerinde...
Öyle her istediğinde Diyarbakır'a gitmek neymiş...üç ayda bir gitsek bize düğün bayram...
Diyarbakır'da ilk işimiz masa almak oldu. Emektarım ütü masam çifte vardiyadan tek vardiyaya düştü. Bu arada, laf aramızda, ne bıraktım ne attım; gönül bağım var bir kere!
Bir mutfak, bir salon, bir yatak odam vardı. Dört duvar! ama biz sevgiyle evimizi cennet yaptık.
Musluktan akan suyu kullanmamamız gerektiğini sarılık olunca anladık...Olsun! ona da çözüm bulduk; KÖY ÇEŞMESİ...
Su bitti, haydi çeşmeyeee!!!
Tek sosyal aktivitemiz çeşmeye gidip su doldurmaktı. Ben, evde sıkıldıkça koca damacanayı sürükleye sürükleye götürür balkona döker "kocacığım suyumuz bitti" derdim..."Allahım bu su ne çabuk bitiyor" derdi eşim...
Çeşmenin bir başına ben bir başına eşim oturur; tipimize bakar gülerdik. Heyyy bee!!!Nerde Ankara Tunalı Hilmi, nerde Bahçeli 7.Cadde, nerde bizim Kuru Çeşmeeee...
İtirafım kendime; belimdeki fıtıklara tam da orada sebep oldum. 
        Tek marketimiz Define Market; halka 3, memura 5 mantığıyla çok şükür apartmanları dikti kendisine...Tek ortağı da farelerdi...
Orada öğrendim yeşillikleri yıkayıp, sirkeli suda bekletip, en son iki damla çamaşır suyu konulan suda bekletmeyi...
Tabii ki tek öğrendiğim şeyler bunlar değildi...Kocamın olmadığı zamanlarda kalan mutfak malzemeleriyle yetinmeyi, gelmesine iki üç gün kala bitmeye yakın suyla kalan zamanı geçirmeyi, çok iyi yemek yapmayı-sıkıntıdan mutfağa sarmıştım- korkudan burnunun ucunu dışarıya çıkarmadan sanki evde biri varmış gibi konuşmayı, Ayet-el Kürsi, Yasin-i Şerif gibi ayet ve duaları ezbere okumayı.. 
Veee benim için en değerlisi ve en önemlisi, HAYATIN PAMUK İPLİĞİNE BAĞLI OLDUĞUNU orada öğrendim. O yüzden şimdi yüreğim ve vicdanımla yaşıyorum, ne dilersem aklım ve mantığım istedikçe yapıyorum. Elimden geldiğince paylaşarak maddi ve manevi yaşıyorum ve herkese şiddetle tavsiye ediyorum...
               "NERDEN ÇIKTI ŞİMDİ BUNLAR" DERSENİZ!; DEDİM YA! HERKESİN KENDİNE GÖRE BİR DÖNEMİ YOKSUL GEÇER; BU SADECE MADDİ DEĞİL MANEVİ YOKSULLUK TUR DA...ELİNİZİN VE YÜREĞİNİZİN BAŞKALARINA HEP AÇIK OLMASI DİLEĞİYLE....

PASTA TADINDA HAFTALAR DİLERİM...