Kaplan Köyü MobeseTire'nin Kaplan Köyü'nde muhtarlığın, hırsızlıklar ve suçlardan korunmak için kurduğu MOBESE güvenlik kamera sistemi Zaman Gazetesi'ndeki Sevinç Özarslan'ın yazısıyla ulusal basında yer buldu. Gayet hoş bir uslüple, Kaplan Köyü'ndeki yaşadıklarını anlatan Özarslan, Kaplan Köyü vatandaşlarının ne kadar sıcak kanlı olduklarını anlatıyor. İşte Sevinç Özarslan'ın Zaman Gazetesi'ndeki yazısı İzmir Tire'ye bağlı Kaplan köyü, 24 saat MOBESE kamerasıyla izleniyor. Ege dağlarının eteklerindeki şirin köyün İstanbululara özgü kamera çeşidiyle ne işi ola ki! Kuş uçmaz kervan geçmez, gençleri şehre inmiş, yaşlıları kaderine terk edilmiş Kaplan'a MOBESE'yi kim, niye taktı? MOBESE'yi Kaplan köyüne kim taktı, yoksa biri kafayı Kaplan'a mı taktı? Öyle ya da böyle köyün girişindeki tabelayı görünce biri şakaya yapıyor zannediyoruz. Çünkü 2 yıl önce geldiğimizde akıllara durgunluk veren bu uyarıyla karşılaşmamıştık. Alarm etkisi yapan koca tabelaya el yazısıyla şöyle yazmışlar: "Dikkat, Kaplan köyü giriş ve çıkışları MOBESE kameralarıyla kaydedilmektedir." Başımıza taş mı düşecek, başka şeylerle mi karşılaşacağız ne bilelim? Eûzu besleme çekerek adım atmak lazım bu durumda. Aklımızda bin türlü soru. Ne işi var İstanbululara özgü kamera sisteminin köy yerinde? Sanırsınız ki adımbaşı cinayet işleniyor, adam kaçırıyorlar. Etrafta kapkaç yapacak genç de yok... Tire İzmir'in en güzel, üstelik en eski ilçelerinden. Köyleri de öyle. Her birinin ayrı bir hikayesi, dillere destan güzelliği var. Ancak Kaplan'ın yeri azcık farklı. Şehre uzaklığı 4 km olan köy, gezginlerin rotasında. Köydeki Kaplan Dağ Restoranı'na mutlaka uğruyor, yöreye özgü otlardan yapılan yemeklerini tatmadan edemiyorlar. Trekkingçiler de meydandaki kahvede yorgunluk çayı içip yollarına öyle devam ediyor. 60-70 haneli Kaplan köyüne gelen herkes misafir hükmünde. Aklımızda kalan manzaralar böyleyken, acaba durumu ne değiştirdi? Köy meydanına ilerleyip olan biteni muhtardan öğrenmek niyetindeyiz. Fakat ne ala! İn cin top oynuyor. Bir Allah'ın kulu yok ortalıkta. Gerçekten bir tuhaflık var. Öğle namazı vakti yaklaştığına göre, elbet minareye çıkacak bir imam beliriverir diye düşünürken bekçiye rastgeliyoruz. Bildiğimiz köy bekçisi. Soru yağmuru başlıyor: 'Abi sen köyde ne koruyorsun?' 'Zeytin ağaçlarını' 'Kim kaçırıyor zeytinleri?' 'Taraşçılar.' Yani zeytin bahçesi olmayan ama varmış gibi davranıp önüne gelen ağacı talan edenler. 'Muhtar nerede?' 'O da yabanda, yani zeytin toplamada. Güneş çıktı mı kimseyi burada bulamazsın.' İşin aslını en iyisi Kaplan Dağ Restoranı'nın sahibi Lütfi Çakır'dan öğrenmek üzere köy meydanından dağ yoluna kıvrılıyoruz. Pazartesi olduğu için onların tatil günü. Yoğun bir hafta sonu trafiğinden sonra dinleniyorlar. Lütfi Bey, kırmayıp bizi içeri davet ediyor. İşin aslı: Bir yıl önce Tire'de mezar kazıcılığı yapan bir adam ortadan kaybolmuş. Polis, jandarma, akrabaları ara tara izine rastlayamamış. Birkaç hafta sonra Kaplan muhtarı Mehmet Bey ve eşi, elmalıklarda gezerken cesede rastlamış. Haliyle köylülerde bir korku. Köy sakinlerinden Öncü Domatesleri'nin sahibi ve Lütfi Bey, MOBESE sistemini kurmaya karar vermişler. Kameralardan biri, caminin yanındaki ağaçta, diğerleri gizli. Hadi bakalım, sıkıysa Kaplan'da zeytin bahçelerine göz dikin, evlerin pencerelerini kollayın ya da saklı gizli işler için köye adım atın. Hırlıyı hırsızı, kaçanı kovalayanı MOBESE durdurmazsa, Ayşe teyzenin değneği var. KAPLAN'IN ALTIN KIZLARI Lütfi Çakır'ın yanından ayrıldıktan sonra tekrar köy meydanına iniyoruz. Saat 14.30'u gösteriyor. İki saat önce yaşam belirtisine dair hiçbir emare olmayan evlerden birer birer yaşlı teyzeler dökülüp köyün meydanına doğru geliyor. Hepsinde bir telaş, bir telaş... Meğer her pazartesi saat 15.00'te Tire'den doktor gelir, ilaçlarını yazar, şikâyetlerini dinlermiş. Doktor gelmeden önce kahvenin bahçesinde iki çift lafın belini kırıyorlar. Kulak misafiriyiz. Sultan nine 78 yaşında. Çoluğu çocuğu yetmemiş, bir de analarının terk ettiği torunlarını büyütmüş. Eşi vefat edeli 8 yıl olmuş. Değneğini yanından ayırmayan Ayşe nine, '80'den geçti yolum' diyor. O da 14 yıldır yalnız. Hafızası o biçim ama. Kızıyla, 14 mü, 16 mı diye bir hesaba tutuştular, Ayşe teyze galip geldi. Poz verirken de, 'Azıcık gülem mi çocuğum' diyecek kadar hayata bağlı. Fadime ninenin eşi öleli beş yıl olmuş. Kalp hastalığı var biraz, kapakçığı gevşekmiş. Ganime teyzenin 10 yıldır boynu bükük. Hanımlar maşallah kocaları göndermişler... Ganime teyze demesin mi, "Adamlar ölüveriyor, kadınlar görgen oluyor." Yani; kadınları gün görmeye, yaşamaya devam ediyor! ESKİ KÖY KÂTİBİNİN KAPLAN ANILARI Beş yıl önce vefat eden emekli köy kâtibi Abdullah Dağyaran, 10.9.1997 yılında köyle ilgili anılarını yazmış ve vefat etmeden önce Lütfi Çakır'a vermiş. Daktiloda yazılan anılar henüz yayınlanmamış. Kanuni Sultan Süleyman'ın Rodos Seferi dönüşünde Kaplan'da konakladığı ile ilgili rivayetler var. Anılar daha çok Yunan işgali ve köy çeteleri ile ilgili. Dağyaran, Yunan ordusunun Başköy'de halkı camiye doldurup gaz dökerek yaptığı katliamı, çetelerin sık sık camilere baskın düzenleyip cemaatin parasını gasp ettiğini tanıkların dilinden anlatmış. Elektrik, su, yol gibi hizmetleri köye getirmek için verdiği olağanüstü çabalara da yer vermiş. Babası Molla İbrahim'in Kuvayi Milliye'ye nasıl mermi götürdüğünü onun cümleleriyle aktaralım: "Tire müftüsü, 'Gel Molla İbrahim, burada mermiler var, Kuvayi Milliye'ye gidecek, bunu sen başarırsın.' der. Babam yolda bekleyen Yunan nöbetçisinin şerrinden korku içinde, çareyi Eleno'yu merkebe bindirip geçmekte bulur. Eleno nöbetçiye Rumca bir şeyler söyler ve öyle geçerler."