İzmir Şubeleri adına yapılan ortak basın açıklamasında şu cümlelere yer verildi;

“Öğretmenlik Meslek Kanunu Öğretmenler kariyer ve sınav meraklısı olduğundan değil; Ekonomik kaygıyla bu sınava başvurdu. Türk Eğitim-Sen İzmir şubeleri olarak, Dünyadaki ve ülkemizdeki gelişmelere paralel olarak ortaya çıkan ve eğitim çalışanlarını olumsuz etkileyen sorunlar ve gelişmeler kapsamında üyelerinin gür sesi ve sendikal haklarının yılmaz savunucusu olmaya devam edecektir. Bu bağlamda yaptığımız değerlendirmeleri sizlerle paylaşmak istiyoruz.

                Bu gün burada eğitim çalışanları ve devlet memurlarının her geçen gün dağ gibi büyüyen sorunlarını dile getirmek, özelde de öğretmenlik kariyer basamakları sınavı ile ilgili olarak kamuoyunu bilgilendirmek ve yetkililerin bu konulara dikkatlerini çekmek için toplanmış bulunmaktayız.

Mili Eğitim Bakanı sayın Özer, "Öğretmenlik Meslek Kanunu 60 yıllık bir özlemdi, tüm eğitim şûralarında, eğitimle ilgili tüm platformlarda zikredilen, öğretmenlere mahsus bir kanunun olması hep bir özlemdi, işte bu özlem 14 Şubat 2022 tarihinde yayınlanan 7354 Sayılı Öğretmenlik Meslek Kanunu'yla giderildi." demiş.

                Ancak sayın bakan Eğitim camiasından top yekûn gelen endişe ve açıklamalara kulaklarını tıkamış görünüyor. Beklenen Öğretmenlik Meslek Kanunu bu mudur? Hayır, bu değildir; bu olsa olsa öğretmen kariyer basamakları düzenleme yönergesi olabilir bu da içerik olarak eksik ve yanlıştır.

Bu kanunun gerçekten öğretmenlik meslek kanunu olması arzu ediliyorsa o zaman Büyük Millet Meclisine ve Siyasi partilere çok iş düşüyor. Yüce Türk Milleti’nin ve onun parçası olan öğretmenlerin beklentisi Meclisimizin mesaiye başlamasıyla birlikte ivedi ve olağan üstü bir çalışmayla tabanın beklentisine kulak verilerek eksiklikler eğitim paydaşlarının teklif ve görüşleri de dikkate alınarak kanun maddeleri yeniden yazılarak meclisten geçirilmesi gerekmektedir.               

Bu kanun Yüce Türk Milletinin gelecek kuşaklarını yetiştirme sorumluluğu gibi ulvi bir görevi olan öğretmenlere ve milli eğitim camiasına yakışır bir kanun olmalıdır. Bunun haklı övüncü de siyasi partilere ve milletvekillerine şeref madalyası olmalıdır. 

Biz Türk Eğitim Sen olarak bu düzenlemeleri ivedilikle bekliyoruz ve takipçisi olacağız.

Kariyer basamakları sisteminin ilk defa 2004 yılında Temel Eğitim Kanunu ve 657 Sayılı Kanun'da bazı değişiklikler yapılarak aday öğretmenlik, uzman öğretmenlik ve başöğretmenlik şeklinde düzenleme yapılmıştı. 2006 yılında bununla ilgili sınav yapıldı. Bu sınav sonunda uzman öğretmenler ve baş öğretmenler öğretmen odasında yerlerini aldılar. Fakat bu sistem daha o günden sıkıntılar barındırmaya başladı aynı okulda aynı öğretmen odasında ve aynı sınıflarda birlikte derse giren öğretmenler arasında bir kariyer düzenlenmesine imkân sağlamadı. Bu sistem fiilen başarılı olmadı. Çünkü öğretmenlik mesleği zaten bir uzmanlık mesleğidir.

Bu uygulamadan ve sınavdan derhal vazgeçilmelidir, ısrar edilmesi durumunda telafisi mümkün olamayan sorunlara sebep olacaktır.   Öğretmen odalarında iş barışı bozulacak, öğrenci velileri bakımından öğretmen tercihi ile ilgili sonuçları hiçte olumlu olmayan istekler oluşacak 0kullar ve milli eğitim camiası bu anlamsız durumla karşı karşıya kalacaktır. Eğitim öğretim faaliyetleri için harcamamız gereken enerjimizi bu olumsuz ve anlamsız durumla uğraşmak için harcayacağımız kaçınılmazdır.

                Öğretmenlerin kariyer basamaklarında yükselmesi sınavla belirlenemez. Çünkü sınav sadece bilgiyi ölçer. Öğretmenlik bilme mesleği değil bildiğini aktarma ve olumlu davranışlar geliştirme mesleğidir. Dolayısı ile burada esas alınması gereken ölçüt deneyim ve tecrübe olmalıdır.

                 2005 yılında başlayan bu süreçte öğretmenlik kariyer basamaklar yükselme yönetmeliğine Türk Eğitim-Sen olarak her zaman karşı olduk, 13 Ağustos 2005 tarihinde yargı sürecini başlattık. 2018 yılında, 2023 Eğitim Vizyon Belgesinde Öğretmenlik Meslek Kanununun çıkarılacağının ilk açıklandığı ilk andan itibaren öğretmenlerin statüsünün sağlam bir zemine kavuşturulması ve kariyer basamaklarının kıdeme göre düzenlenmesi için hem Milli Eğitim Bakanlığı hem de diğer eğitim paydaşlarının düzenlediği çalıştay, sempozyum ve toplantılarda süreçle ilgili taleplerimizi ve beklentilerimizi ifade ettik.

                 8 Aralık 2021 tarihinde 81 ilde alanlara inerek Öğretmenlik Meslek Kanunu içeriğine dair taleplerimizi eş zamanlı olarak kamuoyuna duyurduk. 31 Aralık 2021 tarihinde TBMM başkanlığına kanun teklifinin sunulduğu süreçte Meclisteki Komisyon ve Genel Kurul aşamalarında, beklentilerimizi milletvekillerine sunduk. 14 Şubat 2022 tarihinde de yürürlüğe giren Öğretmenlik Meslek Kanununun uygulanmasına dair hazırlanmış olan ‘’Aday Öğretmenlik ve Kariyer Basamakları Yönetmeliği’’ yayınlanır yayınlanmaz meslektaşlarımızı mağdur edebilecek hususların iptali için bir kez daha Danıştay’a başvurduk.

                1739 Sayılı MEB Temel Kanununda da belirtildiği gibi öğretmenlik, bir uzmanlık mesleğidir. Öğretmenlerin yetkinliği, yeterliliği ve başarısı sınavla ölçülemez ve bu tür düzenlemeler öğretmenlik mesleğinin saygınlığına zarar verir. Bu sebeple kariyer basamaklarında sınav şartı kaldırılmalı, ilk günden beri savunduğumuz şekilde; 10 yılını dolduran her öğretmen uzman öğretmen, 20 yılını dolduran her öğretmen başöğretmen olmalıdır.

Biz uzman ve baş öğretmenlik sınavının kabul edilemeyeceğini ifade ederken, Sayın bakanımız Mahmut Özer Şartları sağlayan öğretmenlerin yüzde 95'inin kariyer basamakları sistemine başvurduğuna dikkat çekmiş, "Hemen hemen tamamı bu süreçlere başvurdu, problem olsa başvurmazdı." ifadelerini kullanmıştır. Burada da bir yanlış anlaşılma vardır.

 Öğretmenler sadece sınava değil, öğretmenlerin; Vekil öğretmen, öğretmen, uzman öğretmen ve baş öğretmen olarak ayrıştırılarak öğretmen odalarındaki iş barışının bozulmasına ve öğretmenlerin ayrıştırılarak sınıflandırılmasına karşıdır.

Sayın bakan 614 bine yakın öğretmen başvurdu, 606 bin 185 öğretmen eğitimini tamamladı, yani yüzde 99’u eğitimlerini tamamlamış, ifadelerini kullanmıştır. Sayın Bakana şunu hatırlatmak isteriz ki öğretmenler kariyer ve sınav meraklısı oldukları için bu sınava başvuru yapmamıştır. Zor günlerden geçtiğimiz ekonomik sorunlarla mücadele ettiğimiz bu günlerde aile bütçesine biraz daha katkısı olacağı için bu anlamsız sınava başvurmuşlardır. Bu durumdan memnun olup olmadıklarını tespit etmek için bakanlığımız bir anket çalışması yaparsa sonuçlarını bütün kamuoyu görecektir.

Öğretmenler ve eğitimin paydaşı olan meslek örgütleri bu kanunun sakıncalarına dikkat çekerek kamuoyunun gündeminde tutuyor ve tutmaya devam edecektir. Sesimize kulak verin ve bu yanlış uygulamayı bir an önce durdurun aksi takdirde telafisi güç sonuçlar doğuracaktır. Eğitim camiası ve öğretmenlerimizin kulağı yetkililerden gelecek sınavın iptal edildiği haberini dört gözle ve umutla beklemektedirler.

                Elbette ki Eğitim camiasının sorunları bununla sınırlı değildir;

                Eğitim çalışanları toplumdaki diğer bordrolu çalışanlar gibi ekonomik zorluk içindedir. Ocak ayında yapılacak maaş zamlarında gerçek enflasyon rakamlarının dikkate alındığı; enflasyon, büyüme, refah payı, harcamalar ve geçmiş dönemde yaşanan kayıpların telafi edildiği, memurlar tarafından kabul edilebilir bir maaş artışı sağlanmalıdır. Çalışanların vergi dilimi  %15 e sabitlenmelidir. Çalışanlar biraz olsun rahatlatılmalıdır.

                Sözleşmeli personelin kadroya geçirmesiyle ilgili olarak hükümet nezdinde yapılan çalışmaların bir an önce tamamlanarak tüm güvencesiz sözleşmeli personelin 4 A ‘lı memur kadrolarına geçirilmelerini talep ediyoruz. Kadro tahsisatı dışında 3+1 gibi uygulamalara karşıyız. Kamuda 4 B, vekil, geçici, kamu dışı çalışan, ücretli öğretmen, idari- hizmet sözleşmeli, mevsimlik çalışan gibi tüm güvencesiz istihdam modelleri kaldırılmalı bu kapsamda çalışanların tamamı kadroya geçirilmelidir.

                Türk Eğitim-Sen olarak, eylül ayında öğretmenlere ödenen eğitim öğretim hazırlık ödeneğinin bir maaş tutarı olarak revize edilerek bütün eğitim çalışanlarına, eylül ayı içerisinde okullar açılmadan ödenmesi hususunda Danıştay ilgili dairesinde açtığımız dava hala devam etmektedir. Ayrıca Milli Eğitim Bakanlığına, her yıl Kurum İdari Kurulu kararları uyarınca tüm eğitim çalışanlarına ödenmesi hususunda 4688 sayılı yasadan dayanağını alan hususları düzenli olarak iletiyoruz. Bu konuda bütün eğitim çalışanlarını kapsayacak bir düzenlemenin yapılarak tüm çalışanların mağduriyetlerinin giderilmesini talep ediyoruz.

                Eğitim çalışanlarının maaşlarına ve diğer mesleki kazanımlarına mukabil bankalarla yapılan promosyon anlaşmaları yaşanan ekonomik gerçekler doğrultusunda revize edilmelidir. Bu hususta yaşanan hak kayıpları telafi edilmeli, eğitim çalışanları için makul ve kabul edilebilir, kalıcı ve çalışanların haklarının garanti altına alındığı bir promosyon anlaşması metni hazırlanması yönünde çalışma yürütülmelidir. Ayrıca yapılan bütün promosyon anlaşmaları, her çalışanın hak ve sorumluluklarını görebilmesi için İlçe Milli Eğitim Müdürlükleri ve İl Milli Eğitim Müdürlüğünün resmi İnternet sitelerinde yayınlanmalıdır.

                Tam bir kargaşaya dönen kamuoyunda 3600 ek gösterge olarak bilinen düzenlemenin çalışanlar arasındaki eşitsizliği kaldıracak şekilde düzenlenerek güncelleştirmeler yapılmalıdır. Ayrıca ek gösterge ve emeklilik sorunlarının tamamen çözülmesi için 3600 ek göstergenin altında kalan memurların tazminat yansıtma oranlarının da yeniden yükseltilmesini talep ediyoruz. Aksi takdirde bu durum iş barışını bozacak eşit işe eşit ücret ilkesine büyük zarar verecektir. Bundan sonraki aşamada TBMM nezdinde süreci yakinen takip edecek ve eksiklerin tamamlanması yolunda gayret ortaya koyacağız.” Biz kamu çalışanları olarak büyüyen ekonomiden payımız olanı istiyoruz ve bunu dile getirmeye devam edeceğiz.

               

Editör: Haber Merkezi