Bazılarına göre Cumhuriyetin ilanından beri görmediğimiz, uygulanmayan demokrasiye nihayet iktidarın açıkladığı paketle kavuştuk. Artık demokrasiyi iliklerimize kadar hissedeceğiz. Başbakan böyle açıkladı. Yalnız unuttuğu şey uygulanan demokrasi sayesinde(ki İnönü’nün 1945’te diğer partilerin de kurulmasına izin vermesi sayesinde) bugün o koltukta oturuyor. Paketi açıklarken ne kadar demokratik olduğu da görüldü. Paketin açıklanacağı toplantıya karşıt gazeteciler davet edilmedi, katılanların soru sormasına izin verilmedi. Ne demokrasi değil mi?

Paket nihayet açıldı. Demokrasinin kimlere geldiği ortada. Cumhurbaşkanının dediği gibi “sessiz devrim” sonunda gerçekleşti. Paketten neler çıktı neler. Kimse mutlu olmadı. Başbakan “Bu paketi de beğenmeyecekler.” dedi. Herkesi, her sözünü alkışlayan kendi vekili sanıyor. Yıllardır uygulama arzusu içinde oldukları özlemi sonunda başardılar. Paketi bir açalım, neler var bakalım.

Andımız yasak. Neden mi? Çünkü “Andımız” 1930’lu yıllardaki faşist düşünceyi anlatıyormuş. Vay be. Bugün 72 milletten oluşan ABD’de ilköğretim birinci sınıftan lise son sınıfa dek her sabah öğrenciler ayakta, sağ elleri kalpleri üzerinde kendi antlarını okuyorlar. Yine Kuzey Irak Kürt Devletinde öğrenciler Kürt bayrağı önünde her gün antlarını söylüyorlar. Hepsi başbakana göre faşist. AKP Milletvekili Selçuk Özdağ’a göre Türkiye'de Yahudi, Ermeni ve Rum yurttaşların çocukları da eğitim alıyormuş. Onlar neden Türk’üm diyecekmiş. Adama sorarlar: “O zaman Din dersi neden zorunlu? Yahudi, Ermeni, Rum ve Alevi yurttaşlar bu dersi okumaya mecbur mu?” Antta bu incelik aklınıza geliyor da niçin din dersinde gelmiyor? Hem de Danıştay 2 yıl önce reddettiği halde. Kürt yurttaşlarımızın “Türk’üm” demek onurlarına dokunuyorsa, o zaman onlar da mecliste temsil edilmesin, elektrik ve su parasını, vergilerini ödesinler, eğitim ve sağlık giderlerini kendileri karşılasınlar. Sırtımızdan geçinmesinler. Hem T.C.’nin nimetlerinden yararlan, devletten aylığını alırken hiç gocunma, ondan sonra Türk’üm demekten rahatsızlık duy. 

Andımız anlamsızmış. Doğru siz andımızın anlamını bilemezsiniz. Türk’ün anlamını bilmediğiniz gibi. Atatürk’ün deyimiyle hangi ırk, din ve mezhepten olursa olsun, kendini Türk sayan, Türk bilen, Türk olarak yaşayan herkes Türk’tür. Bu ırkçılık değildir. “Ne Mutlu Türk’üm Diyene!” derken, Türk olmakla gurur duyar, aynı zamanda başka ulusların varlığına ve haklarına saygılıdır. Siz açıkça Türk adından rahatsız oluyorum deyin, siz de kurtulun, biz de anlayalım. Andımızdan sonra sıra yerinin değiştirilmesi bahanesi ile Anıtkabir’i yıkmakta, milletvekili yemini ve İstiklal Marşı’nı değiştirmekte.  Bekleyin, görün. 

Türban kamuda ve eğitimde serbest. Her zaman söylüyorum, yine karıştırılmasın. Başörtüsü ile türban farklı şeyler. Bundan sonra eğitimde ve tüm devlet kurumlarında(ordu, yargı ve emniyet dışında) türban, çarşaf serbest. Ardından sarık, fes, cübbe, şalvar da serbest olur. Yakında top sakalla da derse girilir. Dinsel ayinler de rahatça yapılabilecek. Gizli yapılan üfürükçülük ve muskacılığın da önü açıldı. Gericiye gerici, yobaza yobaz, tarikatçıya tarikatçı demek suç. Ancak Atatürk’e her türlü hakaret serbest. Yardım toplama yandaşların çıkarına düzenlendi. Kurban derisi toplamayı bile Türk Hava Kurumu’nun elinden aldılar. Gözünüz aydın, Deniz Fenercileri önünüz açıldı. Buyurun din kisvesi altında yeniden milletin parasını cebinize indirin.

Özel okullarda Kürtçe eğitim serbest. Anadilde eğitim nasıl olur? AKP’li Burhan Kuzu bile tepkili. Kuzu “Türkiye’de 18 etnik grup var, onlar da anadil isterse ne yaparız.” demiş. Daha altı hafta önce “Anadilde eğitim ülkeyi böler.” diyen başbakan değil miydi? Birden u dönüş niye? Gerçi dediğim gibi alıştık bunlara. Kullanılmaması çok eksiklikmiş gibi Q, W ve X harfleri kullanılabilecekmiş. Atatürk alfabesinde bile devrim yapılıp demokrasi getiriliyor. Artık köy ve ilçe isimleri değiştirilebilecek. Bakın bundan sonra güney doğuda kaç isim değişecek? Hatta başladı bile(Güdeç köyü Xeceriye oldu. Dersim sırada.)


Bu kadar demokrasiye ne gerek vardı beyler? Ülkemiz zaten demokrasi alanında dünyada birinci değil miydi? Hükümete devirmeye teşebbüse büyük ceza, ülkeyi bölmek serbest. Parti mi daha önemli ülke mi? Demokrasimizde valiler gazetecileri tehdit edebilir, hakaret edebilir. İş başvurusu yapan kişinin haberi olmadan AKP’ye üye yapılabilir. Belediyeler park yapılacak diye vatandaşın elindeki araziyi kamulaştırır, yurt yaptırır, yurt işletmesini başbakanın çocuk ve akrabalarının da yönetim üyesi olduğu TÜRGEV’e(Türkiye Gençlik Ve Eğitime Hizmet Vakfı) verebilir. Polis İstanbul’da uyuşturucu çetelerinin öldürdüğü gencin cenazesini yakınlarının almasına gösteri olur diye izin vermez. Oğlunun cenazesine babası elleri jandarmaya bağlı kelepçeyle getirilir. Türban demokratik hakkını kullanmaktır. Giyime karışmayız, denir. Ancak TV’de bayan sunucu demokratik hakkını kullanıp dekolte giyince işten kovulur. Gezi olayları sırasında duvara yazı yazmak Vandallık, çapulculuktur, Mursi’ye destek verenlerin Adliye Sarayı önünde duvara yazması mübahtır. Eeee bizim demokrasimiz bu. Yerseniz. Paket hepimize hayırlı olsun. Ancak demokrasi gelmiş mi, gelmemiş mi, siz karar verin? 


Tüm okurlarımın Kurban Bayramı kutlu olsun. Saygılarımla, hoşça kalın.