Bir yerden patlayacağı belliydi. Sonunda patlamak şöyle dursun infilak etti. Cumhuriyet tarihinin ortaya çıkarılan en büyük yolsuzluğu sanırım. Asıl konu bundan sonra ne olacağı. Gördüğüm kadarı ile iktidar bu olanlardan hiç rahatsız değil. Sanki tüm bunları muhalefet yapmış. İğrenç bir komplo ile karşı karşıya imişler. Bu ülkenin geleceğini karartmaya kimsenin hakkı yokmuş. İktidar olarak bu yapılanları hak etmiyorlarmış. Gezide başaramayanlar yeni bir adım atmışlar. Tüm bunlar çetelerin, dış güçlerin işiymiş, Yolsuzlukların üzerini hiçbir zaman örtmemişler, vs, vs. Tamam. Arkadaşlarınız. Bakanlara söz kondurmak istemiyorsunuz, ama gerçeğin üstü nasıl örtülecek? Gerçi bu konuda elinize su dökülmez. Deniz Feneri olayını nasıl hasıraltı ettiğiniz ortada. Herkesi suçluyorsunuz, suçlu konumundakileri neredeyse partinizin adının ak olduğu kadar ak ilan edeceksiniz. Bu olay bana şu fıkrayı hatırlattı.


Bir gün Nasreddin Hoca'nın eşeği çalınmış. Can sıkıntısı içinde durumu komşularına anlatınca her kafadan bir ses çıkmaya başlamış. Birisi: “Hocam, niye ahırın kapısına iyi bir kilit takmadın?” Bir başkası: “Evine hırsız giriyor da senin nasıl haberin olmuyor?” demiş. Bir diğeri de: “Hocam demiş, kusura bakma ama eşeğin çalınmasına en büyük sebep yine sensin. Çünkü doğru dürüst bir ahırın bile yok. Nerden baksan dökülüyor.” Hoca kızmış: “Yahu demiş, iyi güzel de kabahatin hepsi benim mi? Hırsızın hiç mi suçu yok?”


Benim asıl merak ettiğim bu partiyi iktidar yapan seçmenin olaylara bakış açısı. Acaba AKP’ye oy veren seçmen bu konuda ne düşünüyor? Hala iktidarla gurur duyuyorlar mı? Yoksa “Helal olsun, iş bilenin kılıç kuşananın” deyip yine arkasından gitmeye devam edecekler mi? Elbette her oya, her düşünceye saygımız var. Ancak dinimiz ve yasalar der ki: Bir suça ortaklık eden, bu suçu işlemesine imkân sağlayanlar da suçu işleyenler kadar suçludur. Şimdi AKP seçmenine bazı sorularım var. Bu soruların kaç tanesine doğru diyorsunuz? Kaç tanesine inanıyorsunuz? Kendinizi test edin, sonra hala bu partiye güvenmeye devam edecek misiniz? Kendiniz karar verin.

* Ergenekon, Balyoz, Fenerbahçe operasyonlarında iktidarın tetikçiliğini yaparken Zekeriya Öz ve Mehmet Baransu’yu kahraman, silah kendilerine doğrultulunca vatan haini ilan edilmelerini;
* Yolsuzluk operasyonunda oğullarının adı geçen bakanların yargının adilce işlemesi açısından istifa etmemelerini;
* Yolsuzluk yapan bakanların istifa ettirilmeyip, yolsuzlukları ortaya çıkaran, gezi olaylarında polisimizi yedirmeyiz diyerek kahraman ilan edilen emniyet mensuplarının görevden alınmasını;
* Beşir Atalay’ın “Yürütülen süreçte, emniyet mensuplarının görevi kötü kullandıkları görülüyor. Cezasını çekecekler.” demesini;
* Arınç’ın “Baskından başbakanın, içişleri bakanının haberi yok. Basından öğreniyor her şeyi. Bu kadar acıklı bir şey olabilir mi?” sözlerini DOĞRU BULUYOR MUSUNUZ?
* Yolsuzluk ve kara para aklama operasyonunun iğrenç bir komplo olduğuna;
* İçişleri, Ekonomi ve Çevre Şehircilik Bakanlarının oğullarının yolsuzluk yapmadığına;
* Hükümetin sanıkların adilce yargılanıp gerekli cezalara çarptırılması için yargıya müdahale etmeyeceğine; 
* Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan’ın “Evimden çıkan 4,5 milyon dolar bağış parası. Makedonya’da Balkan Üniversitesi ve Osmancık’ta İmam Hatip Lisesi yapımında kullanılacaktı. Bunları oralara gönderecektim.” sözlerine;
* Hırsızların değil, hırsızlığı ortaya çıkaranların üstüne giden bir hükümetçe yönetilmediğimize;
* Yolsuzluk ve rüşvet iddialarının sağlam delillere dayalı olmadığına;
* Başbakanın kızının ABD’de üniversite eğitimi için iş adamı Remzi Gür’den 20 000 dolar burs ister durumda iken, bugün vekillikten aldıkları maaş ile oğlu Burak Erdoğan’ın 6 gemi alabileceğine, eşi Emine Hanım’ın Medical Park Hastaneler zincirine % 50 ortak olabileceğine İNANIYOR MUSUNUZ?


Bu olayın arkasında çeteler, dış güçler var, deniyor. Diyelim ki sahiden dış güçler var. Onlar mı getirip eve teslim etti onca parayı, çeteler, ABD, İsrail veya cemaatçiler mi istifledi milyonlarca doları kutuların içine? “Polisler görevlerini kötüye kullanmış, amirlerine haber vermemiş.” İyi ki vermedi. Verseler suç işlerlerdi. Bugüne kadar haber vererek suç işliyorlardı zaten. “Soruşturmanın sonuna dek gitmesini istiyoruz.” diyorlar. Hayır, istemiyorsunuz. İsteseniz soruşturmayı yürütenleri, bizzat kendisi soruşturulan bakanın emriyle görevden almazdınız. Tevfik Fikret’in dizeleri her şeyi anlatıyor:

Yiyin efendiler, yiyin; bu han-ı pür-neva sizin. 
Doyunca, tıksırınca, patlayıncaya kadar yiyin!

Nasıl olsa, ne yapsanız hala sizinle gurur duyan bir kitle var. Eğer fotoshop değilse Ünye’deki kalabalık bunu gösteriyor. Ancak önümüzdeki günlerde yeni kasalar ortaya çıkacak, müthiş bombalar patlayacak. Haberiniz olsun.

Sağlıklı kalın, esen kalın.