Anladık iyisin,
Ama neye yarıyor iyiliğin.
Seni kimse satın alamaz,
Eve düşen yıldırım da
Satın alamaz.
Anladık dediğin dedik,
Ama dediğin ne?
Yüreklisin
Kime karşı?
Akıllısın,
Yararı kime?
Gözetmezsin kendi çıkarını,
Peki, gözettiğin kimin ki?
Dostluğuna diyecek yok da
Dostların kimler?
Şimdi bizi iyi dinle:
Düşmanımızsın sen bizim
Dikeceğiz seni bir duvarın dibine
Ama madem bir sürü iyi yönün var
Dikeceğiz seni iyi bir duvarın dibine
İyi tüfeklerden çıkan
İyi kurşunlarla vuracağız seni
Sonra da gömeceğiz
İyi bir kürekle
İyi bir toprağa
Şair ve oyun yazarı Bertholt Brecht'in; oportotunist küçük burjuvalara ithaf ettiği ' iyi adama bir iki soru' adlı şiiriyle başladım bugünkü yazıma. Vazgeçilmez birkaç idolümden birisi olan Brecht her yazdığı eseriyle etkilemiştir beni…
Sadık Abi(Medin)geçen haftalarda, uzun bir ayrılığın ardından Tire'ye dönmüştü bir süreliğine. Olağan sanat sohbetlerimizde de konu, usta sanatçı Brecht olmuştu. Yaptığı çıkışlarla tanınan ortak bir sanatçı dostumuzu eleştiren bir başka arkadaş, Brecht'in bu şiiri ile yorum yapmıştı.
Eleştirilen arkadaşımız da beğenmemişti bu şiirle gelen yorumu. Bana da yazılsa beğenmezdim. Sadık Abi ile beraber şiirdeki o ince mizahı ve gerçekçiliği büyük bir coşku içerisinde anlatıp durduk birbirimize…
Gerçekten de şiiri tekrar tekrar okuduğunuzda şaire karşı olan hayranlığınız daha da artıyor. Direkt vurmak yerine ince ince göndermelerle yaralıyor karşısındaki kişiyi. Hakaret yok gibi görünüyor ama en ağır cümleleri kuruyor aslında. Küfür yok ama keşke küfür etseydi diyorsunuz.
İşte, sanat ve sanatçı bu olsa gerek diye düşünmeden de edemiyorsunuz. Bazen de kıskanıyorsunuz ama ondan da öğreneceğiniz çok şey olduğunu düşünüp içinizi rahatlatıyorsunuz. İyi ki Brecht'i okuyor ve biliyorum. İyi ki varsın Brecht… Ve seni özledik Sadık Medin…
Sevgiyle, hep…
GÜNÜN GERÇEĞİ
Gözlerde yaş yoksa, ruh, gökkuşağına sahip olamaz.
GÜNÜN SÖZÜ
Adalet bir kutup yıldızı gibi yerinde durur. Geri kalan her şey onun etrafında döner. ( Konfüçyüs)
GÜNÜN İNSANI
'Elbette eski dost gibisi yoktur ama belki eski bir dosta dönüşecek, yeni birine rastlayabilirsiniz.' Diyen arkadaşı günün insanı ilan ediyorum…
GÜNÜN KOMİĞİ
'Hiç terlemeyen devlet memuruna NO TER denir.' Diyen arkadaşı günün komiği ilan ediyorum…
GÜNÜN SORUSU
Ödemeli atsak Funda arar mı?
GÜNÜN DİZESİ
O çocuk ben çocuk, memleketimiz
O deniz ülkesiydi,
Sevdalı değil karasevdalıydık
Ben ve Annabel Lee;
Göklerde uçan melekler bile
Kıskanırdı bizi.
(Edgar Allan Poe)
UÇAN BALONLAR
Bugün sizlere çok hoş bir hikâye anlatacağım. Bu hikâye Muzaffer İzgü hocamın çocukluğundan bir karedir bunu da belirtmek isterim…
Küçük çocuk, baloncuyu büyülenmiş gibi takip ederken, şaşkınlığını gizleyemiyordu. Onu hayrete düşüren şey, "Bizim eve bile sığmaz" dediği o güzelim balonların adamı nasıl havaya kaldırmadığı idi. Baloncu dinlenmek için durakladığında o da duruyor ve sonra yine takibe koyuluyordu. Bir ara adamın kendisine baktığını fark ederek ona doğru yaklaştı ve bütün cesaretini toplayarak:
-Baloncu amca, dedi. Biliyor musun benim hiç balonum olmadı.
Adam çocuğu söyle bir süzdükten sonra: Paran var mı? Diye sordu. Sen onu söyle.
-Bayramda vardı, diye atıldı çocuk, önümüzdeki bayram yine olacak.
-Öyleyse bayramda gel, dedi adam. Acelem yok, ben beklerim.
Çocuk sessizce geri döndü. O ana kadar balonlardan ayırmadığı gözleri dolu dolu olmuş, yürümeye bile mecali kalmamıştı. Bir kaç adım attıktan sonra elinde olmadan tekrar onlara baktığında, gördüklerine inanamadı. Balonlar, her nasılsa adamın elinden kurtulmuş ve yol kenarındaki büyük bir akasya ağacının dallarına takılmıştı. Çocuk, olup bitenleri büyük bir merakla takip ederken, baloncu ona doğru dönerek:
-Küçük, diye seslendi. Balonları ağaçtan kurtarırsan birini sana veririm. Yapılan teklif, yavrucağın aklını başından almıştı. Koşarak ağacın altına doğru yöneldi ve ayakkabılarını aceleyle fırlatıp tırmanmaya başladı. Hedefine adım-adım yaklaşırken duyduğu heyecan, bacaklarını kanatan akasya dikenlerinin acısını hissettirmiyordu. Sincap çevikliğiyle balonlara ulaştığında bir müddet onları seyretti ve dallara dolanan ipi çözerek baloncuya sarkıttı. Ancak balonlardan birisi iyice sıkıştığından diğerlerinden ayrılmış ve ağaçta kalmıştı. Çocuk onu kurtarmaya kalkışsa, dikenlerden patlayacağını çok iyi biliyordu. İster istemez balonu yerinde bırakıp aşağıya indi ve adam dönerek:
-Birini bana verecektiniz, dedi. Hangisi o?
Adam elini tersiyle burnunu sildikten sonra:-Seninki ağaçta kaldı evlat, dedi. İstersen çık al. Çocuk bu sefer ayakta bile duramadı. Kaldırım kenarına oturup baloncunun uzaklaşmasını bekledikten sonra, dallar arasında parlayan balona uzun uzun bakarak:"Olsun", diye mırıldandı. "Olsun." Ağacın üzerinde kalsa da, bir balonum var ya artık…
Sevgiyle, hep…