Şüphesiz en üzüntü duyduğum haberlerden biridir intihar. Gidene mi yanmalı yoksa geride kalanlara mı? Kimi maddi imkânsızlıklardan, kimi ailevi nedenlerden, kimi ise içinden çıkılmaz olarak nitelediği kişisel problemlerinden dolayı bu yola başvuruyor. Tire’de bu mesleği yapmaya başladığım günden bu yana sayısız intihar vakasına tanık oldum. O ipte 20 yaşında bir genci de gördüm 87 yaşında bir amcayı da.

Peki bu intiharların sebebi ne? O yok oluşların içindeki gerçekte ne yatıyor? Her intihar vakasından sonra hepimizin aklına bu sorular geliyor.

Bu sorularla ilgili Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yunus Emre Evlice, verdiği bir röportajda; İntihar nedeninin kişiden kişiye değiştiğini, ancak yaşam zorlukları ve yoksulluğun intiharlarda önemli etkisinin bulunduğunu söylüyor.

Tire’nin 5 yıllık haber arşivine göz attığımızda, intihar vakalarının genellikle bahar aylarının sonunda yaz aylarının başlangıcında yaşandığı görülüyor. Kışın yaşanan intihar vakaları yok denecek kadar az sayıda.

Peki toplum olarak yaşanan bu intihar vakalarının önüne geçebilir miyiz?

Elbet bu konuda bir uzmanlığım yok ama konu ile ilgili bazı görüşlerimi sizlerle paylaşmak isterim

İntihar vakaları özellikle yaz aylarına doğru artış gösteriyorsa, toplum olarak birbirimize en fazla sarılmaya ihtiyacımız olduğu aylar içinde bulunduğumuz bu aylardır.

Bu aylarda eşler birbirine daha hoşgörülü olmalı. Anne ve babalar çocuklarına karşı daha alakalı olmalı ve onların olağan dışı her davranışını takip etmeli. Bununla birlikte çocuklar da anne, baba ve diğer aile büyüklerine daha çok sahip çıkmalı. Toplum birbirine kenetlenmeli. Her insan ölüm dışındaki her şeyin bir çıkış noktasının bulunacağına inanmalı.

Kişiyi yaşamdan ayıracak kadar önemli görülen sorunlarla karşılaşıldığında mutlak suretle profesyonel ellerden psikolojik destek alınmalı. Bu destek; yaşamanın önemini, intihar etmenin bir çözüm şekli olmadığını tüm gerekçeleriyle ortaya koyacaktır.

Geçtiğimiz yıllarda yakın bir dostumun intiharı üzerine yazdığım bir yazıyı sizlerle yeniden paylaşarak veda etmek istiyorum.

Yaşamına son verme

Bir yolu bulunur elbet

Yaşamına son verme

Düzene girer elbet

Sabret ey dost! Sabret.

Diriliğini veren alsın

Sen sadece O’na itaat et

Belki bir usanmışlığın, belki tükenmişliğin kenarındasın.

Yanı başındasın uçurumun..

Aşağısı sana cennet, bana bir dipsiz kuyu.

Sana bahar, bana adı bile belli olmayan bir mevsim.

Kıştan daha soğuk ve karanlık, yazdan daha sıcak ve kavurucu.

Baharında kuşlar ötüşmeyen, her gününde yaprakların döküldüğü bir mevsim.

Ama öyle sonbahar edasında değil...

Hırçın, karasız ve muğlak

Ve dönüşü olmayan son uğrak

Etme.

Yaşamına son verme.

Bir kurtuluştur belki umduğun,

Belki bulutların üstüdür uçtuğun,

Etme.

Yaşamı terk etme

Hemen şimdi çıkar aklında ne varsa

At hepsini gitmeyi düşündüğün belirsizliğe

Azad et çelişkilerini

Onlar orada kalsın, sen dön

Şimdi dön. Hemen dön.

Yarınlar umut dolu

Yüzünü yarınlara dön

Güzel günler uzak değil.

Sen karar verme, kararı seni verene bırak

Sen yine de etme.