Eğitim İş İzmir 6 Nolu Şube’den yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi;

“Türkiye’nin geleceğini ilgilendiren bir sürecin, toplumun bilgisi ve denetimi dışında, kapalı kapılar ardında yürütülmesini kaygıyla takip ediyoruz. Daha Ağustos ayında, ülkenin temel değerlerini—laiklikten bağımsızlığa, eşitlikten kardeşliğe uzanan cumhuriyet ilkelerini—tartışmaya açan bir çerçeve, herhangi bir toplumsal meşruiyet yaratmadan bir komisyona havale edilmişti. Aradan geçen zamanda komisyonun ne somut bir gündem oluşturduğu ne de kamuoyunu bilgilendirdiği görülmüştür. Sessiz sedasız yapılan toplantılar kamu vicdanında derin bir belirsizlik yaratmıştır.

Bugün aynı başlık, bu kez İmralı’ya yönelik olası bir ziyaret üzerinden yeniden gündeme getirilmektedir. Toplumsal hassasiyeti son derece yüksek bir konuda ortaya konulan kararsız, dağınık ve çelişkili tutumlar; sürecin ikna edicilikten uzak olduğunu açıkça göstermektedir. Siyasi aktörlerin, birbirinden kopuk açıklamalarla kamuoyunu hazırlamaya çalışması, meseleyi daha da karmaşık hale getirmektedir. Anlaşılan Büyük Ortadoğu Projesi’nin yeni aşamalarında Abdullah Öcalan emperyalist siyasete hizmet eden bölgesel bir aktör haline getirilecek.

Cumhur ittifakı bileşenleri düne kadar terörist elebaşı olarak tanımladıkları Abdullah Öcalan'a bir taraftan "umut hakkı" kavramı ile özgürlüğün yolunu açarken diğer yandan sistematik olarak "Kurucu Önder" tanımlaması ile onu devletin meşru muhatabı haline getirmeye çalışıyor.

Etnik, mezhepsel ya da kimlik temelli projelere kapı aralayan, ülkenin varlığını ve kurucu değerlerini tartışmaya açan her yaklaşım, barışa değil yeni kırılmalara ve daha derin çatışma risklerine zemin hazırlar. Bölgesel güçlerin ve uluslararası aktörlerin hesaplarıyla uyumlu adımlar, gerçek anlamda silahları susturmaz; tersine ülkeyi daha büyük gerilimlerin içine sürükler. Cumhuriyetin kazanımlarını aşındıran ya da Lozan’ın kurduğu barış düzenini tartışmaya açan girişimler, toplumun geniş kesimlerinde haklı bir endişe yaratmaktadır.

Birleşik Kamu-İş kurulduğu günden bu yana demokrasiden ve barıştan yana olmuş bir emek ve demokrasi örgütüdür. Ancak örgütümüz; demokrasinin onu katledenlerin eliyle tesis edilmeyeceğini, barışın da çatışmadan beslenenlerce sağlanmayacağını bilecek bir köklü mirasın temsilcisidir. Seçilmiş belediye başkanlarını, siyasetçileri, aydınları, gazetecileri hapsederek toplumun aydınlık kesimine gözdağı vermeye çalışan bir zihniyetin “süreç” adı altında attığı her adamı “demokrasinin gereği” olarak açıklaması kuşkusuz manidar bir çelişkidir. Aynı şekilde “Benimle görüşmezseniz sonrası cehennem” diyerek gözdağı veren, ülkeyi 40 yıldır kana bulayan bir terörist başına barış havarisi kıyafeti dikmeye çalışmak da beyhudedir.

Büyük önder Atatürk’ün tabiriyle “Milletin egemenliğinin sembolü” olan TBMM’den halkın oylarıyla seçilmiş 3 milletvekilini, yani bir anlamda halkın iradesini İmralı’ya, terörist başının ayağına götürmenin tarihsel bir hata olduğu açıktır. Bir görüşme gerçekleştirilecekse bile kritik siyasi davalarda yapıldığı gibi teknolojik imkanlardan faydalanmak yerine güle oynaya İmralı feribotuna binmek, vahim ve hiç unutulmayacak bir hataya imza atmaktır.

Gürcistan'da düşen uçaktaki 20 askerimiz şehit oldu! İşte isimleri
Gürcistan'da düşen uçaktaki 20 askerimiz şehit oldu! İşte isimleri
İçeriği Görüntüle

Birleşik Kamu-İş olarak, barışın toplumsal adaletle ve demokratik hukukla kurulabileceğini savunuyoruz. Halkın güvenliğini ve kardeşlik duygusunu güçlendirecek her girişimi destekleriz; ancak ülkeyi belirsizliğe sürükleyen, meşruiyet tartışmalarına yol açan ve şeffaflıktan uzak tutulan hiçbir dayatmayı kabul etmeyiz.

TBMM kurumsal kimliğinin terör örgütü liderinin ayağına gitmesinin barış arayışına hiçbir katkısı olamaz. Bu tür bir adımın tek sonucu, bitirildiği iddia edilen PKK ile liderinin devletle eşit koşullarda müzakere gücüne sahip meşru bir muhatap haline getirilmesi olacaktır. Bu tablo hiçbir şekilde kabul edilemez.

Kamuoyuna saygıyla duyuruyoruz.”