Bu yazım da bir Tire sakini olarak, kentlerin yönetiminde kamu yararının, hukukun ve adaletin esas alınması için, yerel yönetim anlayışına ilişkin politikalarımı, düşüncelerimi, uyarılarımı ve önerilerimi, siz okuyucularımla paylaşmayı amaçladım. Bu yazı öncelikle, kentlerde var olan sorunların aşılması, sağlıklı kentsel çevrelerin üretilmesi ve kentsel yaşam kalitesinin iyileştirilmesini öngörmektedir.

Kentlerde sağlık, çevre, altyapı, ulaşım, barınma, ısınma, eğitim, kültür, sanat ve benzeri birçok konuda sorunlar bulunmaktadır. Diğer yandan, kentlerimiz deprem, sel, heyelan ve yangın gibi afetlere hazırlıklı değildir. Bu durum mevcut yerel yönetim anlayışımız içerisinde toplumsal çıkarların ve insan yaşamının yeterince önemsenmediği'nin en açık göstergesidir. Bugün içinde yaşadığımız kentlerin, mekânsal ve çevresel bağlamda, sağlıksız büyümesinin ardında birçok etken ve neden bulunmaktadır. Bunlar en genel hatları ile; piyasa güçlerinin kent ölçeğin'de de tek egemen olduğu siyasal zeminin yaratılması, ranta endekslenmiş bir kent ekonomisi anlayışı, sürekli ve plansız büyüme, toplumsal alanda yaşanan sosyal ve kültürel yozlaşma olarak özetlenebilir. Bu noktadan itibaren, yerel idarelerce yürütülen hizmetlerde kamu yararı önceliği sürekli ihmal edilmiş, yıllar içinde, kentlerin imar, planlama, altyapı, ulaşım, enerji, çöp, su ve atık su gibi konulardaki sorunları çeşitlenmiş ve derinleşmiştir.

Şu bir gerçek ki bir çok kent, toplumun gelişmesi, yaşam koşullarının iyileştirilmesi ve yaşam maliyetlerinin azaltılması gibi en temel beklentilere cevap vermeyen anlayışlarla yönetilmektedir. Kentler de yaşayanların büyük bir kısmı eğitim, sağlık, barınma ve beslenme gibi temel haklardan yoksun bırakılırken, başta su, elektrik, doğalgaz ve ulaşım olmak üzere temel kentsel altyapı hizmetleri ile eğitim, kültür, sanat, sağlık, çevre vb. alanlarda sağlanan sosyal hizmetler yetersiz kalmakta bunun sonucu olarak, yoksulların sosyal, ekonomik ve siyasal yaşamdan tümüyle dışlandığı yıkıcı bir ortamda yoksulluk ve yoksunluk derinleşerek sürmektedir. Yıllardır sürdürülen plansızlık ve denetimsizlik nedeniyle sağlıklı, güvenli ve yaşanabilir kentsel çevreler oluşturulmamıştır. Özellikle ortak yaşam ve kentlilik bilinci geliştirilememiş, kentsel yaşam ve aktiviteler sadece ekonomik ilişkilere indirgenmiştir. Kentlerde lüks konut alanlarının, alışveriş merkezlerinin yaygınlaşması kentleri bir arada tutan unsurları ve ortak kullanım alanlarını ortadan kaldırmaktadır. Kentler, giderek artan biçimde bütünlüğünü yitirerek birbirinden bağımsız ve ilişkisiz parçacıklara bölünmekte, zengin ve yoksul kesimler arası ayrışma ve uzaklaşma fiziksel mekana da yansımaktadır. Tam bu olumsuz gelişmeler, kentte yaşayan farklı kesimleri farklı boyutlarda etkilemektedir. Kentlerde her geçen gün artmakta olan fiziksel engeller ve standartlara uygun olmayan mekânsal düzenlemeler yüzünden başta engelli vatandaşlarımız olumsuz etkilenmektedirler. Sosyal hizmet üretme anlayışından uzak birçok uygulama ile kentlerde yaşayan engelli vatandaşlarımızın var olan sorunlarına yenileri eklenmekte, yaşamları daha da zorlaştırılmaktadır.

Tüm bu sorunlara ve olumsuzluklara karşın, demokratik katılımın sağlandığı yerel yönetimlerin oluşturulması ve çözüm üretilmesi olanaklıdır. Bugün, kentlerin ve toplumun yerel seçimlerde ihtiyacı olan temel yaklaşım, “toplumcu ve halkçı bir yerel yönetim” anlayışıdır. Bu anlayış, katılımcılığın önünü açan, toplumun değişik kesimlerine, karar alma, uygulama ve denetleme süreçlerinde söz hakkı tanıyan politika ve uygulamaların hayata geçirilmesidir.

Bilgi toplumunun katılımcılık, şeffaflık, hesap verebilirlik gibi ilkelere sahip olan “yönetim” anlayışı, kendisini hemen her alanda olduğu gibi, yerel yönetimlerin yeniden yapılanmasında da göstermektedir. Yerel yönetimler, halka en yakın kamu yönetimi birimidir. Yerel yönetimlerin yeniden yapılanmaları, hizmet sunumları toplumsal belediyecilik ekseninde olursa istenen randıman elde edilir. Yaşanabilir bir kent ortamı ve sosyal-toplumcu bir belediye için, ilk koşul katılımcı bir yönetim anlayışının benimsenmesi olmalıdır.

Sosyal-toplumcu Belediyeciliğin bir gereği olarak; Toplumsal çıkarların korunmasında, kente karşı sorumluluk duyulmasında, doğaya karşı sorumlulukların yerine getirilmesinde, bilginin paylaşılmasında, kentsel hizmetlerin ihtiyaçlar ve haklar ekseninde ele alınmasında, etkin ve üretken bir politikanın hayata geçirilmesi gerekmektedir. Bunlara ek olarak, kent konseyi yeniden düzenlenmeli bu kent konseyi, kent yaşamında; kent vizyonunun ve hemşehrilik bilincinin geliştirilmesi, kentin hak ve hukukunun korunması, sürdürülebilir kalkınma, çevreye duyarlılık, sosyal yardımlaşma ve dayanışma, saydamlık, hesap sorma ve hesap verme, katılım ve yerinden yönetim ilkelerini hayata geçirmeye çalışmalıdır. Buradan hareketle; Yaşadığımız şehrin çevre kalitesinin arttırılması, tarihi, doğal, sosyal ve kültürel değerlerin korunması, sağlıklı, güvenli, kaliteli, ekonomik yaşam ortamlarının oluşturulması temel hedefimiz olmasını istiyoruz. Biz temel hedefimizle  çevresel ve tarihsel değerleriyle, turizmiyle, kültürel çoğulculuyla yaşanabilir bir kentin  oluşturulmanı istiyoruz. Katılımcılığı benimseyen, yaşadığımız şehrin temel sorunlarının toplumun tüm katmanlarının mutabakatı ile çözüleceğine inanan, şeffaf, adil, hesap vermeye ve demokratik, denetime açık, gücünü halktan alan bir yerel yönetim istiyoruz. Biz sağlıklı, kaliteli yaşam alanlarının oluşturulmasında toplumun kolektif aklını ve irade etkinliğini temsil etmeyi amaçlayan planlama istiyoruz. Biz Tire de ortak yaşam ve dayanışma bilincinin geliştirildiği yeni kamusal mekanların üretilmesini istiyoruz.

Evet, bizler toplumcu ve halkçı, kamu yararını gözeten, katılımcılığa ve paylaşıma açık, şeffaf ve yaşadığımız şehrin çıkarlarını ön planda tutan bir yerel yönetim hedefliyoruz. Sosyal-toplumcu bir  yerel yönetim  ve yaşanabilir kentler için, Şeffaf, hesap vermeye ve demokratik denetime açık bir yerel yönetim için, gücünü halktan alan bir yerel yönetim için; demokratik katılım ve denetimi gerçekleştirmek için, insanlık onuruna yaraşır, sağlıklı bir çevrede yaşam için, hizmetlerin etkili bir şekilde üretilmesi ve dağıtılması için, işsizliğe ve yoksulluğa kalıcı çözümler üretmek için, sağlıklı bir kentsel dönüşüm ve barınma hakkı için, her türlü afet olasılığına hazır olabilmek için, kentsel ulaşımda etkin çözümlerin sağlanması için, turistik, çevresel, doğal, kültürel mirası korumak ve geliştirmek için, kadınların, çocukların, engellilerin, yaşlı ve yoksunların toplumsal yaşama tam ve eşit olarak katılımı için, yaşadığımız kente hareket getirmek için, yaşadığımız kentin sakini değil sahibi olmak için, gençlerin toplumsal kararlara katılmaları ve bağımsız bireyler olabilmeleri için, düşüncelerimi sizlerle paylaşmayı bir toplumsal-siyasal-mesleki sorumluluk olarak görüyorum.

Sorumluluğum şu alanlardaki çalışmaları zorunlu kılmaktadır;

Etkin Yerel Yönetim

Katılımcı Kent Yönetimi

Etkin Kentsel Hizmet Üretimi

Kamu Yararı Odaklı Demokratik Kent

Planlaması

Sağlıklı Çevre

Kent ve Sağlık

Kent Kimliği

Barınma

Ulaşım

Afetler ve Yerel Yönetimler

Kültürel Mirasın Korunması

Engelsiz Kent Ortamları

Kültür ve sanat'ın bol olduğu bir kent olarak sıralayabiliriz.

Bu başlıklar altında sunacağım yaklaşımlarla yerel yönetimlerde;

Yeniden yapılanma gerçekleştirilmeli,

Seçilmiş organların etkinliği sağlanmalı,

Hizmetlerin üretilmesi ve dağıtılması, yeniden düzenlenmesi gerektiği düşüncesindeyim.

Zaman kaybetmeden, “Sürdürülebilir Kentsel Gelişme Stratejisi ve Eylem Planı Hazırlama Projesi” hayata geçirilmelidir. Hedef; Kentsel gelişme dinamiklerini sürdürülebilirlik ilkesi çerçevesinde değerlendirmek ve yaşanabilir yerleşmelere ulaşmak için akılcı stratejilerle somut eylemlerden oluşan bir program oluşturmaktır.

Bu program şu birimlerden oluşmalıdır;

Planlama Sistemi ve Kurumsal Yapılanma,

Kentsel Teknik Altyapı ve Ulaşım,

Kentsel Dönüşüm, Konut ve Arsa Politikaları,

Afetlere Hazırlık ve Kentsel Risk Yönetimi,

Kentsel Miras, Mekân Kalitesi ve Kentsel Tasarım,

İklim Değişikliği, Doğal Kaynaklar, Ekolojik Denge ve Enerji Verimliliği,

Kentsel Yoksulluk, Göç ve Sosyal Politikalar,

Bölgesel Eşitsizlik, Yerel Kalkınma ve Rekabet Edebilir Kentler,

Kentlilik Bilinci, Kültür, Sanat ve Eğitim.

Sürdürülebilir kalkınma stratejisinin temel amacı; ödün vermeden ve gelecek nesillerin ihtiyaçlarını tehlikeye düşürmeden bugünkü nesillerin ihtiyaçlarını karşılayan bir kalkınma modeli oluşturmaktır.

Hoşçakalın, sevgi saygı ve dayanışmayla kalın...