Ülke olarak “olağanüstü bir dönem”den geçiyoruz. Artık bunun saklanır gizlenir tarafı kalmadı.Toplum tedirgin, herkesin sinirleri gergin, her gün kan akıyor, her gün analar ağlıyor. Bunun “siyasi bedeli” olması lazım, ama kimse bedel ödemeye yanaşmıyor. Eski İçişleri Bakanı Efkan Ala, her olayın ardından “bahane” üretiyor, Sağlık Bakanı, her olaydan sonra, “ambulansların patlama yerlerine zamanında yetişmesiyle” övünüyor, Adalet Bakanı deseniz, “konu mankeni”nden farksız. 
Özetle, devleti yönetenler yaşananların sorumluluklarını üstlenmiyorlar, her olayı “içteki hainler”e ve “dış mihraklar”a havale edip işin içinden sıyrılmaya çalışıyorlar. Aynı anda hem Birleşmiş Milletler’e, hem Avrupa Birliği’ne, hem Rusya’ya, hem de Amerika Birleşik Devletleri’ne saldırıyorlar. 
Sonuçta; 
Yığınla siyasi ve ekonomik sorunumuz var. Bu sorunlar her geçen yıl azalmıyor, artıyor. Toplum, etnik ve dinsel yönden ayrıştırıldı. Toplum, “AKP’liler” ve “AKP’li olmayanlar” diye ikiye bölündü. Devlet de, halk da, sanayici de, esnaf da, tüccar da gırtlağına kadar borç içinde ve böylesine kötü şartlar içinde, üstüne üstlük dünyada yalnız kaldık.Herkesle küs, herkesle kavgalıyız, dostumuz diyebileceğimiz tek bir ülke yok. Yıllardır gevelediğimiz “ABD ile stratejik ortağız” böbürlenmesinin “palavra” olduğu da nihayet anlaşıldı.ABD, menfaati olduğu her ülke ile menfaati devam ettiği sürece “stratejik ortak”tır, menfaati yoksa, yüzüne dahi bakmaz.Türkiye, ABD ile ilişkilerinde tam böyle bir noktada. ABD, bölgemizde, “başka devletlerle ve terör örgütleriyle ilişki kurmayı menfaatine daha uygun” gördü ve Türkiye’yi “dışarıda” bırakıverdi. 
Önce ABD ile ilgili birkaç söz söyleyeyim; 
Bu ülkeyi, farklı kaynakları okuyarak anlamaya çalışıyorum. 
Anlayabildiğim kadarıyla; 
*ABD, kendini, özellikle 2.Dünya Savaşı’ndan sonra, “Tanrı tarafından dünyaya düzen vermekle görevlendirilmiş süper bir güç” olarak görmeye başladı. 
*Dünyada önemli olan ABD idi, diğer devletler sadece ABD’ye hizmet etmek için vardı. 
*Kendisine, gerektiği gibi hizmet etmeyen ülkelere gerektiği zaman “balans ayarı” çekmek, doğal hakkıydı. 
*Balans ayarı çekerken, ihtiyaç duyması halinde, İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya gibi bazı Avrupa Birliği ülkelerinin desteğini de alabilirdi. 
Olayları değerlendirirken, yukarıda yazdıklarımı lütfen sürekli hatırlayın! 
Arkadaşlar, Marc Edelman ve Morton Abramowitz isimleri bizlere yabancı değildir, ABD’nin eski Türkiye Büyükelçileri. 
Bu iki büyükelçinin, geçenlerde Washington Post Gazetesi’nde ortak imzalı bir makaleleri yayınlandı, Türkiye üzerine. Daha doğrusu, ülkemizin yönetimiyle ilgili. Diyeceksiniz ki, “Ne var bunda? Ne yazmışlarsa, yazmışlar, yazdıkları kendi düşünceleridir" 
Öyle değil işte! 
ABD’yi çok iyi tanıyan bir arkadaşımdan öğrendim. ABD’de, “yarı resmi” diyebileceğimiz gazete ve dergiler varmış. Devleti yönetenlerin, direkt söylediğinde “şık kaçmayacak” görüşleri, bu yayın organlarında makale veya röportaj olarak yayınlanırmış. İki büyükelçinin bu makalesini de “bu yönüyle değerlendirmek” gerekirmiş. Yani bu makalede belirtilen görüşler, aslında ABD’nin Türkiye’ye mesajıymış. Kısaca Türkiye kötü yönetiliyor ve öyle görülüyor ki kötü yönetilmeye de devam edilecek. AKP ilk iktidara geldiğinde hatırlayın, "Komşular ve diğer ülkelerle sıfır sorun" diyerek yola çıktı, fakat herkesle kavgalıyız. 
Hoşçakalın, sevgi, saygı ve dayanışmayla kalın...