Ercan ÇELİK

Eğitim Sen 6 Şubat depremlerinin yıldönümünde basın açıklaması yaptı. Tire’de Cumhuriyet Meydanı’nda yapılan basın açıklamasında şu ifadeler yer aldı;

“6 Şubat 2023 tarihinde yaşanan ve ülke tarihinin en büyük ve en yıkıcı depremlerinin üzerinden bir yıl geçmiştir. K.Maraş merkezli gerçekleşen iki büyük deprem yaklaşık 14 milyon kişinin yaşadığı 11 ili doğrudan etkilemiş, büyük bir yıkıma ve 50 bini aşkın can kaybına neden olmuştur.

Doğal afetler, insanların kontrolü dışında gerçekleşen, mal ve can kaybına neden olabilen, büyük ölçekli tehlike ve olaylardır. Deprem gibi büyük afetler, öncesinde gerekli önlemler alınmadığı takdirde, 6 Şubat’ta ülkemizde olduğu gibi, büyük felaketlere dönüşerek fiziksel, ekonomik ve sosyal yıkımlara neden olmaktadır. Deprem anında ve sonrasında yaşananlar doğal afetin nasıl büyük bir sosyal felakete dönüştüğünü ya da dönüştürüldüğünü bütün çıplaklığıyla göstermiştir.

Deprem felaketiyle birlikte sadece binalar değil, ülkenin yönetim rejimi, ekonomisi, doğaya ve bilime meydan okuyan, tamamen ranta dayalı kentleşme politikaları da yerle bir olmuştur. Böylesine büyük bir yıkımın yaşanmasının asıl nedeninin halkın can ve mal güvenliğini değil, sermayenin ihtiyaçlarını önceleyen rantçı politikaları benimseyen merkezi ve yerel yönetim anlayışı olduğu açıktır.

Depremlerin üzerinden bir yıl gibi bir süre geçmiş olmasına rağmen barınma, sağlıklı beslenme ve eğitim sorunları başta olmak üzere, en temel ihtiyaçların karşılanmasında yaşanan sorunlar hala sürmektedir. Depremin ilk günlerinden itibaren sorumluluktan kaçmak için öne sürülen ‘asrın felaketi’ algısı ve propagandası kısa süre içinde etkisini yitirmiştir. Deprem bölgesinde yaşam mücadelesi veren depremzedeler başta olmak üzere, depremden etkilenen milyonlar kendi kaderleri ile baş başa bırakılmıştır.

Deprem sonrasında yaşanan en temel konulardan birisi barınma sorununun büyümesi, yaşanan iç göç sonrasında konut ve kira fiyatlarında yaşanan anormal artışlar olmuştur. Bu durum depremin yarattığı yıkımın sadece fiziki olmadığını, ülke olarak ciddi bir toplumsal yıkımla da karşı karşıya olduğumuzun kanıtıdır.

DEPREMDE SADECE BİNALAR DEĞİL, EĞİTİM SİSTEMİ DE ENKAZ ALTINDA KALMIŞTIR

Deprem bölgesinde bulunan öğrencilerin ve öğretmenlerin büyük bir kısmı depremden zarar görmüş, can veya mal kayıpları meydana gelmiştir. Yaşanan depremler sonucunda sadece çürük binalar değil, eğitim sistemimiz de büyük ölçüde enkaz altında kalmıştır.

Deprem felaketi sonrasında ülke çapında başta okullar ve kamu binaları olmak üzere, yapıların depreme ne kadar dayanıklı olduğu tartışmaları başlamıştır. Deprem sonrasında başta büyükşehirler olmak üzere, pek çok ilde depreme dayanıklı olmayan okulların tespiti yapılmış ve çok sayıda okulun yıkılarak yeniden yapılmasına karar verilmiştir. Depreme dayanıklı olmayan okulların yıkılarak yerlerini dayanıklı yapıların yapılması başta öğrenci, veli ve eğitim emekçileri olmak üzere, toplumun ortak isteğidir. Ancak özellikle büyükşehirlerde arazisi değerli olan kimi okulların depreme dayanıksız olduğu gerekçesiyle başka yere taşınması bahane edilerek, tamamen rant amaçlı kullanılmasının hedeflendiği görülmektedir. Deprem nedeniyle tahliye edilen tüm okullar, mevcut yerinde yeniden inşa edilmeli, ülke çapındaki tüm okullar depreme dayanıklı hele getirilerek sağlıklı ve güvenli okullarda eğitim öğretime devam edilmesi sağlanmalıdır.

Depremden etkilenen illerde bulunan Eğitim Sen şubeleri deprem felaketinin toplumsal yaşama ve eğitime etkileri ile ilgili olarak raporlar hazırlamışlardır. Şubelerimizin hazırladığı raporlar deprem bölgesinde depremin öğrenciler, veliler, aileler, öğretmenler ve eğitim kurumları üzerinde uzun süreli etkilerini bırakmaya devam ettiğini göstermektedir. Örneğin depremin merkez üssü K.Maraş’ta yapılan tespitler sonucunda, ilk etapta 97 (19 yıkık, 12 acil yıkılacak, 64 ağır hasarlı) okulun kullanılamaz durumda olduğu tespit edilmiştir. 72 kurumun orta hasarlı olup tahkik (inceleme) kapsamına alınmıştır. Kahramanmaraş Valiliğince 170 okulun, başka okul binasına taşınması kararı alınmış, 240 okulda ikili eğitime geçilmiş, orta hasarlı 72 okulla ilgili tahkik çalışması devam etmektedir.

Depremlerin büyük yıkıma neden olduğu kentlerden Hatay’da 377, Kahramanmaraş’ta 278, Adıyaman’da 137, Gaziantep’te 98, Osmaniye’de 31, Şanlıurfa’da 16, Adana’da 16, Malatya’da 7 eğitim emekçisi olmak üzere 960 öğretmen yaşamını yitirmiştir. Çok sayıda öğretmenin enkazdan yaralı kurtarıldığı kentlerde, onlarca öğretmenin evi yıkıldı veya kullanılamaz hale geldi.

6 Şubat depremlerinin birinci yılında eğitim alanında öne çıkan sorunlar şu başlıklar altında sıralanabilir;

•             Depremzede eğitim emekçilerinin barınma sorunu devam etmektedir. Özellikle şehre yeni atanan ve göreve başlayan eğitim emekçileri barınma sorunu yaşamaktadır.

CHP, deprem saatinde saygı duruşu yaptı CHP, deprem saatinde saygı duruşu yaptı

•             Okullarda öğrencilerin ve eğitim emekçilerinin temiz suya ulaşma sorunu sürmektedir.

•             Özellikle şehir dışındaki konteyner kentlerde kalan öğrencilerin ulaşım sorunu çözülmemiştir.

•             Konteynır kentlerde kalan öğrencilerin ders çalışma olanakları son derece sınırlıdır ve ders çalışma ortamı bulunmamaktadır.

•             Aynı binada iki okulun eğitim öğretim yapmasının (sabahçı, öğlenci) yarattığı sorunlar ve kalıcı yaz saati uygulaması nedeniyle, öğrenciler sabah karanlığında derse başlamakta veya öğrenciler kaldıkları yere akşam karanlığında gitmek zorunda kalmakta, bu da güvenlikle ilgili sorunlar yaşanmasına neden olmaktadır.

•             Aynı binada ikili eğitim öğretim yapan okullarda ders süresinin 30 dakikaya düşürülmesi nedeniyle, öğrenciler diğer bölgelerdeki yaşıtlarına göre eksik ders görmektedir.

•             Konteynır kentlerde açılan prefabrik okullarda ısınma, ulaşım ve temizlik sorunları sürmektedir.

Depremin ağır yıkıma neden olduğu kentlerde, deprem felaketinin etkilerinin uzunca bir zaman dilimine yayılabileceği öngörülerek kent merkezinde ve kırsal alanda yaşayan yurttaşların temiz su, güvenli gıda, barınma, ısınma, giyim, elektrik ve iletişim gibi temel gereksinmelerinin karşılanması konusunda yaşanan sorunlar sürmektedir. Mevcut barınma şartlarının sınırlı olması nedeniyle öğrencilerin ders çalışma ortamına sahip olmaması, sadece okul içinde değil, okul dışında da eğitimi olumsuz etkilemektedir.  Depremin yoğun bir yıkım ve hasar meydana getirdiği dikkate alındığında, evsiz kalan öğretmen ve öğrencilerin konteyner kentlerde hayata nasıl devam edecekleri, eğitime sağlıklı erişim sorununun nasıl çözüleceğine ilişkin somut bir planlamadan bahsetmek mümkün değildir.

Deprem bölgesinde eğitim öğretimin sağlıklı ve güvenli ortamlarda sürdürülmesi için adımlar atılırken, öğrencilere ders çalışma ve etüt ortamlarının oluşturulması, bu ortamların profesyonel kişilerce koordine edilmesi ve depremden etkilenen öğrencilerin yakından takip edilmesi gerekmektedir.

Deprem sonrasında bölgeden diğer kentlere doğru yurttaşların, öğrencilerin, eğitim emekçilerinin göçü başlarken, deprem bölgesinde eğitim öğretime kademeli olarak geçilmeye başlanmıştır. Ancak devam zorunluluğunun olmaması nedeniyle öğrencilerin üçte biri okula devam etmemiştir. Deprem bölgesinde kalan öğrencilerin hem psikososyal açıdan yoğun desteğe hem de uygun ders çalışma ortamlarına ihtiyaçları vardır. Ders çalışma ortamların sağlanmasının yanı sıra öğrencilere yönelik rehberlik faaliyetlerinin düzenli yürütülmesi gerekmektedir.

SONUÇ

Deprem gibi büyük bir afet sonrasında ortaya çıkan sonucun ‘asrın felaketi’ olarak tanımlanması, deprem nedeniyle ortaya çıkan yıkımın etkilerinin tür ve boyutları kadar, doğal afete maruz kalanların hangi ülkede yaşandığıyla da doğrudan ilişkilidir. Türkiye’de doğal bir afetin ranta ve yağmaya dayalı çarpık kentleşme politikaları nedeniyle nasıl büyük bir felakete dönüştüğü, 6 Şubat depremleri ile bir kez daha görülmüştür. İktidar, bugüne kadar bırakalım olası deprem riskine karşı somut adımlar atmayı, doğal afetin büyük bir felakete dönüşmesine neden olacak politika ve uygulamaları hayata geçirmekten geri durmamıştır.

Türkiye gibi sürekli doğal afetler yaşanan bir ülkede devletin bütün kurumları planlamaları ve uygulamalarını rantı değil, insan yaşamını önceleyen bir anlayışla ele almak zorundadır. Bugüne kadar bu temel gerçekliği dikkate almayan kuralsız ve denetimsiz yapılaşmaya göz yuman, rant için sağlıksız imar planlarına izin veren, meslek odalarını yapı denetim sürecinin dışında bırakarak böylesine büyük bir yıkıma ortak olan herkesin birinci dereceden ölümle sorumlu oldukları asla unutulmamalı ve unutturulmamalıdır.

Deprem sonrasında gözaltına alınıp tutuklanan müteahhitler, deprem felaketinde sorumluluğu olanlardan oluşan suç zincirinin son halkasıdır. Böylesine büyük bir yıkımın asıl sorumlularının, suç zincirinin bütün halkalarını ilmek ilmek ören siyasi iktidar ve tek adam rejimi olduğu açıktır. İmar affı için Meclis’te el kaldıran vekillerin, yıkılan yapılara inşaat izni veren yerel yönetimlerin, devlet kurumlarının ve yapı denetim firmalarının içinde yer aldığı suç zinciri ve bu zincirin işleyişini kolaylaştıran tek adam rejimi sorgulanmadığı sürece sorumlulardan gerçek anlamda hesap sorulmuş olmayacaktır.”

Gts2

Editör: Ercan Çelik