Zil değil, tehlike çanları çalıyor

Abone Ol

Bir zamanlar “bizim çocuklara uğramaz” dediğimiz ne varsa, artık okul kapılarının eşiğinde. Uyuşturucu meselesi de bunlardan biri. Hatta belki en tehlikelisi. Çünkü bu kez yaş sınırı aşağıya doğru hızla kayıyor. Lise çağındaki çocuklardan söz ediyoruz. Üstelik bu durum münferit değil; özellikle büyük şehirlerde, gettolaşmanın yoğun olduğu bölgelerde adeta dalga dalga yayılıyor. Bu tabloyu sadece “maddeye ulaşım kolaylaştı” diyerek açıklamak yetersiz kalır. Asıl mesele, çocukların içine doğduğu kültürdür. Dinledikleri şarkılar, izledikleri diziler, sosyal medyada normalleştirilen hayatlar… Bağımlılık artık gizlenen, utanılan bir şey değil; aksine “cool”, “özgürlük” ya da “başkaldırı” etiketiyle pazarlanıyor. Daha kötüsü, bu algı çocukların zihninde çok erken yaşta yer ediyor. Legal olmasa bile meşru hale geliyor.

Ailelerin çoğu tehlikenin farkında bile değil. Okul yönetimleri ise çoğu zaman elindeki yetkilerin sınırlı olmasından yakınıyor. Oysa bu noktada artık yarım önlemlerle yol almak mümkün değil. Üst düzey ve kararlı tedbirler şart. Ailelere ve öğrencilere yönelik bilgilendirici seminerler, tek seferlik sunumlar olmaktan çıkmalı; sürekliliği olan, uzmanlar tarafından yürütülen programlara dönüşmeli. Aynı şekilde periyodik sağlık kontrolleri de bu yaş grubu için bir “olağanüstü hal” uygulaması değil, koruyucu bir önlem olarak görülmeli.

Daha tartışmalı ama bir o kadar da gerekli bir başlık var: Liselerde okul polisi uygulaması. Bu öneri her dile getirildiğinde “okullar karakola mı dönecek?” tepkisi yükseliyor. Oysa mesele baskı kurmak değil; caydırıcılık sağlamak. Öğretmenin, idarecinin elini güçlendirmek. Bugün öğretmenler çoğu zaman gördüğünü bildiremiyor, bildirdiğinde ise sonuç alamıyor. Yaptırımı olmayan uyarının kimse üzerinde etkisi kalmıyor.

Gerçeği kabul edelim: Bu sorun sadece ailelerin, sadece okulların ya da sadece emniyetin meselesi değil. Bu, toplumun tamamını ilgilendiren bir güvenlik ve gelecek meselesidir. Görmezden geldikçe küçülmüyor; aksine kök salıyor. Lise sıralarında başlayan bir bağımlılığın bedelini yıllar sonra hep birlikte ödüyoruz.

Artık “aman çocuğumun adı çıkmasın” kaygısını bir kenara bırakıp, “çocuğum hayatta kalsın” noktasına gelmemiz gerekiyor. Çünkü bu sessiz salgın, gürültüyle değil; ihmalle büyüyor.

{ "vars": { "account": "G-CZC363SVYE" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }