Toplumsal bir hastalık: İntihar

Abone Ol
Toplumsal bir hastalık olan intihar olgusu ;
Bu yazının amacı günümüzde intihar girişimlerindeki artış nedeniyle, intihar olgusu hakkında genel ve yüzeysel bilgiler verip düşünmenizi sağlamaktır. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TUİK) verilerine göre ‘‘ İntihar eden kişilerin 2013 yılında %21,2’si ilköğretim mezunuyken 2014 yılında bu oran %24,9 oldu. İlköğretim mezunlarını 2014 yılında %22,5 ile ilkokul, %19,9 ile lise ve dengi okul ve %10,6 ile okuryazar olup bir okul bitirmeyenler takip etti.’’ çoğunlukla da gençler arasındaki ( 15-24 yaş gurubu ) artışı dikkat çekicidir. Bireyleri intihara sürükleyen nedenlerin kökenleri ve psikolojik sebepleri birçok araştırmacı ve yazar tarafından incelenip bilimsel makalelere konu olmasına rağmen aksine artarak devam etmesi ve bu olguların durdurulamaması toplumda büyük bir yıkıma neden olmaktadır.
Günümüzde bazı insanlar kendilerini çaresiz hissederek öz kıyım olarak da nitelendirilen intihar olgusuna başvurup yaşamlarına son vermektedirler. Gün geçtikçe ülkemizde özellikle kentimizde bu tür vakalar artarak belli aralıklarla devam etmektedir. Başta depresyon ve ruhsal hastalıkların yanı sıra fiziksel, biyolojik nedenler, umutsuzluk, reddedilme duygusu, sosyo-ekonomik düzeyin düşük olması, aile içi geçimsizliğin artması ve benzeri durumlar intihar riskini arttırmaktadır.  Burada bireyin ailesine ve yakınlarına büyük görevler düşüyor, özellikle okul çağındaki genç nüfusun yaşama ayak uydurmada acemi oldukları ve sorunlarla baş etmede yetersiz kaldıkları için daima destekleyici ve problem çözücü bir şekilde yaklaşım gösterilmeli ve yalnız bırakılmamalı sürekli kontrol edilip desteklenmelidir. Duygusal ve psikolojik bakımdan zor günler geçiren ve yaşam gücünü kaybetmiş bir bireyin; Umutsuz, yoksun, sessizce bir kenara çekilen, kimseyle diyalog kurmayan, içe dönük ve depresyon durumu halindeki tutumları mutlaka dikkate alınmalıdır. Dikkat edilmesi gereken asıl konu arkadaş çevreleridir, birey arkadaş çevreleri nedeniyle alkol-madde bağımlısı olabilmektedir,
Bir insan intihar eylemini ani olarak gerçekleştirebilmekle birlikte, çoğu zamanda bu eyleminden önce girişimde bulunmuş ve bunun sinyallerini çevresine mutlaka yansıtmıştır. Bu nedenden dolayı her intihar girişiminin ardından tekrarlama olasılığının olduğu mutlaka dikkate alınmalıdır. Tam da burada Türkiye Psikiyatri Derneği Krize Müdahale ve İntiharı Önleme Çalışma Birimi Koordinatörü Prof. Dr. Tarık Yılmaz’ ın intihar önleme günü basın açıklaması 10/09/2015 tarihli yazısından örnek vermem yerinde olacaktır  “ ( … ) intihar girişiminde bulunan insanların en az %70’i girişimde bulunmadan önce niyetlerine dair bazı ipuçları verirler. Yaşadıkları olumsuzluklar, mutsuzluk, çaresizlik, umutsuzluk içerisinde genellikle anlaşılabilmek ve yardım alabilmek için çağrılarda bulunurlar. Ailelerden, arkadaşlardan ve profesyonellerden yardım arayışına girilen bu dönemleri saptayabilmek, ipuçlarını yakalayabilmek ve sonrasında bu kişilere destek ve anlayış sunuyor olmak onlar için hayat kurtaran bir eylem haline gelebilir. Yalnızlığın intihar riskini arttırdığı ve kuvvetli kişilerarası ilişkilerin intihara karşı koruyucu olabildiği unutulmamalıdır.
İntihara eğilimli kişilerin erken fark edilmesi amacıyla risk gruplarına yönelik tarama programları geliştirmek ve bu kişilerin kolaylıkla her an başvurabilecekleri krize müdahale servisleri, telefon ve internet servis hatları oluşturulmalıdır. İntiharla ilgili toplumsal etiketlerin yardım istemeyi engellediği, insanların tıbbi yardım almasına engel olduğu bilindiğinden hizmetlerin ulaşılabilir olması sağlanmalıdır. Sağlık kurumlarımızda hizmetleri sunmanın yanında hizmet kalite standartları yükseltilmelidir.

10 Eylül Dünya İntiharı Önleme Günü vesilesiyle yalnız sağlık sektörü ve çalışanlarını değil tüm kurumları bu ölümcül konuya duyarlı olmaya ve bunu önleme yönünde çaba harcamaya, elbirliğiyle intiharı önleme konusunda toplumsal stratejiler üretmek için beraber çalışmaya çağırmaktayız.” 
 İntihar eyleminin gerçekleşmesindeki bir diğer etken kişinin toplumsal süreçteki sosyolojik etkileşimleridir. Yapılan araştırmalar kişinin psikolojik sebeplerden ziyade sosyo-psikolojik etkileşimlerden de intihara kalkıştığı göstermektedir. Bu demek oluyor ki kişiyi intihara sürükleyen nedenlerin arasında dış etkenlerinde rolü büyüktür. İş bulamama, ekonomik krizler ve akabinde ticari ve maddi krizlerin ruh sağlığına etkisi açısından dezavantajı olsa da mutlaka çözüm bulunabilir, çünkü hiçbir yerde bir insanın yaşamına kendi elleriyle son vermesi onaylanmaz. Doğru bir davranış da değildir, bu nedenden dolayı bazı durumlarda da kişinin içsel süreçleri toplumsal etkenlerden ayrı düşünülmemelidir.
  İnsanlık tarihinin her döneminde görülen intihar olgusu çağımızda Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) verilerine göre, ‘‘dünyada her 40 saniyede bir intiharın, her 3 saniyede ise bir intihar girişiminin gerçekleştiğini son 45 yılda intiharların %60 civarında arttığının ve intiharın tüm dünyada ilk on ölüm nedeni arasında yer aldığını bildirmektedir. ’’ İntiharı önleme çalışmalarının beklentiyi karşılayacak düzeyde hızla geliştirilip araştırmaların yapılması ve risk etkenlerinin ortadan kaldırılıp önlemlerin alınması gerekmektedir. 
Sonuç olarak intiharı bir kurtuluş olarak görebilirsiniz, ancak bu girişim önünüze çıkan ilk engeli kabullenip yıkılmaktan başka bir şey değildir. Hayata farklı açılardan bakıp, daha güzel yaşam koşullarını elde etmek için gayret göstermek ve aynı zamanda problemlerin üstesinden gelebilmek için güçlü bir şekilde savaşmayı seçmek daha mantıklıdır.  Depresif hareketler sergileyerek intihara kalkışmak akıllıca bir iş olmadığı gibi, alakasız bir sebepten dolayı bize sunulan yaşam hakkını reddederek hayatına son vermek üzücüdür. Bütün sevenlerinizi üzüp onları geride bıraktığınızla kalırsınız. Çünkü bu davranışın toplum üzerindeki etkisi ağır ve yaralayıcıdır. Bu çaresizlik olgusuna sürüklenmek yerine çözülemez sandığınız sorunlarınızı, aileniz ve en yakın dostlarınızla paylaşıp pozitif fikirler üreterek çözümler bulmanızı öneriyorum. Çünkü yaşam her şeye rağmen güzel olduğu gibi, sürdüğü sürece de umut vardır.

Kaynaklar :
Türkiye İstatistik Kurumu ( TUİK ) http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=16049
Türkiye Psikiyatri Derneği http://www.psikiyatri.org.tr/news.aspx?notice=1420
Dünya Sağlık Örgütü  ( DSÖ )  http://www.who.int/countries/tur/en/