Tirem, çocukluğum, anavatanı hayatımın...

Abone Ol

Okullar kapandı. Yaz tatili başladı. 2 gün geçti üstünden. Pazar sabahı kahvaltıdayız…

İzmir, Tire… En güzel türküm ezgi ezgi, en anlamlı şiirim dize dize – imge imge. Tire’m, çocukluğum, anavatanı hayatımın, tetiklendiğimde tekrar açığa çıkan hiç silinmeyecek anılarım…

Babam, ablam, ben oturmuşuz yer sofrasında. Annemin kucağında kardeşim. Kahvaltıda sohbet ediyoruz. Aynı zamanda gözümüzün ucuyla da kovboy filmine bakıyoruz...

Siyah – beyaz gibi görünse de alabildiğince renkli ve güzel yıllar, anlamlı yaşanmışlıklar. Hatırlar mısınız? Yaşadınız mı bilmem? Bin dokuz yüzler. Çakmaların henüz hayatımıza girmediği, o her şeyin aslı olduğu, o her şeyin aslı olduğu için güzel olduğu zamanlar. Ya bin yıl geçti üstünden, ya yüz yıl. Ama ne diyorum size, bir asır önceydi evet, bir asır...

Bu coğrafyada dostlar; 72’den sonra Deniz, Mahir, Yusuf, 74’ten sonra da Barış ismi kondu çokça. Anamın kucağındaki kardeşim de Kıbrıs çıkarması çocuğu ya, adı da Barış. Biraz ağlar gibi oldu, susturdu anam. “Babası, Baha yarın seninle dükkana gelsin” dedi ardından. “Evde sıkılıyor...”

-Tamam, dedi babam...

Tam o anda kasabayı Kızılderililer bastı. Kaldırdı başını; bir süre baskını izledi, hayranlıkla baktığı hayranlığı arttıkça kendiliğinden büyüyen masmavi gözleriyle...

Döndürdü sonra gözlerini ekrandan. Anneme mi, bana mı konuştu bilmem?

-Yarın sabah beraber gidelim. Baha da öğrensin sülale mesleğini...

Terzi Sadık'ın oğlu, terzi Turgut'un yeğeni, terzi Tamer'in ağabeyi, terzi Tanju, yani babam...

-Ama okuyacaksın değil mi? dedi.

-Terziliği öğren ama oku. Önün açılsın, büyük adam ol...

-Okuyacağım baba. Büyük adam olacağım...

Küçüklüğümden söz vermiştim babama, hayata. Okudum okumasına, yaşadım hayatın içinde coşkuyla, nereden ve nasıl geldiğimi bilerek; kendimce sapmadan-sapıtmadan gerekirse inadına ama illa ki insanca yaşadım yaşamasına da, babamın dediği gibi büyük adam oldum mu bilmem?

Ama hep insan olmaya çalıştım ben…

Babamın bana her zaman öğrettiği gibi. İşimi severek yapmayı öğrendim bir de, ne öğrendiysem babamdan...

Akşam heyecandan gözümü uyku tutmadı. Kocaman terasımıza kurulan yer yatağında dönüp durdum. Sabah bir uyandım, gözüme güneş vuruyor. Tek hamlede doğruldum. Endişelendim, ya uyuyorum diye kıyamazlarsa bana. Sesleri geldi, kahvaltı yapıyorlar mutfakta. Bir oh çektim...

-Hadi gel, dedi annem. 
-Kahvaltını yap…

-Benim güçlü çırağa ihtiyacım var. Annesi yemek koyma bize, öğlene Tire köfte yeriz, tamam mı? dedi babam. Bir göz kırptı ardından…

Babamla çıktık evden sağ ayakla, dükkana gitmek üzere. Çıkarken annem seslendi ikimize: "Hayırlı işleriniz olsun..."

Esnafa; "Günaydın. Hayırlı işleriniz olsun. Allah kuvvet versin..." diye diye, bizzat gözlerimle; insanların birbirlerine gülümsediğini, gözleriyle konuşur gibi Sevgi - saygı duyduğunu göre göre; geçtik yollardan, dükkanların arasından...

Dükkana vardık...

Kepengi, "Bismillahirrahmanirrahim" diyerek birlikte açtık. Yine sağ ayakla girdik dükkana; yine birlikte, birer "Bismillahirrahmanirrahim", inançla...

Çırağım ya; dükkanı süpürüp, suladım önce. Kalfam Aydın ağabey geldi. “Usta erkencisiniz” dedi bizi görünce, utanarak. Normalde kalfa açarmış dükkanı, ustasından erken gelip de...

-Baha bugün çıraklığa başladı Aydın. O'na terziliği öğreteceğiz.

-Öğretiriz usta, derken yüzüme gülümsedi Aydın kalfa, sıcacık...

Yüzük parmağıma yüzük takıldı. İğneye iplik nasıl geçirilir, nasıl düğüm atılır, nasıl dikiş yapılır, öğretti kalfam. Arkadaşım gibi, ağabeyim gibi, yoldaşım gibi...

O yaz ve sonraki yazlar; hem babama yardım ettim ben, hem haftalık kazandım, hem terziliği öğrendim, hem hayatı ve insanları ve paylaşmayı. Ve daha birçok güzel şeyi...

Sonra da hep okudum...

Kendimi bildim bileli okudum; gurbette, bekar evlerinde, yurtlarda ve çalıştım, çabaladım ben hep hayatım boyunca...

Tırnaklarımı en kendime ait yerinden geçirdim de; tırmaladım, tutundum hayata…

Nereden geldiğimi unutmadan, nerelere gidebileceğimin hayâllerini kurarak. Hep çalıştım, çabaladım dedim ya hep. İnsanların içine karıştım. Yaşadım hayatın içinde; kendimce sapmadan-sapıtmadan gerekirse inadına ama illa ki insanca yaşadım yaşamasına da, babamın dediği gibi büyük adam oldum mu bilmem?

Gün, huzurla-mutlulukla dostlar; gün, paylaşımla, kardeşlikle ve Sevgi’yle…