“Okullarda sabun bile yok!” Bu cümle, son günlerde politikacıların atışması vesilesiyle yeniden gündeme gelse de aslında yıllardır süregelen bir sorunun nostaljik bir yansıması. 2000’li yıllar öncesinden bugüne uzanan bu şikâyet, sadece sabunun eksikliğinden değil, okullarımızdaki genel hijyen krizine işaret ediyor. Peki, bu sorun neden hâlâ çözülemedi?
Geçmişte okullara yeterli ödenek ayrılmaması, temel ihtiyaçların karşılanamamasının başlıca nedeniydi. Ancak bugün, kaynakların artmasına rağmen sorunun devam ettiğini görüyoruz. Çünkü mesele sadece para değil, aynı zamanda bu kaynakların doğru yönetilmesiyle de ilgili. Okul idarelerinin bütçeyi verimli kullanamaması, hijyen malzemelerinin düzenli temin edilmemesi gibi yönetimsel aksaklılar, “sabunun bile bulunmadığı” bir tabloyu karşımıza çıkarıyor.
Hijyen sorununun bir diğer boyutu da temizlik personelinin çalışma koşulları. Özlük hakları yetersiz, ücretleri düşük, sosyal güvenceleri zayıf olan temizlik görevlileri, doğal olarak daha iyi şartlar sunan işlere yöneliyor. Okullar, bu anlamda çalışanlar için cazip bir tercih olmaktan çıkıyor. Oysa temiz bir okul, sadece malzeme ile değil, o malzemeyi doğru kullanacak nitelikli ve motive çalışanlarla mümkün.
Öte yandan, okullardaki öğrenci nüfusu her geçen yıl artıyor. Kalabalık sınıflar, ortak kullanım alanları ve yoğun geçişler, hijyenin sadece bir “konfor meselesi” değil, aynı zamanda bir halk sağlığı sorunu olduğunu gösteriyor. El hijyeninden tuvalet temizliğine kadar her detay, salgın hastalıkların yayılmasını engellemede kritik bir rol oynuyor.
Bu sorunu çözmek için tek bir adım yeterli değil. Öncelikle, okullara ayrılan kaynakların etkin kullanımı için idarecilere eğitim ve denetim mekanizmaları güçlendirilmeli. Temizlik personelinin çalışma şartları iyileştirilmeli, okullar onlar için de “tercih edilesi” işyerleri haline gelmeli. Ayrıca, öğrencilere yönelik hijyen eğitimleriyle farkındalık artırılmalı.
Unutmayalım ki, okullar sadece eğitim yuvaları değil, aynı zamanda çocuklarımızın sağlıklı bir ortamda büyümesi gereken mekânlar. “Sabun bile yok” demek, aslında “çocuklarımıza gereken önemi vermiyoruz” demenin başka bir yolu. Ve bu cümleyi tarihe gömmenin zamanı çoktan geldi.