Bir ayette: “Yalan söyleyenler, iftira edenler, ancak yüce Allah’ın ayetlerine inanmayanlardır. İşte onlar, yalancıların ta kendisidir.“(Nahl 105) denir. Hz Ali de bir sözünde “Allah indinde en büyük hata, yalan konuşmaktır.” der.”Yalan söyleyip yücelmektense doğruyu söyleyip alçalmaya razıyım.” sözü Hz. Ömer’e aittir. Dinimiz yalanı haram kılmış ve şiddetle yasaklamıştır. Bir Müslüman kendi aleyhine de olsa doğru söylemelidir. Bu politika uğruna olsa bile. Halkı yanında görmeyi herkes ister. Ancak bunu iftira atarak, halkı aldatarak doğru olmayanları gerçekmiş gibi söyleyerek yapmak çok yanlış. Ne acıdır ki başbakan bugün bunu gelenek haline getirdi. Ortaya bir söz veya bir iddia atıyor, yalan olduğu ortaya çıkıyor. Başbakandan çıt yok. Çamur at, izi kalsın yeter ki. Şöyle bir hatırlayalım. Başbakan ne dedi? Gerçek ne çıktı.
Tarih 14 Ağustos 2010. Yer Sakarya. Erdoğan mitingde: ''Vergi vermediler diye Dersim köylerini 1937-1938’de CHP bombaladı. Dönemin Cumhurbaşkanı'nın emriyle. CHP'nin başında kim vardı? İnönü. 50 bin kişinin yargısız infaz edildiği söylenir. İnsaf ya!'' Hata üstüne hata. Bir kere o günlerde Cumhurbaşkanı İnönü değil, Atatürk. İkincisi Dersim'deki ayaklanma CHP'ye karşı değil devlete karşı bir ayaklanma. Ayaklananların hedefi, yapılan devrimlerle ülkeyi ağalardan ve şeyhlerden kurtarmaya çalışan Türk devleti. İki kez çıkan bu isyanları bastıran da 1937'de İnönü,1938'de Celal Bayar hükümeti. Olaya sert müdahale edilmesini isteyen kişi Atatürk ve İnönü değil, Mareşal Çakmak. Olsun, amaç CHP, İnönü ve dolaylı yoldan Atatürk’ü kötülemek.
Tarih 24 Nisan 2012. Yer: AKP grup toplantısı. Erdoğan’ın elinde 20 Nisan 1936 tarihli Cumhuriyet gazetesi. "CHP camileri ahır yaptı. Ey Kılıçdaroğlu, buna cevap ver" diyor. Başlıkta “Bu ne insafsızlık, Seferihisar’da tarihi cami ahır yapılmış.” yazıyor. Ancak içerik önemli değil başbakana göre. Atatürk'e saldırıyor aslında CHP diyerek. Çünkü o tarihte Atatürk Cumhurbaşkanı. Adı geçen cami Seferihisar’ın bir köyünde. % 70’i Rum olan köyde işgalde hiç Türk kalmamış. Seferihisar kurtulunca köye dönüş başlamış. Köydeki harap haldeki camiyi İzmir müze müdürü araştırmış. 641 yıllık cami. Yunanlılar işgal sırasında camiyi ahır yapmış. Yıllardır cami olarak kullanılmamış. Diyanet’in durumdan haberi yok. Müdür bilgiyi Cumhuriyet gazetesine veriyor. CHP durumu öğrenince 1936’da camiyi yeniden ibadete açıyor. Bu cami bugün Kasım Çelebi Cami olarak hizmette. Gerçek ortaya çıkıyor, ancak başbakandan çıt yok.
12 Eylül referandumundan önce 'PKK ile görüşmüyoruz, görüştüğümüzü iddia eden ve bunu ispatlayamayan şerefsizdir' diyen o. 2011’de “PKK ile biz görüşmedik devlet görüştü.” diyen de o.
2012’de “PKK ile görüşen arkadaşı ben gönderdim sıkıntısı olan varsa bana söylesin”.diyen yine o.
Bazen coşuyor, "Neyi ördün demir ağlarla? Türkiye'yi demir ağlarla biz örüyoruz" diyor. Fakat rakamlar her şeyi açıklıyor. Osmanlı 4559 km, Cumhuriyet dönemi 6381 km demiryolu yapmış AKP ise 457 km. Tarih 7 Mayıs 2011. Yer Zonguldak. Başbakan mitingde: “Karaelmas Üniversitesi'ni kim kurdu? 2007 de biz kurduk. Zonguldak’ta üniversite var mıydı?” Kalabalık kendinden geçmiş, “Hayır.” diye cevap veriyor: Oysa Karaelmas Üniversitesi 1992 yılında kurulmuş. Başbakanın yanlışmış, hiç umurunda değil. Nasılsa halk onayladı! Önemli olan o.
Gelelim günümüze. Başbakan Afrika dönüşü yaptığı açıklamada "Dolmabahçe Cami'ne maalesef ayakkabıyla, bira şişeleriyle girdiler." dedi. Müezzin açıkladı. Polis müdahalesi sonucu bir grup camiye sığınmış. İlk gün ayakkabıları çıkarmışlar. İkinci gün şiddetin dozu arttığından can havliyle ayakkabılarını çıkarmadan camiye girmişler. Müezzin yaralananlara camide tedavi imkânı tanımış. Ne alkol alan ve ne de içen bir kişi görmemiş. Kocaman bir yalan. Ancak hala aynı sözleri sürdürüyor. Güya bunlar dinsiz demeye getiriyor. Gezi Parkında marjinal gruplar! Şarkı ve marşlar söylerken ezan sesi duyunca sustular, ancak Erdoğan’ın mitinginde ezan sırasında kürsü susmadığı gibi AKP şarkıları çalmaya devam etti. Size sorarım kim daha çok Müslüman acaba? Adana’da polisi direnişçiler köprüden atıp öldürdü, dedi, polisin kardeşi “Yeterli uyarı levhası yoktu ağabeyim köprüden düşüp öldü” diye açıkladı. “Otele ve AVM içine gaz sıkılmadı.” dediler, gözlerimize mi, onlara mı inanalım.
Burada şu anlaşılıyor. Kitap okumadığını bizzat itiraf eden başbakan, elinde hiç belge olmadan sanki kahvede duyduklarıyla tarihi olaylar hakkında yorum yapıyor. Ya da bazı tarihçi geçinen kişiler Başbakan’ı Cumhuriyet tarihi yalanlarıyla kandırıyor. Kim bunlar, malumunuz. Bu tarihçilerden etkilenerek, başbakanı bu doğrultuda yönlendiren çokbilmiş danışmanlarını da hesaba katmak gerek. Tabi bu başbakanın da işine geliyor. Ancak eninde sonunda gerçeğin ortaya çıkacağını, tarihle oyun oynanmayacağını başbakana birileri anlatmalı.
Atatürk gibi dehalar ancak görünüşte ölürler. Öyle insanlar bir nesil için doğmadıkları gibi belirli bir dönem için de doğmazlar. Saygılarımla, hoşça kalın.