Geçtiğimiz Pazar günü ilçemizde boğa güreşi düzenlendi. Horoz dövüşleri, deve güreşleri, şimdi ben merak etmeye başladım. Köpekleri ne zaman boğuşturup sırtlarından birilerine paralar kazandıracağız diye.

Bizim kültürümüzün hiçbir yerinde ne deve güreşi, ne boğa güreşi ne de horoz dövüşü vardır. Sadece Orta Asya’dan göçler sırasında Mısır’la etkileşim içerisine giren Karakeçili Yörüklerinde deve güreşleri bir dönem olmuştur. Boğa güreşleri tamamen yabancı menşeli bir etkinliktir. Düşünebiliyor musunuz hayvanları birbirleriyle dövüştürüp onların kan revan içerisinde kalmasını seyredip bir de üzerlerine bahisler kurarak para kazanmak sizce de vahşet değil midir ?
Zaten bu günlerde öz vatanımızda bizim olan ne kaldı ki. Dilimizi konuşamaz, düşündüğümüzü söyleyemez olduk. Öz vatanımızda bizim olmayan adetler sürdürülmeye, bizim olmayan diller konuşulmaya, bizim olmayan sevdalar yaşanmaya, bizim olmayan her şey gözümüzün içine baka baka dayatılmaya başlanmadı mı?
Boğalara uygulanan bir vahşettir, develere uygulanan bir vahşettir, horozlara uygulanan bir vahşettir ama bundan daha önemlisi öz vatanında Türk’e karşı yürütülen asimilasyon çalışmaları daha büyük bir vahşettir.
Türkün yarışları at yarışları, cirit oyunları, pehlivan güreşleridir. Galiba bizleri idare edenler develeri, danaları, horozları güreştirmekten öz kültürümüz olan bu yarışları yapmaya vakit bulamıyorlar. Hani nerede bizim o gıpta ile baktığımız eski pehlivanlarımız, nere küheylan gibi atlarımız ve şampiyon binicilerimiz neden bahsedilmiyor bu gün? Bahsedilmiyor çünkü Roma’nın arena kültüründen, Arap’ın deve kültüründen, Fransız’ın horoz kültüründen ve bizim olmayan kültürleri yaşatmaya çalışmaktan pehlivanlarımıza, atlarımıza, ciritçilerimize sıra gelmiyor ki.
Tutsaklık sadece zincirle, demir parmaklıklarla olmuyor. Başka milletlerin sevdalarına tutulmak, başka milletlerin adetlerini yaşatmak, onları taklit etmek tutsaklığın en büyüğüdür bence.

Tanrı, bizleri, gönlünde Türk Milletinin sevdasından başka sevdalar taşıyanlardan kılmasın.