Konfiçyus der ki; "Kaybedecek bir şeyleri kalmayanların, kaybedecekleri bir gelecekleri vardır." Türkiye'de özelleştirme başladığında gerekçesi şuydu "Zarar eden kuruluşları satmak." Özelleştirme iyi bir şeyse ve ülke menfaati içinse neden tek bir zarar eden kamu iktisadi teşebbüsü satılmadı da kar edenler satılıyor?
Basit bir hesap yapalım. Bir işyeriniz var ve ayda 100 TL kazanıyorsunuz. Siz bu işyerini 200 TL karşılığında başka birine satar mısınız? Buradan kazanacaklarınızla borçlarınızı ödemek varken neden satıyorsunuz? Devlet elindeki karlı işletmeleri yok pahasına satıyor, buradan alacağı geliri kaybediyor. Sayın hükümet yandaşı arkadaşlar bunu bana açıklayın. Elinizde borcunuzu ödemenize yardımcı olabilecek karlı bir iş yeri varken bunu simdi satmanın mantığı nedir? Ben söyleyeyim. Kısa vadede nefes almak, günü kurtarmak önemli olan. 10 yıl sonra bu ülke batmış kimin umurunda. O zaman sömürgesi olarak bağlandığımız büyük bir ülkeden yardım alırız.
İlk olarak Turgut Özal’ın Boğaz Köprüsü’nü satması ile başladı her şey. Ardından gelen hükümetler, IMF ve Dünya Bankasından aldıkları emirler doğrultusunda sattılar da sattılar. Türkiye, 2002-2007 yılları arasında tarihinin en büyük özelleştirmelerine sahne oldu. Türk Telekom, Tüpraş, Erdemir ve Petkim gibi çok zor görünen kamu kurumlarının satışı başarıyla gerçekleştirildi. 25 milyar dolarlık özelleştirmeye imza atan isim ise o dönemin Özelleştirme İdaresi Başkanı Metin Kilci idi.
Özelleştirmeye kısaca silahsız işgal diyebiliriz. Tabi Atatürk’ün devletçilik ilkesinin ruhuna da fatiha. Bazı kurumlar halkımız uyutularak kaça satılmış acaba. İsterseniz iki tanesine bir göz atalım. Bunlar bile insanı çıldırtmaya yeter. Diğerlerine sonra bakarız.
Petrol Ofisi: Özelleştirme İdaresi Başkanlığı, Mart 1998'de, Türkiye'nin en büyük akaryakıt dağıtım kuruluşu Petrol Ofisi'nin % 51 hissesinin satışını vererek özelleştirme sürecini başlattı. Özelleştirme kararı, tepkilere yol açtı. Temmuz 2000 tarihinde 1 milyar 260 milyon dolara İş Bankası ve Doğan Grubuna satıldı. YENİDEN KURULMASI İÇİN 8 MİLYAR DOLAR GEREKTİĞİ HESAPLANAN Petrol Ofisinin borsa değeri bile 4 milyar 521 milyon dolardı. Petrol Ofisi 1999 yılında kârını % 104 arttırmış, vergilerini ödemiş ve kasasında 379 milyon dolar nakit para biriktirmişti. Alıcılar verecekleri peşinatın üçte ikisini Petrol Ofisinin birikmiş parasıyla karşıladılar. BÖYLECE PETROL OFİSİ A.Ş. KENDİ PARASIYLA SATILMIŞ OLDU. O Petrol Ofisi ki son on yıl içinde ortalama % 102 kâr artışı sağlamış ve tüm masraflar ve görev zararları düşüldükten sonra yılda 315 milyon dolar kâr etmişti. Yani Petrol Ofisi kendi parası olan 379 milyon dolar düşüldükten sonra kalan 881 milyon dolara satılmıştır ki bu miktar Petrol Ofisinin üç yıllık kazancından azdır. Ekim 2010 da Avusturya'nın OMV adlı petrol ve doğalgaz şirketi, Doğan Holding'e ait % 54,17 hisseyi 1 milyar Euro karşılığı satın alarak, Petrol Ofisi'nin % 95.75'ine sahip olduğunu açıkladı. 
Türk Telekom: Bir devletin siyasal ve askeri güvenliği için en önemli kurum olan Türk Telekom AKP tarafından aceleyle 2005’te ÜÇ YILLIK KÂRINA, Lübnanlı Yahudi bir şirkete verildi. Türk Telekom’un karar yetkisine sahip %55’lik hissesi %20’si peşin, kalanı beş yılda eşit taksitle ödenmek üzere satıldı. Satış anında Türk Telekom’un kasasında 1,64 milyar dolar nakit parası vardı. Alıcı firma 1 milyar 310 milyon dolar tutan peşinatı Telekom’un kendi kasasındaki parayla karşılamış, üste de 330 milyon doları cebine atmış oluyordu. Peşinat haricinde kalan 5,24 milyar doları Lübnanlı Şirket, 1,04 milyar dolarlık taksitlerle 5 yılda ödeyecekti. Oysa Türk Telekom’un yıllık kârı 2,150 MİLYAR DOLARDI! Kâr hiç artmasa bile, bunun 1,048 milyar dolarıyla taksit ödenecek, üstüne de 1,102 milyar dolar kalacak, Lübnanlılar beş yılda 5,510 milyar doları cebe indirecekti ki, Cem Yılmaz sağ olsun kârlarını arttırdılar. Türk Telekom üstüne 5 milyar dolar da para verilerek elden çıkarıldı.
Dönemin Özelleştirme İdaresi Başkanı Metin Kilci, bu satışlara karşı çıkanlara 2005’te “Bir ya da birkaç yıllık kârına satılıyor diye özelleştirmeden vazgeçmeyeceğiz. Üstelik kâr eden kuruluşlar daha kolay satılıyor.” diyordu.
KİT satışları dolayısıyla hazinenin elde ettiği gelir yok denecek kadardır. Özelleştirme İdaresi Başkanlığının sunduğu rapora göre 1986’dan 1999’a yapılan tüm özelleştirmelerden, masraflar çıktıktan sonra kalan para 200 milyon dolardır. Yeniden kurulması 35 milyar dolara mal olacağı hesaplanan KİT’ler 4,8 milyar dolara satılmış ve bu satışlar için 4,6 milyar dolar masraf yapıldığı bildirilmiştir. 4,6 milyar dolarlık masraf ödemelerinin önemli bir bölümü ABD’ye ait uluslar arası danışmanlık şirketlerine yapılmıştır.
Gelecek yazımda tekelin nasıl yabancılara peşkeş çekildiğini geniş olarak yazacağım. Şimdilik hoşça kalın.