Yakında İzmir’imizin doğal ve kültürel yapısını halen korumaya devam eden bir ilçesi olan Seferihisar ilçesine bir ziyarette bulundum. Bu ziyaretim esnasında beni fazlasıyla sevindiren bir olayla karşılaştım; Seferihisar Belediyesi bir ziraat mühendisiyle çok güzel bir olay olan organik tarımı güçlendirme çalışmalarına başlamış. İsrail’den alınan tohumların kökü artık Seferihisar da kurumaya yüz tutmuş. Kendisinin aslen Ödemişli olduğunu öğrendiğim ziraat mühendisi arkadaşımız bir yıllık bir çalışma neticesinde bu yıl Seferihisar çiftçilerine yerli tohumlardan üretilmiş fidelerin dağıtılmasını sağlamış.

Bakar mısınız belediye ne güzel bir olayın altına imzasını atmış? Tiremizde özellikle uğraşılmasa da yapılan organik tarımdır,  ancak bir de şu zürriyetsiz tohum olan İsrail ifrit tohumlarından kurtulsak kendi tohumumuzu kendimiz üretme çabası içerisine girsek. Bunun için Tire Belediyesi ya da ziraat odası, ne bileyim daha başka bir kuruluş ön ayak olsa Organizması bozulmuş tohumlardan yetişen ürünler tüketmek zorunda kalmasak. Tükettiğimiz her gıda yerli ve organik olsa bana her şey biraz daha güzel olacakmış gibi geliyor. İnsanlar daha sağlıklı olacak, daha uzun yaşayacak ve daha iyi kararlar alabilecek gibi geliyor. Tabi benimkisi sadece bir önsezi bilimsellikle hiçbir alakası yok. Ancak yerli ve organik ürünlerin daha leziz ve daha sağlıklı olduğunu bilmek için bilim adamı olmaya gerek yok, damak tadınız bunu bilmenizi zaten sağlıyor.

İlçemiz çok güzel bir ilçe, tabiat bakımından, tarihi değerler bakımından, doğal güzellikler bakımından benim için adeta Ege’nin incisidir güzel Tiremiz, ancak son yıllarda gıda tüketimimiz İsrail tohumları üzerine yoğunlaşmış durumda, tarımsal ilaçlar, gübreler hepside adeta toprağımızı öldürüyor, dışa bağımlı bir ziraat yapmaya başladık diyebilirim. İsrail bize tohum vermese ekecek tohumumuz olmayacak duruma gelmeye başladık. Tabi bunda Hükümetimizin tarım politikaları da önemli ölçüde rol oynamaktadır, bu konu ile ilgili 2007 yılında tarım politikalarımız hakkında bir yazı yazmış ve GDO’lu ürünlerin sakıncalarından bahsetmiştim. Bilinçli bir şekilde tarım ve hayvancılığa yönelerek tamamen yerli ürünler yetiştirip yerli cins hayvancılık yaparsak insanlarımız daha mutlu ve sağlıklı olacağı kanaati toplum kanaati durumuna gelmiştir. Çünkü insanlarımız artık İsrail tohumlarından üretilen gıdaların lezzetsiz olduğunu, aşıyla üretilip ilaçla büyütülen hayvanların etlerinin tatsız olduğunu biliyorlar. Bu arada birkaç yerde yerli cins olan sakız cinsi koyun çiftliklerinin kurulduğunu görüyor ve seviniyorum, sevincimin sebebi yiyeceğim et ya da tüketeceğim gıda değil insanlarımızın bu konuda bilinçli olmalarıdır.

 

Tüm Milletimin Ramazan bayramını kutlar Tanrıdan nice bayramlara ulaştırmasını temenni ederim.

 

Hoşça kalın sağlıcakla kalın.