Geçen haftanın gündem konusu sezaryen ve kürtajdı. Şu anki yasalara göre Türkiye’de hamileliğin 10’uncu haftasından önce kürtaj tamamen serbest. Türkiye’de çözümlenmesi gereken bunca sorun varken başbakan Erdoğan “kürtaj cinayettir” deyip gündemi yine değiştirdi. Kürtaj konusundaki sözlerini eleştirenlere “Bazıları “Kürtaj yaptırmak bir haktır. Kadın isterse kürtajı yaptırır. O onun kendi hakkıdır. Siz onun vücuduna müdahalede bulunamazsınız” diyor. O zaman intihar edene de izin ver. Niye köprüden atlarken müdahale ediyorsun adama? Hakkını kullansın. Böyle saçmalık olur mu?” demiş. Doğru. Her şeyi o bilir.
Kürtajı kim yaptırır? İstemediği halde hamile kalan kadın veya kızlar. Eğer kadın hamile kalmışsa, tercih o ailenindir. Bakmaya gücü varsa çocuğu doğurur, aile istemiyorsa aldırabilir. Bu onların en doğal hakkıdır. Ama sayın başbakana göre kararı bu aile veremez. Yine tecavüze uğrayan, kandırılıp hamile kalan kızlarımız bu durumdan kurtulmak için aynı yola başvururlar. Gönlümüz elbette bu tür olayların yaşanmaması. Keşke bu olaylar hiç olmasa. Ancak engellemek mümkün değil. Kürtaj yasaklanırsa bu kızlarımız ne yapacak? Bu durumdan kurtulmak isteyecek. Peki nasıl? İlkel yollarla. O zaman birçoğu mikrop kaptırıp yaşamını yitirecek. O zaman bunların vicdani sorumluluğunu başbakan ve bakanlar üstlenecek mi?
Başbakan konuşur da bakanlar durur mu? Sağlık Bakanı Recep Akdağ "Kürtajın suç olmadığı ülke hemen hemen, neredeyse dünyada yok gibi.” demiş. Aslında hiç de öyle değil. Geri kalmış Asya ve Afrika ülkelerinde yasak. Ancak dünyanın birçok ülkesinde kürtaj serbest. Bunu en çok sayın bakanın bilmesi gerek, ya da konuşmadan önce araştırması. Daha sonra tecavüz edilen kadınların hamileliğine getirmiş sözü. İstenmeyen gebeliklerden olan tecavüz sonrası gebelik için; “Annesi doğursun, gerekirse devlet bakar” demiş. Sayın bakan tecavüzün ne olduğunu biliyor mu? Hele böyle doğacak olan çocuğun, onu doğuran annede nasıl bir sorun yaratacağını düşünebiliyor mu? Aslında bilmeli, ancak söyleme cesareti nerede?
Sıra gelmiş diğer partililere. Samanyolu haber’e konuşan Ankara Belediye Başkanı Melih Gökçek kürtaj konusunda söylenecek en yakışıksız açıklamayı yapmış. Konuk olduğu programda son günlerin çok tartışılan konusu tecavüz ve kürtaj konularına değinen Gökçek, tecavüz sonrası hamile kalan kadınların kürtaj olmasına karşı şu görüşü savunmuş.”Anası tecavüze uğruyorsa neden çocuk ölsün, günahı ne? Anası ölsün öyleyse.” Tam ona göre bir söz. Anası ölünce çocuğu evlat edinecek herhalde.
Lider konuşur da cemaat durur mu? Cuma namazı öncesi camilerden ortak konuşma yapılır. Geçen hafta cuma namazında şu sözleri duydum: “Günümüzde kürtaj gündemde. Biz de görüşümüzü belirtelim. Başbakanın bu sözlerine karşı kadın dernekleri sokaklara çıkıp “Bedenimize dokunmayın” diyorlar. Yani bunun anlamı “Biz zina yaparız, kime ne” İnanın şok oldum. Birincisi Diyanet politikanın dışında olmalı. Sana ne siyasetten. İkincisi “bedenimize dokunmayın” deyince biz zina yaparız, kimse karışamaz anlamı nasıl çıkarılıyor, hayret.
 Kadınların Eskişehir’de gerçekleştirmeye çalıştıkları kürtaj yasasıyla ilgili eylemde polisin takındığı tavrı gazetelerde gördünüz mü? Üç erkek polis memurunun, incecik bir kadının kollarını nasıl kıvırdıklarını, nasıl yere yatırdıklarını, ensesinden, boynundan nasıl sıktıklarını, saçlarını nasıl çektiklerini, ağzınız açık incelediniz mi gazetedeki fotoğraflardan? O kadınların ellerinde silah mı vardı ki bu denli sert davranıldı. O görüntüleri gören Başbakan’ın ya da diğer AKP’lilerin hiç mi vicdanı sızlamadı?
Sonuç olarak kürtaj ve sezaryen ailenin özel yaşamı ile ilgili bir konudur. Sadece anne olacak kadının ve eşinin tercihine kalmış bir durumdur. Bu konuda özel yaşama karışılmaması gerekir. Devlet hastanelerinde doktorların maddi kazanç sağlamak için bu işi yaptıkları düşünülüyorsa hastaneler daha sıkı denetlenir. Ülkemizde bunca çözülmesi gereken sorun varken sayın başbakanın ailelerin kaç çocuk yapacağı konusunda önerilerde bulunmasına, kürtaj ve sezaryen konusundaki sözlerine anlam veremiyorum.
Tabi ülkede gündemi bu konu meşgul ederken neler yapıldı ve kimsenin haberi olmadı biliyor muyuz? Bilmeyenlere söyleyelim. Üçüncü köprü ihalesi tamamlandı. Memur maaş zamları % 4+4’e bağlandı. Türk Hava Yolları 300 kişiyi işten attı, zişçilerinin grev hakkı kaldırıldı. ASELSAN’ın % 51’i İsrail’e satıldı. Uyumaya ve uyutulmaya devam.
Saygılarımla hoşça kalın.