Yazımıza kanser hastalığı hakkında bilinen diğer yanlış bilgiler ile devam ediyoruz.
Efsane 5: İlaç sektörü kanser tedavisinin bulunmasını istemiyor!
 
Yaygın olarak üzerinde konuşulan konulardan biri devletlerin, ilaç sektörünün hatta bazı yardım derneklerinin kanser tedavisini saklamak için iş birliği yaptığı çünkü mevcut tedavi yöntemlerinden çok para kazandığıdır. 
Hangi tedavi yöntemi olursa olsun, sıklıkla sözü edilen hep aynı şeydir: “kanseri tedavi etmenin kesin ve ucuz bir yolu bulundu ancak ilaç firmaları para kazanamayacakları için bu tedaviyi bir sır olarak saklıyor.” Bu sadece bir komplo teorisidir ve gerçek değildir. Ulusal sosyal güvenlik kurumları ilaç firmaları tarafından üretilen ilaçları en uygun fiyatla halka sağlamak için çaba harcamaktadır. Ancak ilaç geliştirme süreci çok fazla para gerektirir ve ilaç firmalarının bu parayı ilaç satışından geri kazanmaya çalışması da anlaşılabilir bir durumdur. 
Sırf geleneksel tedavi yöntemlerinde problemlerle karşılaşılıyor olması alternatif tedavilerin işe yaradığını kanıtlamamaktadır. İlaç firmalarının olası bir tedavi yönteminin ortaya çıkmasını engellemeye çalışıyor olması çok da mantıklı değildir, çünkü böyle bir tedavinin bulunmuş olması demek dünya çapında satış yapılacağı anlamına gelir. İlaç firmaları etkin bir tedavi bulunmuş olsa hemen üzerine atlayacaktır çünkü bu ilacı patentleyerek satıştan para kazanacaktır. 
Kayda değer diğer bir nokta ise, kanser dernekleri (örnek İngiltere Kanser Araştırma Derneği) ve devlet desteği ile çalışmalarını sürdüren bilim insanları kar amacı gütmeden özgürce çalışabilmektedir. Bilimsel çalışmalar ile kanser tedavi edici etkisi araştırılan ilaçlar her zaman patentli ve pahalı ilaçlar değildir. Örneğin, 1897’de ilk defa üretilen ve yaygın olarak kullanılan ve ucuz olan aspirinin (asetilsalisilik asit) yüksek riskli kişilerde bağırsak kanserini engelleyici, kemoterapinin yan etkilerini azaltıcı ve kanserin tekrarlamasını engelleyerek yaşam süresini uzatıcı etkileri araştırılmaktadır. 
Sonuç olarak herkesin düşünmesi gereken şöyle bir durum da var, hepimiz insanız. İster politikacı olsun ister bilim insanı, ister ilaç firma sahibi olalım, hepimiz kanser rahatsızlığına yakalanabiliriz. 
Efsane 6 Kanser tedavi yöntemleri tedaviden ziyade ölüme neden oluyor.
 
Açık olmak gerekirse kanser tedavisi – kemoterapi, radyoterapi, ameliyat- hem hasta hem de sağlık personeli için kolay tedavi yöntemleri değildir. Yan etkileri vardır. Kanser tedavisi kanserli hücrelerin yanı sıra sağlıklı hücreleri de etkilemektedir. Ve ne yazık ki bazı durumlarda tedavi işe yaramamaktadır. İlerlemiş kanser vakalarını (bütün vücuda yayılmış) tedavi etmek güçtür ancak tam bir tedavi mümkün olmasa da bu tedavi hastanın ağrı ve acılarını azaltmada ve ömrünü uzatmada yardımcı olabilir. 
Ameliyat şu an için en etkili tedavi yöntemidir. Ancak kanserli bölgenin ameliyat ile tedavi edilebilmesi için erken tanı olması gerekir. Radyoterapi ise diğer kanser ilaçlarına göre daha çok hastanın iyileşmesini sağlamaktadır. Ancak hala kanser tedavisinde en etkin yöntem ameliyattan sonra kemoterapi tedavisidir. Kemoterapi tedavisinin ‘kanseri cesaretlendirdiği’ yönünde endişeler de mevcuttur. Ancak tedavi sonuçları bunun aksini göstermektedir. Örneğin, 1970’li yıllarda testis kanserli erkeklerin %70’i tedavi edilebilirken, günümüzde sisplatin isimli ilaç sayesinde bu oran % 96’ya yükselmiştir. 1960’larda kanserli çocukların %25’i tedavi edilebilirken, günümüzde kemoterapi sayesinde bu oran %75’e çıkmıştır. 
Uzmanlar, tüm kanser tipleri için daha etkili tedavi yöntemlerinin bulunmasının zorunlu olduğunu kabul etmektedir. Tedavide en önemli nokta, özellikle kanserin ilerlemiş olduğu vakalarda, doktorun hastanın ve hasta yakınlarının duruma gerçekçi yaklaşması ve tedavi için en doğru kararı soğukkanlılıkla verebiliyor olmasıdır.
Bazı durumlarda, kemoterapi ile hastalık tedavi edilemese bile, palyatif tedavi sağlanmakta ve kansere bağlı ağrı vb semptomlar azaltılabilmektedir. Kanser hastalığının tedavisinde hastanın yaşam standardı ile yaşam süresi arasındaki dengeyi kurmak önemlidir ve bu nedenle bu karar hastanın kendisine ait olmalıdır. 
Efsane 7. Kanser ile mücadelede hiçbir ilerleme olmadı.
 
Bu doğru değildir. İngiltere’de son 40 yılda kanser hastalığından kurtulan hastaların sayısı yarı yarıya artmış ve geçtiğimiz 10 yılda kanser hastalığı nedeni ile gerçekleşen ölümler %10 oranında azalmıştır. Kısaca son 20 yılda kanser hastalarının yarısının hayatta kaldığı söylenebilir. Günümüzde kanser hastalığının teşhisi ve tedavi şansı daha yüksektir. 
Kanser tedavisinde gelinen noktayı daha iyi anlamak için aşağıda internet adresini vermiş olduğumuz videoyu izleyebilirsiniz (http://vimeo.com/54898062, The Enemy Within: 50 years of fighting cancer). Video İngilizcedir ve 50-60’lı yıllardan günümüze kemoterapi tedavisi, günümüzün akıllı ilaçları ve hedef odaklı radyoterapi tedavisi ile ilgili bilgiler içermektedir.
Tedavi ile ilgili hala alınacak çok yol var. Akciğer, beyin, pankreas, yemek borusu kanseri gibi bazı kanser türlerinin tedavisi biraz daha yavaş ilerlemektedir. Ve sevdiklerimizi kanser hastalığı nedeni ile kaybettiğimizde sanki hiçbir tedavi yönteminin işe yaramadığını düşünür ve inancımızı kaybederiz. Bu nedenle bilim insanları en kısa sürede kanseri yenebilmek için çalışmalarını sürdürmektedir.
Her birey kanser ve diğer hastalıklar ile mücadelede üzerine düşeni yapmalıdır. Hayatınıza egzersizi eklemek için yarını beklemeyin.

Sağlıklı Günler Dileriz
13.6.2014
Yazan: Figen Selli
Danışman: Ecz. Çiğdem Selli Karakaya
Kaynak:http://scienceblog.cancerresearchuk.org/2014/03/24/dont-believe-the-hype-10-persistent-cancer-myths-debunked/