3 MART 1924 DEVRİM YASALARI
3 Mart 1924 tarihimizin en önemli günlerinden biridir. Bu tarihte çıkarılan Üç Devrim Yasası adı verilen yasalara bir göz atalım.
429 sayılı Din İşleri ve Vakıflar Bakanlığının kaldırılmasına İlişkin Yasa,
430 sayılı Öğretimin Birleştirilmesi Yasası,
431 Sayılı Halifeliğin Kaldırılması ve Osmanlı Hanedanının Türkiye Cumhuriyeti Toprakları Dışına Çıkartılmasına İlişkin Yasa.
Bu yasalarla, Türkiye`de eğitimin demokratikleşmesinin ve ulusallaşmasının önündeki engeller kaldırılmış, ulusal kültürün temelleri atılarak doğabilecek kültür çatışmaları engellenmiş, ülke ve ulus ortaçağ kalıntısı kurumlardan arındırılmış, yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli “Laik cumhuriyet” ifadesiyle güçlendirilmiştir.
Atatürk, halifeliğin gücünün ve anlamının önemini yitirdiğini görmüştü. I.Dünya Savaşı’nda, padişah V.Mehmet Reşat’ın cihat çağrısına Müslümanlar itibar etmediği gibi, İngiliz ve Fransız orduları içinde birçok Müslüman bize karşı savaşmış, Mekke Emiri Şerif Hüseyin de İngilizlerin sözlerine kanarak bizi arkadan vurmuştu. Son padişah Vahdettin, halife olduğu halde yurdumuzu işgal eden, sömürgeleştirmek isteyen emperyalist İngilizlerin yanında yer almış, onlarla birlik olup M. Kemal ve arkadaşları hakkında ölüm fetvası bile çıkartmış, sonunda onlara sığınarak yurttan kaçmıştı. Atatürk , halifeliği kaldırarak İslam dünyasını kanlı hilafet kavgalarından kurtardı.
Ulu önder Atamıza kulak verelim:
“Müslümanları halife hayali ile oyalamak ve aldatmak çabasında bulunanlar, yalnız ve ancak Müslümanların ve bilhassa Türkiye’nin düşmanlarıdır. Böyle bir oyuna hayal bağlamak da ancak ve ancak cahillik ve gaflet eseri olabilir(Nutuk 1927, Sh. 515)
Aynı gün eğitimdeki kargaşayı ortadan kaldırmak, eğitimde birliği sağlamak, eğitimi devlet denetimine almak amacı ile Tevhid-i Tedrisat Kanunu(Öğrenim Birliği Yasası) kabul edildi. Çağın dışında kalan, toplumun ihtiyaçlarına cevap veremeyen, kendini yenilemeyen, toplumda kültür farklılığı(ikiliği) yaratan medreseler kapatıldı. Burada amaç, geriliğin, tutucu düşünce sisteminin başını ezmekti. Yüzyıllardır ulusun batı ile her açıdan ilişkisini yasaklayan, ileri atılan her adımın önünü kesen medreselerin kapatılması, devrimlerin hele laikliğin her türlü gerici saldırıya karşı korunmasını sağladı.
Atamızın bu kadar üzerine titrediği öğretimde birlik, günümüzde gereği gibi korunabildi mi? Üzülerek belirtelim ki bu yasa çok partili dönemde oy kaygısına düşen bazı politikacıların kurbanı oldu. Çoğu kontrol edilemeyen binlerce şeriat kursu tüm yurdu kapladı. Kuran kursu eğitiminden geçmeyen, belli bir amaç doğrultusunda çalışan kişilerin mahalle aralarında açtığı, 5-15 yaşındaki çocukların katıldığı bu kurslar denetlenmedikçe yetişen yeni neslin nereye varacak siz düşünün.
8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de kutlanacak. Bu gün, amaçlarına ulaşmak için çaba veren, çalışan kadınlar için bir gündür. Bu gün, dünyada sırf kadın olduğu için sömürülen, tarlalarda, fabrikalarda bir kadın işçi olmanın, emek ve alın terinin damla damla süzüldüğü, analarımızın, bacılarımızın günüdür. Kendimize dürüstçe soralım. Acaba bu gün, mutfağında evlatlarına yemek pişiren annelerimizin, tarlasında orak sallayan, fabrikada tütün saran kadınlarımızın sevinçli günü müdür?
Kadınlarımız, dünyada en yaygın işlenen suça maruz kalıyorlar: Şiddet. Türkiye bu konuda başı çeken ülkelerden. Suçu işleyenler ise neredeyse hiç cezalandırılmıyor, birçok yerde kadına şiddet meşru görülüyor.
Her işin başı eğitim diyoruz ya. Türkiye'deki kadınlarımızın çoğu eğitim yönünden yetersiz olduğu için, şiddet gören kadınlarımızın neredeyse yarısı, kocalarının kendilerini dövmelerini haklı buluyor. Bu aslında çok garip, garip olduğu kadar da acı.
Kısacası Dünya Emekçi Kadınlar Günü, 14 Şubat Sevgililer Günü gibi, sadece bir gün için kadınlara narin bir çiçek gibi, kırılmaması gereken bir biblo gibi davranılan, çiçek ve çikolata hediye edilen bir gün değildir. Tüm emekçi kadınların günü kutlu olsun.
Saygılarımla, hoşça kalın.