Tarih, çizgi roman kahramanı He-Man’in “Güç bende” dediği gibi, tek gücün kendilerinde olduğunu düşünen zorbaların yaptığı akıl almaz örneklerle doludur. Bu zorbaların yaptığı tek şey vardır: Zulüm. Bu güçle baskı kurarlar, “Ben her şeyi yaparım, kimse engel olamaz” havasına girerler. Ancak bu kişilerin sonu hep acı biter. Nemrut, Mussolini, Hitler, Pinochet, Franco’nun sonu ne oldu? Yıkıldı gitti hepsi de. 


5 Ağustosta Türkiye’de hukuk büyük bir yara aldı. Hukuk artık huguguk oldu. Gerçi hukuk bitse de umudumuz bitmedi. O umudu içimizde taşıyoruz ve sonunda kazanan hukuk olacak. Bugün ülkemizde hukuka, demokrasiye, insan haklarına inanan kaç kişi var? Akıl almaz suçlamalarla, istem dışı yüklenen, kanıtlanamayan sahte delillerle insanlar özgürlüklerinden mahrum bırakılıyor. Basın özgürlüğünü, yargı bağımsızlığını, demokrasi ifadesini yitirmiş durumda. Ancak bu böyle gitmez, zulüm devam etmez. Gün gelir halk bunun hesabını sorar. 


1 Şubat1979’da Milliyet Gazetesi başyazarı Abdi İpekçi Mehmet Ali Ağca tarafından arabasında öldürüldü. Ağca “5-6 el ateş ettim.” dedi, arabada 9 mermi ele geçirildi. Bu cinayeti yalnız işlemediğini gösteriyordu. Oral Çelik ve Mehmet Şener’in adı geçti. Hatta Uğur Mumcu “Şener iade edilirse İpekçi cinayeti aydınlatılır, yitirilen her saniye önemli.” diye yazdı. Ama değil saniye aylar geçti, tutuklanan herkes delil yetersizliğinden serbest kaldı.


2 Temmuz 1993’te Sivas’ta 35 aydın yakıldı. Suçu işleyenler kamu görevlisi değil sivil oldukları için dava zaman aşımına uğradı. Madımak Yangını aktörleri salıverildi. Yine 1990’lı yıllarda Güneydoğu halkı üzerine kâbus gibi çöken kanlı Hizbullah örgütü, aralarında İslamcı Yazar Konca Kuriş’in de bulunduğu yaklaşık 500 kişiyi domuz bağıyla bağlayıp üzerine beton dökerek hunharca öldürdü. Hükümetin yasada yaptığı değişiklikle bu kanlı infazları gerçekleştiren 44 örgüt mensubu serbest kaldı. Daha sonra  “Yanlış oldu. Teslim olun” dendi. Adamlar çoktan yurt dışına çıkmışlardı. Tıpkı Gezi Parkı’nda kadın tekmeleyip pala sallayan adamı serbest bırakıp ardından teslim ol dedikleri gibi.


Bu ülke saf, temiz kalpli Müslümanları kandırıp onlardan nemalanan Jet Fadılların, Deniz Feneri gibi kurum yöneticilerinin ceza almadığını, ya da kısa süreli cezalar aldığını gördü. Devletin malını deniz gören hortumcu kerizlerin alkışlandığını izledi. 50 kilo esrarla yakalanıp “İçiciyim.” diye kurtulanları üzülerek seyretti. 13 yaşındaki çocuğa tecavüz edenlere saygı göstermeye, el üstünde tutmaya devam etti. Ağaçlar kesilmesin, doğamızı koruyalım diyenleri biber gazı, gaz bombası ve toma ile dağıtan, kendi yurttaşını öldüren, kör eden emniyet güçlerini kahraman ilan edip ikramiye veren iktidarla tanıştı. Taksim Meydanında şanlı bayrağımızı satan kişileri 20 yıl hapis istemiyle tutuklayan yargıyı da gördü. Bir baba oğlunun düğününde evine bayrak asmak için izin alınması gerektiğini içi sızlayarak öğrendi. Ancak bu ülke Reyhanlı’da şehit düşenleri umursamayıp, onlara ağlamayan, eğlence programlarını iptal etmeyen, fakat Mısır’da ölenlere gözyaşı dökenleri, onlar için yas ilan edenleri de unutmayacak.


Bu ülkede hukuk iktidarın keyfine göre işliyor. Bir Ergenekon masalı çıkarıldı, ülkede onca terörist varken emekli komutanlar terörist ilan edildi. Hem de teröristlerin gizli tanıklığı ile. Uydurma belge ve iddialarla insanlar tutuklandı, yıllardır içerde. Özel yetkili savcı ve hâkimlerden kurulu özel mahkeme ne demek? Açıkça söyleyeyim, iktidarın mahkemesi. Yani iktidarın darbesi. Eğer bir ülkede görevini yapan savcı ve hâkimler görevden alınıyor veya başka yere sürülüyorsa, tutukluları savunan avukatlar da suçlu sayılıyorsa hukuk nerede. Ülke iç savaşa sürükleniyor, tutarsız ve anlamsız dış politika ile Suriye’de başlayacak belki de bir 3. Dünya Savaşının içine çekiliyor. Tarihte İnönü’nün ülkeyi 2. Dünya Savaşı’na sokmama çabalarını görmezden gelenler, bugün ülkeyi savaşa sokmaya can atan iktidara alkış tutuyor.

Bir de dilek-temenni bölümü var. Bu ülke başbakanının bir Amerikan gazetesine “Irak’ta savaşan ABD’li kahraman askerlere, en az zayiatla ülkelerine en kısa sürede dönmeleri arzusuyla dua ediyoruz.” deyip şehit olan kendi askerleri için kelle deyimini kullanarak “Askerlik yan gelip yatma yeri değildir.” dediğine tanık oldu. Cumhurbaşkanının da “Dünya barışını korumak için, son 50 senede dünyada en çok Amerikalılar kendi çocuklarını feda etmişlerdir.” sözlerini unutmayacak. 
11 yıldır tek başına iktidar olmanın verdiği gücü yanlış kullanarak her konuda, her alanda suç işleyen iktidar bu yaptıklarının hesabını hem bu dünyada, hem öteki dünyada mutlaka verecektir. Yüce Allah kul hakkı yiyeni affetmez. Müslümanlıktan bahseden iktidar önce kul hakkının yendiği Deniz Feneri dosyasını sonlandırsın. Eğer savsaklıyorsa bu işin vebali onların da omuzuna binecektir. Ülkede bunca yoksul varken, halk büyük geçim sıkıntısı çekerken gemicikler, villalar almak, yandaşlarını usulsüz ihalelerle zengin etmek Müslümanlığın neresinde var? Bir de halkla dalga geçmezler mi? Enerji bakanı eylülde doğalgaza zam yok müjdesi verir(eylülde doğalgazı çok kullanıyoruz ya(!), Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, Silivri’de görülen dava ile Türkiye'nin büyük bir demokrasi ve hukuk sınavından geçtiğini söyledi. Gülelim mi ağlayalım mı? Bu ülkede hukuk guguk olmuştur. Halk artık ülkede adalete, hukukun işlediğine inanmıyor. Saygılarımla hoşça kalın.