“Varlığım Türk varlığına armağan olsun”


        Değerli okurlar geçen yazımda sizlere küçük hırsızlardan bahsedeceğimi söylemiştim. Ancak geçen yazıma almış olduğum bir yorum çok manidar geldi ve paylaşmak istedim. “Aç Hırsız, Tok hırsız, Pişkin Hırsız” yazımda çiftçi ayakta zor duruyor demiştim. Buna “Adam çiftçi bitmiş diyor, hangi çiftçi. Evinin önünde …. traktör olan çiftçi mi? Bırakın bu palavraları. Geçen sene Bayındır’da satılan,  tescili yapılan traktör sayısını biliyor musunuz?” şeklinde bir yorum aldım. Öncelikle buna cevap vermek isterim, arkadaşlar AB Ülkeleri bütçelerinin %40’ını çiftçiyi desteklemek için kullanırken bizim ülkemizde bu kanunen bütçenin %1’i olmasına rağmen binde altısını çiftçi kara zorla alabilmekte ve bu aldığı binde 6’lık desteklemeyi de mazottaki ÖTV’ ile geri vermektedir. Düşünsenize arkadaşlar 06/01/2014 yılına kadar bizim ülkemizde pırlanta sıfır KDV ile alınıp satılırken tarım ürünleri %8 ila %18’lik KDV ile alınıp satıldı. Bizim çiftçimiz ineğinden pırlanta mı sağıyordu? Ya da toprağında pırlanta mı yetiştiriyordu? %28’i çiftçi olan memleketimizin Millet Meclisinde kaç tane çiftçi Bakan veya Vekilimiz var sorarım size değerli arkadaşlar. Elbette çiftçi traktör alacak. Traktör çiftçinin ekmek kapısı, Peki siz biliyor musunuz Ülkemizde kaç tane yat var ve bu yatlar kimlerin? Çitçinin üretmek ve insan doyurmak için kullandığı traktörün mazotunu ÖTV vergisi konulmak suretiyle çiftçiye verilen desteklemeyi geri alan bu hükümet nedense yatlarda sevk-i sefa için kullanılan mazottan bu vergiyi almamaktadır. Şimdi soruyorum size dünyanın en onurlu işi üretmek ve insan doyurmak mıdır? Yoksa gezip zevk sefa içinde yaşamak mıdır? Çiftçi kazandığıyla traktörünü yeniler, bir tane hayvanı varsa ikincisini alır, kazancı oranında tarla alır, ya da kiralar; kazandığını tekrar üretime yatırır bu doğrudur. Ya bu yatlarda gezenler, Havyar yiyip Şampanya içenler, Dayı diye ayılara yaslananlar kazandıklarını ne yaparlar?  İsviçre bankalarında, yastık altlarında, çelik kasalarda, ayakkabı kutularda istiflerler öyle değil mi değerli okurlar? 

       Yani sizin anlayacağınız arkadaşlar şairin de dediği gibi; Havyar yiyip şampanya içenler çayımızı çorbamızı ne bilsin? Dayı diye Ayılara yaslananlar emmimizi, dayımızı ne bilsin? Dayı deyip ayılara yaslananlar dedim de aklıma geldi bu büyük hırsızlara yaslanarak malı küçük küçük götüren hırsızlar var bir de. Bunlar hangi iktidar dönemi olursa olsun, iktidar olan partinin saflarında kendilerine benzeyenleri bulup onların himayesine hemen giriverirler ya da iktidarın yandaşı kuruluşlara, sendikalara, vakıflara, derneklere kapağı atıverirler. Çünkü bunlar yukarıda büyük ihaleler dönerken aşağıdan az da olsa sebeplenmek istemektedirler,  Bu gün çevremizde görmekteyiz; Devlet dairelerinde kanun ve yönetmelikler uygulanmamakta, bahsettiğim küçük çaplı hırsızlıklara açılan soruşturma incelemeler yürümemekte. İktidara karşı bir cümle sarf edildi diye insanlara yıldırım hızıyla soruşturma açılıyorken bu tür hırsızlıklarla devletin zarara uğratıldığı belgelense dahi soruşturma başlatmada en üst sınır olan iki yıl gibi bir zaman bekletilmekte, hırsızlıklara, dolandırıcılıklara devleti idare edenler göz yummaktadır. Bunları hep yaşadık ve yaşamaya devam etmekteyiz. Çünkü bu hırsızların arkasında daha büyük hırsızlar vardır ve onlara bir şey olmaz. Olan yine bu millete olur. Bu konuda belge istenirse onlarca belge bende mevcuttur. Sadece bu ilçede benim görebildiğim onlarca yolsuzluk belgesi. 

        Allah bu milleti zalimlerin, hırsızların, talancıların zulmünden korusun ve kurtarsın. Zalimleri bildiği gibi yapsın, uykudakileri uyarsın. 
        Türk Çiftçisinin ve Gazetecilerimizin 10 Ocak Tarım bayramını ile Çalışan Gazeteciler Bayramı kutlu olsun. Hoşça kalın, sağlıcakla kalın.