Gencecik bir kızdı Özgecan. Birbirinden güzel hayalleri, birbirinden önemli hedefleri vardı hayatta. Ta ki o karanlık gün gelip çatana kadar. Okuldan çıkmış evine gitmek için yola koyulmuştu. Nereden bilebililirdi ki bindiği dolmuşun onu evine değil de ölüme götürdüğünü. Bir tarafta başarıya yürüyen bir öğrenci, diğer tarafta ömrü boyunca kalkıştığı her şeyi başarısızlıkla sonuçlandıran cani adamın teki.

Herşey dolmuş şoförünün ters istikamete girmesiyle başladı. Özgecan bir şeylerin yolunda gitmediğini anlamıştı ama iş işten geçmişti çoktan. Başladı katiline bağırıp çağırmaya.. Kim bilir ne acılar çekti o an? Kim bilir neler geçti aklından? Kim bilir neler hissetti?

Bu sırada gözü dönmüş dolmuş şoförü de aracını tenha bir köşeye çekerek Özgecan’ın üzerine yürüdü. Niiyeti belliydi. Gözü dönmüş ve karşısındakine tecavüz etmekten başka hiçbirşey düşünmüyordu o an. Kendini korumak için yanında bulunan biber gazını sıkan Özgecan kısa bir süre de olsa kurtulmuştu katilinin elinden. Daha sonra katil dolmuş şoförü araçta bulunan bıçağını çıkararak başladı rastgele sallamaya. Ve olanlar olmuştu. Özgecan kanlar içinde yığılmıştı dolmuşun içine. Ama yine de hayata tutunacak kadar kudreti vardı.  Aldığı bıçak darbeleriyle Özgecan’ın ölmediğini gören cani adam bu sefer levye ile Özgecan’ın başına vurmaya başladı. Artık Özgecan da yavaş yavaş gözlerini kapamaya başladı hayata. İşte Türkiye’yi ayağa kaldıran vahşetin hikayesi böyle gerçekleşti. Sonrasında ne oldu? Gencecik bir kızın yaşamına son veren cani dolmuş şoförü adalete teslim olması gerekirken Özgecan’ın cansız bedenini de yok etmek istedi. Bunu tek başına yapamazdı. Hemen bir arkadaşını ve babasını arayarak yardım istedi. Beklenen yine olmadı. Arkadaşı ve babası doğru olanı yapmak yerine katile yardım etmeyi seçti ve Özgecan’ın cansız bedenini yakarak yok etmeye kalkıştı. Herşey bitti derken ilahi adalet çıkageldi bir anda. Yol kontrolü yapan jandarma ekiplerinin dikkatinden kaçmadı durum. Yapılan vahşet bu şekilde ortaya çıkmış oldu.

Peki hiçbir suçu ya da günahı olmayan Özgecan’ın vahşice katledilmesi toplum üzerinde nasıl bir etki bıraktı? Her ne kadar meydanlara çıkıp yaşanan bu olayı kınasak da hiçbirimiz Özgecan’ın ailesinin yaşadığı acıyı yaşayamayız. Daha doğrusu hiç birimiz, bir anne yada bir baba kadar üzülemeyiz bu olaya. Kızları şehir dışında üniversite öğrenimi gören aileleri bir düşünün. Şimdi hepsi diken üstünde. Hepsini ayrı telaş sardı. Ya bizim kızımızın başına da gelirse böyle bir olay?

Gelelim dolmuş şoförlerine. Bu ülkede gerçekten adam gibi işini yapan ve bayan müşterisi dolmuşa bindiğinde aynaya bile bakmayan dürüst dolmuş şoförleri var. Şimdi bu cani bütün bu dolmuşçuların da hakkına girmiş  olmadı mı? Artık insanlar akşam saatlerinde tek başına dolmuşa binmeye bile korkar hale geldi. Ülke genelinde yaşanan bu travmanın sorumlusu acaba ne kadar ceza alacak?

En azından bu gibi istisna durumlarda Türkiye’deki yargı sistemi tekrar elden geçirilmeli. Böyle hunharca işlenen cinayetlerde idam cezası geri getirilmeli. Sonuç olarak Özgecan sadece Mersinli bir ailenin kızı değil. Senin kızın, benim kızım, Türkiye’nin kızı. Kızımıza bu korkuyu yaşatan ve böyle bir ölüm şeklini tadtıran katilin cezaevinde olsa bile nefes almasına lüzum yok artık. Kahrolası zevki uğruna sadece Özgecan’ı değil, tüm insanlığı öldüren bir katilin yaşaması beni rahatsız ediyor.

Biz bu olayın neden yaşandığını, bundan sonra yaşanmaması için neler yapmamız gerektiğini düşünürken, sen nurlar içinde yat Özgecan. Son gününü hiç hatırlama. Melekler yoldaşın olsun.