Her şey 2007’de Cumhurbaşkanlığını ele geçirmeleri ile başladı. Bu bir milat oldu. Sayın Sezer zamanında bir şey yapamadılar. Çünkü karşılarında tarafsız bir devlet başkanı vardı. Seçim öncesi her önlem alındı. Orduya kumpas kurularak(kendi ifadeleri) ilk gözdağı verildi. Buradan gelecek tehlike türlü yalanlarla engellendi. Cumhurbaşkanlık makamı el değiştirince Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay üye seçiminde devlet başkanının kontenjanı arttırılıp önce yargı elden gitti. Ardından yıllardır içlerinde gizledikleri kini kusarak Atatürk’e ve tek parti dönemine saldırı başlatıldı. Yalan, mesnetsiz, yeni bitme tarihçiler desteğiyle haber üretilip bu değerli kişiler halkın gözünden düşürülmeye çalışıldı. Ancak bunu başaramadılar. Halk Atasına gün geçtikçe daha sıkı sarıldı(Birkaç cahil ve vefasız dışında). Milli eğitim, milliğini yitirdi. Türklük ayaklar altına alındı. TC’lerin kurumlardan kaldırılması bile düşünüldü. 


Ve yıllardır gizli gizli yapılan yolsuzluk ve hortumlamalar, ortağı ile araları açılınca su yüzüne çıktı. Bu bakımdan 17 Aralık ikinci milat oldu. İlk anda abandone olan iktidar, her şeyi ayarladı, horozlanmaya başladı. Deliller yok edildi, operasyon düzenleyenler sürüldü, davalara bakan savcılar görevden alındı. Her şey istedikleri duruma geldi. Başladılar paralel devlet, bize tuzak kurdu, demeye. Nasıl olsa onlar Müslüman’dı, onlara inanacaklardı. Öyle de oldu. Ses kayıtları montaj dediler, sahte olduğuna dair belge alıp karşı tarafın yüzüne fırlatamadılar. Çünkü hepsi gerçekti. Savcı kararına gerek duymadan gazeteciyi içeri attırma cüretini bile gösterdiler. 


Nihayet seçim dönemine girildi. Farkında idiler, oy kaybediyorlardı. İşi şansa bırakmamak gerekti. Daha seçim başlamadan oylar çalındı. Nasıl mı? Yüksek seçim Kurulunun açıkladığı seçmen sayısı 52 milyon 695 bin 831. Basılan oy pusulası sayısı 141 milyon 654 bin 161. Sandıkta “Yanlış bastım, bir oy pusulası verin de düzelteyim” deyince verilmediğine göre neden bu kadar çok oy pusulası basılıyor? Kümeslerde, ahırlarda seçmen var, diye liste yaptılar. Oy pusulaları, sandık mühürleri, evet mühürleri seçim başlamadan çalındı, sandıklara atılacak oy pusulalarına “evet” mührü basıldı. Seçim yasasını değiştirip Büyükşehir Belediye Başkanlığı için oradaki adayları tanımayan, şehir görmemiş kişilere oy kullanın, dediler. Çünkü kırsal kesimden gelecek oyların sonucu değiştireceğini biliyorlardı.


Bir de seçim ve sayımlar sırasında yaşanan rezaletler var. 364 gün kesilmeyen elektrik ne tesadüf tam sayım anında kesiliyor. Aslında bunlar çok yetenekli. Kedilere bile trafoya gireceği saati öğretmişler. Helal olsun. Çankaya’da bir sandıkta AKP 107, CHP 152 çıkıyor. Ancak tutanağa AKP 106, CHP 104 olarak geçiyor. CHP’nin oy sayısı bir üstündeki HDP’ye yazılıyor. Ankara’daki sayımda oy farkı 3 bine düşünce Melih Gökçek ve İçişleri Bakanı Efkan Ala seçim merkezlerine gidiyor. 2 saat boyunca içeriye kimse alınmıyor. 20-30 dakika ekranda oy oranı gösterilmiyor. Daha sonra aradaki fark büyüyor. Bir sandık başkanı açıklıyor. Saldırıya uğramalarına rağmen torbayı teslim ediyor, %72 CHP, %22 AKP olan sandık sonucu %55 AKP olarak açıklanıyor. Sandık açılıyor oylar sayılıyor, geçerli oy sayısı 179. Sonuç tutanağı 183 AKP. Çöplüklerden çıkan CHP ve MHP’ye evet basılı oy pusulasının haddi hesabı yok.


Denizli'de oylama bitiminde kalan boş oy pusulalarına "Evet" mührü basarken suçüstü yakalanan AKP’li kadın suçunu itiraf ediyor. Antalya B.B. de AB Bakanı Antalya Adliyesine gidiyor, bir anda +5000 küsur fark, -5000 kusur'a düşüveriyor. En doğru haberi vermesi gereken TRT saçma sapan yüzdeler veriyor. Anadolu Ajansı genel müdürü 30 Mart akşamı AKP Genel Merkezi'ne “gitmedim” diyor, Arınç, 15 dakika uğradığını söyleyip, "Bunda ne var?" diyor. Olmaz da genel müdür niye gizliyor. Sonuç tutanağı oy sayısı üzerindeki karalamaları gördük. 25-30 yıl önce de sandıkta görev aldım. Hâkimler bir yanlışlık olursa mesleğinizi yakarım, derlerdi. Şimdi bu usulsüzlükleri yapmazsan yakarım deniyor. 


Her yer hırsızlık, sahtekârlık. Bu seçim tarihe bir ayıp olarak geçecek. Hayatını hırsızlık, haksızlık, sahtekârlık üzerine kuranlar için bu yollar normal. Neden geçmişte böyle şeyler bu kadar yoğunlukta yaşanmadı? Neden son iki-üç seçim şaibeli? Seçim öncesinde boş oy ve mühür çalınmalarına YSK'nın önlem almayışı ve üzerine gitmeyişinin sonucu normal olarak böyle oluyor. Partiler itiraz ediyor, oylar yeniden sayılsın, diyor. İl seçim kurulu itirazı reddediyor. Böyle şey olur mu? Haklarını bile aramaları engelleniyor. Selçuk, Ödemiş, Köyceğiz’de yeniden sayılan oylarla belediye AKP’ye gitmedi mi? Bir de sanki bir halt bulmuş gibi “Eski CHP’li Antalya BB Başkanı yolsuzluk evraklarını yakıyor" dediler. Oysa yakılan evraklar 5 yılını doldurmuş yakılacak belge. Başları ne ki, kendileri farklı olsun.


Dernek başkanlığım zamanında ilçemize gelen CHP’li vekillere ve il yöneticilerine hep söyledim, “Biz Tire’de yapıyoruz, her yerde sandıklara sahip çıkın” dedim. Partilerin ellerinde sandıkların numarası, hangi sandıkta kaç oy kullanıldığı, hangi partiye kaç oy verildiğini içeren sandık başkanı ve üyelerinin ortak ıslak imzalı tutanakları var. Bunlar her parti temsilcisine verildiğine göre, seçim kurullarında değişiyorsa, bu hükümetin müdahalesidir ve resmen hırsızlıktır. YSK burada en ufak bir itirazı dahi ciddiye alıp düzeltmelidir.


Son sözüm ülkemizde yaşayan bazı Müslümanlara, bunca yapılanı görmezden gelip yolsuzluklara prim verenlere. Siz destek verdikçe balkona sülale boyu çıkıp coşarlar elbet. Aslında bir parça onuru olan insan onca çıkan kayıtlar sonrası istifa ederdi. Churchill’in dediği gibi “HER ULUS LAYIK OLDUĞU ŞEKİLDE YÖNETİLİR.” Saygılarımla, hoşça kalın.