Geçen hafta Fetih 1453 filmine gittim. Filmle ilgili yorumlarımı biraz sonra belirteceğim. Öğretmenliğe başladığımdan beri hep düşünürüm. Neden yabancılar gibi biz de tarihimizdeki başarılarımızla ilgili filmler çevirmeyiz? Adamlar 1957 yılında Kwai Köprüsü diye bir film yapmışlardı. Konusu 2.Dünya Savaşı sırasında bir grup İngiliz askerinin Japonlara ait bir köprüyü havaya uçurması idi. Üstelik film iki buçuk saat sürüyordu. Bunun gibi en küçük detaydan büyük filmler yaptılar.

Oysa bizim tarihimiz kahramanlıklarla dolu. 1950l’i, 60’lı ve 70’li yıllarda birçok tarihi film çevrildi. Malkoçoğlu ve Karaoğlan gibi çizgi roman kahramanı filmlerin yanında İstanbul’un Fethi(1951), İstiklal Harbi(1954), Düşman Yolları Kesti(1959), İzmir Ateşler İçinde(1959), Çanakkale Aslanları(1964), Bir Millet Uyanıyor(1966) ve Selahattin Eyyubi(1970) bunlardan bazıları. Hele bu yıl üçüncü kez izlediğim Çanakkale Aslanları filminin tadı hala damağımda. O döneme göre belki iyi idi ama günümüz teknolojisi ile yeniden çekilebilir.

Gelelim Fetih 1453 filmine. Fetih 1453 ilk hafta 2,5 milyon kişi tarafından izlendi. Tüm zamanların rekoru. Film oldukça güzel hazırlanmış ve gerçekten “Türkiye’nin en büyük bütçeli filmi” oluşunu bize hissettiriyor. Filmdeki Fatih Sultan Mehmet yani Devrim Evin rolünü layıkıyla yerine getirmiş diyebilirim. Yanındakileri de unutmamak lazım tabi ki. Bilhassa İbrahim Çelikkol (Ulubatlı Hasan),

Ben Türk yapımı böyle bir çekim beklemiyordum. İstanbul’un kuşatılması çekimleri mükemmeldi. Mancınıklarla atılan Grejuva(Rum ateşi) denilen suda da yanabilen silahlar güzel sahnelenmiş. Yürüyen kuleler, bunların üzerine kızgın yağların dökülmesi, gemilerin Haliç’e karadan indirilmesi bilgisayar desteği ile mükemmel sahnelerdi. Filme emeği geçen herkese teşekkürlerimi sunuyorum.

Yalnız filme bir tarih öğretmeni gözüyle bakınca bazı hataları da belirtmek istiyorum. Şöyle ki: Filmin bazı yerleri kısa olmuş. Kısa anlatılmış yani. 165 dakika süren film daha uzatılamazdı ama bazı yerler kısaltılıp önemli bölümler daha açık anlatılabilirdi. Örneğin Fatih’in atını denize neden sürdüğü tam anlatılamamış. Orada Bizans'a yardıma gelen 5 tane Rum ve Latin gemisinin Osmanlı donanması'nı geçerek Haliç'e girmesi, buna engel olamayan Kaptan-ı Derya Baltaoğlu Süleyman Paşa'ya kızarak Fatih’in atını denize sürmesi tam verilmemiş. Hatta bu olaydan sonra görevinden alınan Süleyman Paşa’ya 100 sopa atıldığı tarihi kaynaklarda belirtilir.

Bir diğer hata şahi denilen büyük topların Macar Urban’a döktürülmesi konusu. Bir tanesi 1700 kg bakırdan dökülen bu toplar 1,5 ton ağırlığındaki mermileri bin metreye atabiliyordu. Topların ağırlığı 700 ton idi. Bir topu 70 civarı öküz çekebiliyor, 700 asker götürülürken görev alıyordu. 3 tane dökülen bu şahi toplarını döken Macar Urban değil, Muslihiddin ve Sarıca Sekban’dır. Bu topların tecrübesi yapılırken Edirne’de tüm camlar kırılmıştır. Macar Urban da bir top yapmış, ateşlendiği sırada patlamış, kendisi de topla birlikte havaya uçmuştur. Bu yanlış nasıl yapıldı hala anlamış değilim. Bir de planını bizzat Fatih’in çizdiği ilk havan topuna değinilmemiş.

Buradan film yapımcılarına sesleniyorum. Fetih 1453’ü başarılı bir şekilde bize izlettiren sayın yapımcılar, bizlere şu filmleri de izlettirebilirsiniz.

3.Haçlı Seferi’nde büyük başarı kazanan Selahattin Eyyubi’nin Kudüs savunmasını,

1243 Kösedağ Savaşı’nı(burada kazanılacak bir savaşı bir komutanın nasıl kaybettirdiği anlatılabilir),

Timur ile Yıldırım Bayezid arasındaki 1402 Ankara Savaşı’nı,

Yavuz Sultan Selim’in Mısır’ı fethi’ni(ki o güne dek yaya olarak geçilemeyen Sina Çölü’nü 13 günde geçmişti),

Oruç Reis’in İspanyollarca şehit edilmesini(Feridun Fazıl Tülbentçi’nin Barbaros Hayreddin Ağlıyor romanından senaryolaştırılabilir.)

Barbaros Hayrettin Paşa’nın Preveze Zaferi’ni,

1711 Prut Savaşı’nı(Baltacı ile Rus Çarı I.Petro’nun eşi Katerina arasındaki sır olayı),

3.Selim dönemini(Bekir Büyükarkın’ın Belki Bir Gün adlı harika romanı senaryolaştırılabilir.)

Çanakkale Deniz ve Kara Savaşlarını,

İzmir’in Yunanlılarca işgali ve Hasan Tahsin’i, Antepli Şahin’in yazdığı destanı, Maraş’taki Sütçü İmam Olayını, İzmir’de M. Kemal’e Suikastı, Menemen ve Kubilay Olayı’nı(Kubilay filmi çevrildi, ancak biraz belgesel türünde olmuş), Şeyh Sait İsyanı’nı.

Bunlar ilk aklıma gelenler. Fetih 1453 ile yaşadığımız gurur ve mutluluğu bir de bu filmleri izlerken yaşasak ne güzel olur. Öyle değil mi? Hoşça kalın, saygılarımla.