Eğitim Sen Tire Temsilciliği, yayınladığı yazılı basın açıklamasında Tire’de ve ülke genelinde eğitimdeki aksaklıkları ve bunlara ek olarak da bu aksaklıklara çözüm önerilerini sundu.

 

Ercan ÇELİK

 

 Eğitimdeki sorunları ve çözüm önerilerini 9 ana başlık altında toplayan Eğitim Sen Tire Temsilciliği’ndan yapılan basın açıklamasında şu ifadeler yer aldı;

 

“Ülkemizde ve İlçemizde eğimin ve öğretimin neresinden tutarsınız tutun elinizde kalıyor.  12 Yıllık AKP iktidarı döneminde dinsel, gerici, parası olana daha çok eğitim ve öğretim fırsatının verildiği, yandaş atamaların ve kayırmaların hat safhada olduğu, özel okullara para aktarılırken devlet okullarına en küçük bir yardımın yapılmadığı eğitim politikalarıyla karşı karşıyayız. Eğitim Sen Tire Temsilciliği olarak hem Ülkemizdeki hem de İlçemizdeki eğitim sorunları birkaç başlık altında toplayarak çözüm önerileriyle birlikte eğitimin nasıl olması gerektiğini  yıllardır söylüyoruz ve söylemeye devam edeceğiz.

 Eğitimde Bütün Kapılar Kaosa Açılıyor! 

  İşte Eğitimimizin Sorunları ve Çözüm Önerilerimiz:

1-      TEOG sınavlarının şeffaf ve hatasız yapılaması,

2-      Yönetici Atamaları,

3-      Özel Okullara Kaynak Aktarılması,

4-      Zorunlu Atamalar,

5-      Fatih Projesi,

6-      Okul Öncesi Eğitimin Yarım Gün Olması,

7-      Cumhurbaşkanının Halkın Paralarıyla Reklam Yapması,

8-      Eğitim Öğretim Ödeneğinin Bütün Eğitim Çalışanlarına Ödenmesi,

9-      Norm Kadrosu Olmayan Okula Öğretmen Atamasının Yapılması,

 

1-      TEMEL EĞİTİMDEN ORTA ÖĞRETİME GEÇİŞ SINAVI (TEOG)

 

   TEOG Sonuçları, Okul Kayıtlarında Yeni Bir Kaosun Habercisidir!

    Milli Eğitim Bakanlığı, Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş (TEOG) sistemi ile liselere yerleştirme sonuçlarını açıklamıştır. Buna göre TEOG sisteminde tercihte bulunan öğrencilerden 1 milyon 57 bin 799`u okul kodlarına göre yaptıkları A Grubu tercihlerine, 78 bin 447`si ise okul türlerine göre yaptıkları B Grubu tercihlerine yerleşmiştir. 155 bin 305 öğrenci hiç tercih yapmamasına rağmen, 134 bin 788 öğrenci ikamet adreslerine göre evlerine en yakın okula yerleştirilmiştir. Bunun dışında Van’da ikamet eden bir öğrenci İstanbul’daki bir okula, Hıristiyan öğrenciyi İmam Hatip okuluna kaydetmiştir. Bu sonuçlara göre 20 bin öğrencinin hiçbir okula kaydının yapılmaması büyük bir skandaldır. MEB bu konuya derhal açıklık getirmeli, 20 bin öğrencinin kaydının neden yapılmadığını açıklamalıdır. ( 20 Bin öğrenci hiçbir okula kayıt yaptıramamıştır.)

Sendikamızın daha önce defalarca dikkat çektiği gibi, tercih yapmayan öğrenciler zorunlu olarak evlerinin yakınında bulunan okullara yerleştirilmiştir. Buna göre 134 bin öğrenciden 40 bini imam hatip liselerine, 94 bini meslek liselerine otomatik olarak kaydedilmiştir. MEB yetkilileri her ne kadar bu öğrencilerin kayıtlarını başka okullara aldırabileceklerini açıklamış olsalar da, bunun için her hafta kontenjan taraması yapılacak, diğer okullarda kontenjan boşluğu olmaması durumunda öğrenciler başka okula kayıt yaptıramayacaktır.

Milli Eğitim Bakanlığı, eğitimin bütün kademelerinde benimsemiş olduğu dayatmacı tutum ve uygulamalar nedeniyle eğitimde yaşanan sorunları daha da derinleştirmiştir. MEB, velilerin ve öğrencilerin tercihlerine saygı duymak yerine, otoriter ülkelerdeki gibi öğrencilerle ilgili bütün kararları tek bir merkezden almaya çalışmaktadır. Bakanlık, öğrencilerin ilgi ve yetenekleri doğrultusunda istedikleri okulda okuma koşullarını sağlamak için çalışmak yerine, öğrencilerin hangi okula gideceğini, hangi dersleri seçeceğini bile bizzat kendisi belirlemek istemekte, hiçbir şeye itiraz etmeyen, "itaatkâr" nesiller yetiştirmeyi hedeflemektedir. .

   Eğitim Sen olarak Bakanlığın yapmak istediğinin farkındayız ve bu işin peşini bırakmayacağız. Hem öğrencilerimizin hem de çocuğunu zorla imam hatip ya da meslek lisesine gitmesini istemeyen velilerin yanında olduğumuzun bilinmesini istiyoruz.

    ÇÖZÜM ÖNERİMİZ:

           Biz Eğitim Sen olarak sınava dayalı eğitim sisteminin iflas ettiği, bunun  yerine  her öğrencinin ilgi ve yetenekleri doğrultusunda eğitim alarak öğrencilerimizin yetenekleri doğrultusunda yönlendirilmesinin yapılmasını, eğitimini ve öğretimini bu alanda sürdürmesini istiyoruz.

2-      YÖNETİCİ ATAMALARI;

Eğitim yöneticilerinin görevlendirilmesi süreci tasfiye ve kadrolaşma hareketine dönüşmüştür. Eğitimde Tarihin En Kapsamlı Tasfiye ve Siyasal Kadrolaşma Operasyonu Gerçekleştirilmiştir!

     Eğitim Kurumları Yöneticilerinin Görevlendirilmesine İlişkin Yönetmelik`te belirtilen puanlama sistemi, MEB`in eğitim yöneticilerini belirlerken işi şansa bırakmak istemediğini göstermiştir. Eğitim yöneticilerinin belirlenmesinde tamamı siyasal kadrolardan oluşan üst düzey yöneticilere yüzde 60, sınırlı sayıda okul bileşenlerine ise yüzde 40 puanlama imkânı verilerek, eğitim yöneticisi olarak görevlendirileceklerin 75 puan alması şartı getirilmiştir. Eğitim yöneticilerinin belirlenmesinde mülakat ya da "sözlü sınav" yöntemi üzerinden yeni bir siyasal kadrolaşma hareketi başlatılmıştır. Türkiye`de nerede olursa olsun "mülakat" ya da "sözlü sınav" kelimelerinin tek karşılığının "torpil" olduğunu ilkokul çağındaki çocuklar bile bilmektedir. ( Türkiye genelinde 16 bin okul müdüründe 8 bini, ilçemizde değerlendirmeye tabi tutulan 22 okul yöneticisinden 12’si taraflı ve yandaşı kayırma değerlendirmesinde başarısız kabul edilmiştir.)

  Daha önce girdikleri sınavlarla müdür olan çok sayıda okul müdürü, MEB`de görev alan ve tamamına yakını "siyasal kadro" olarak atanan üst düzey yöneticilerin verdiği puanlarla değerlendirilmiş, eğitim yöneticilerinin belirlenmesinde siyasi referans ve sendikal aidiyetler doğrudan belirleyici hale gelmiştir

ÇÖZÜM ÖNERİMİZ:

  Eğitim Sen Olarak;  Her okulun yöneticisini okulda çalışan personelin kendisinin seçmesini öneriyoruz.

3-Özel Okullara Kaynak Aktarılması;

Devlet okulları kaynak sorunu yaşarken özel okullara kaynak aktarılması kabul edilemez;

     Hükümet 2014-2015 eğitim-öğretim yılında öğrencileri özel okullara yönlendirmek amacıyla özel okula gidecek 250 bin öğrenciye, toplamda 800 milyon TL "destek" verileceğini açıklamıştır.  Son 12 yıldır, her fırsatta özel okullara yönelik teşvik politikaları geliştirmek için olmadık yollar denenmiştir. Bugüne kadar özel okullara vergi teşvikleri ve çeşitli kalemlerde indirimler yapılmış, devlet okullarının en temel talepleri dikkate alınmazken, özel okulların istekleri hükümet ve Milli Eğitim Bakanlığı tarafından anında yerine getirilmiştir.  

  Halktan toplanan vergiler, yine halk için harcanmalı, kamu kaynakları özel okullara hiçbir şekilde aktarılmamalıdır. Bu anlamda Eğitim Sen`in yıllardır savunduğu ve eğitim hakkının temel ayaklarını oluşturan kamusal, bilimsel, demokratik, laik ve anadilinde eğitim talebi gerçekleşmediği sürece, ne eğitimin niteliğini yükseltmek ne de eğitimde yaşanan sorunlara kalıcı çözümler üretmek mümkün değildir.  

   ÇÖZÜM ÖNERİMİZ:

      Eğitim; Devlet tarafından herkese eşit koşullarda ve parasız olarak sunulması gereken  aynı zamanda demokratik, bilimsel, laik ve anadilinde olmalıdır.

 

 

 4- Rotasyon ve Sözlü Sınav;     

 Torba yasa ile getirilen rotasyon ve sözlü sınav kabul edilemez

    Öncelikli gündemlerimizden birisi de mecliste görüşmeleri yarım kalan, önümüzdeki günlerde görüşülecek olan öğretmenlere rotasyon getiren torba yasa düzenlemesidir. Torba yasa tasarısının 98. Maddesinde yer alan düzenleme ile bir süredir kamuoyunda tartışılan öğretmenlere il içi ve il dışı rotasyon (zorunlu yer değiştirme) uygulaması eğitimde yeni bir kaosun habercisidir.

     Eğitimde rotasyon tartışmaları ve aday öğretmenlerin sözlü sınav ile kadroya geçirilmek istenmesi, MEB`in okul müdürlerinin ardından, öğretmenlere yönelik olarak da büyük ve kapsamlı bir operasyona hazırlandığını göstermektedir. Eğitimde performans uygulaması fiilen başlatılmış, siyasi kadrolaşma girişimleri okul müdürlerinden başlayarak yukarıdan aşağıya doğru adım adım uygulanmaya çalışılmaktadır. Böylece eğitimde tıpkı baskıcı otoriter rejimlerde olduğu gibi, fiilen "hükümet memurluğu", "hükümet öğretmenliği" uygulamaları hayata geçirilmek istenmektedir.

     Milli Eğitim Bakanlığı`nın öğretmenlere il içi ve il dışı rotasyon uygulaması halinde tarihte Kavimler Göçünden sonra en büyük yer değiştirme hareketinin yaşanması kaçınılmazdır. Milli Eğitim Bakanlığı`nın görevi, eğitimde 4+4+4 dayatmasında olduğu gibi, attığı her adımda, eğitim emekçilerini mağdur etmek değil, onların yaşadığı sorunlara kalıcı çözümler üretmek, taleplerini dikkate almaktır.

     ÇÖZÜM ÖNERİMİZ:

     Eğitimde, hiçbir gerekçe eğitim emekçilerini öğrencisinden, oturduğu mahallesinden kopararak, zorla başka bir işyerine göndermesini haklı çıkaramaz. Böylesi bir uygulama, özellikle büyükşehirlerin sınırlarının son derece genişlediği bir dönemde açıkça "sürgün" anlamına gelecek ve on binlerce eğitim emekçisinin öğrencileriyle ilişkilerini, aile ve okul yaşantısını alt-üst edecektir. Zorunlu hizmete tabi öğretmenlere yönelik olarak resen atamalarda olduğu gibi, olası bir zorunlu rotasyon düzenlemesinin yaratacağı olumsuzluklar dikkate alınmalıdır.

      Milli Eğitim Bakanlığı, eğitimde "zorunlu rotasyon" uygulamasını asla gündeme getirmemelidir. MEB, öğretmenleri zorunlu rotasyona tabi tutmak yerine, gönüllülük ve teşvik esasına dayalı çözümler geliştirmelidir. Hiçbir eğitim emekçisi kendi isteği dışında çalıştığı okuldan, çalışma arkadaşlarından ve öğrencilerinden zorla koparılmamalıdır.

5-Fatih Projesi; ( Faaliyetleri Artırma ve Teknolojiyi İlerletme Hareketi)

    2010 yılında dönemin başbakanı olan Recep Tayip Erdoğan tarafından açıklanan ve 2012 yılında hayata geçirilmiş olan fatih projesi, tam anlamıyla bir fiyaskoya dönüşmüştür. Halktan alınan vergilerle oluşan Milli Eğitim Bakanlığının bütçesi har vurulup harman savrularak yandaş şirketler zengin edilmişlerdir.

ÇÖZÜM ÖNERİMİZ:

      Eğitim uzmanların görüşüne göre, eğitimde uygulanan teknolojik desteğin eğitime olumlu katkısı sadece yüzde 3’tür. Bu gerçeklerden yola çıkarak nitelikli eğitimin nitelikli öğretmenlerle yapılabileceğimizi söylerken; Her iktidarda değişiminde eğitim politikalarının değiştiği bir sistemde, okulları son teknolojiyle donatsak bile başarılı olmamız mümkün değildir.

6-Okul Öncesi Eğitimin Yarım Gün Olması;

Okul Öncesi Eğitim Kurumlarında “İkili Eğitim” Kararı Geri Alınmalı, Okulöncesi Eğitim Mutlaka Tam Gün Olmalıdır!`

             Milli Eğitim Bakanlığı, Resmi Gazete`de yayınlanan "Okul Öncesi Eğitim ve İlköğretim  Kurumları Yönetmeliği" değişiklikleri ile ilgili olarak okullara gönderdiği yazıda, ana sınıflarında olduğu gibi ana sınıfı ve uygulama  sınıflarında da 2014-2015 eğitim ve öğretim yılından itibaren, günde 50`şer  dakikalık aralıksız 6 etkinlik saati süreyle öncelikli olarak ikili eğilim yapılacağını açıklamıştır.

    Yapılan değişiklikle okulöncesi eğitim veren tüm kurumlarda (bağımsız anaokulları ve ilköğretim ana sınıflarında) günlük aralıksız 6 etkinlik saati (günlük toplam 300 dakika) eğitim yapılacaktır. Yani Pazartesi ve Cuma günleri 9, diğer günler 8 saatlik olan, bugüne kadar tam gün eğitim olarak adlandırılarak yapılan eğitim, yönetmelik değişikliği ile kaldırılmıştır. Bu durumda 36-66 aylık tüm çocukların 6 ders saatinden oluşan yarım günlük okulöncesi eğitim programına dahil edilmesi hedeflenmektedir.

       Yönetmelikte "Ana sınıflarında kayıt alanındaki tüm çocukların  kayıtlarının yapılmasına rağmen, ikili eğitim için grup oluşturacak sayıda çocuk  bulunamadığı takdirde okulun öğretim şekline uygun olarak normal eğitim de  yapılabilir" hükmü yer almaktadır. Buna göre anaokullarında 2014-2015 eğitim öğretim yılından itibaren normal eğitim yapılamayacaktır.   Milli Eğitim Bakanlığı, okulöncesi gibi çocukların eğitim süreci açısından temel eğitim anlamını taşıyan bir alanda bile normal koşullarda zaten sorunlu olan "ikili eğitim" uygulamasını okulöncesine kadar indirerek yüz binlerce çocuk ve veliyi bir kez daha mağdur etmeyi başarmıştır. ( Okul Öncesi Okulların giderleri yüzde elli artarak velilerin sırtına yüklenmiştir.)

   Türkiye`de okulöncesi eğitim kurumlarında yeterli öğretmen, personel, pedagog ve sosyal hizmet uzmanı bulunmamaktadır. Devlet okullarındaki anaokulları dâhil bütün anaokullarında velilerden para talep edilmekte, çocukların giderlerinin önemli bir bölümü veliler üzerinden karşılanmaktadır.

Okulöncesi Eğitimin Yaygınlaştırılması ile İlgili Çözüm ve Önerimiz;

* Koşulları ve fiziki olanakları uygun olan okullardan başlanarak bütün ilkokullarda kurumlarında ana sınıfları zorunlu hale getirilmelidir.

* İlkokullardaki ana sınıflarında ve devletin açtığı bütün okulöncesi kurumlarda her türlü beslenme, barınma giderleri devlet tarafından karşılanmalı, şu an bu kurumlarda yürütülen veliden para toplama işlemine son verilmelidir.

* Yeni yapılan okulların tümünde binaların fiziki yapıları, ana sınıfı açmaya uygun olmalı, eğitim-öğretime yeni başlayan okullarda ana sınıfı oluşturulmalıdır.

* Eğitimin bütün kademelerinde olduğu gibi, eğitimin temeli olan okulöncesi eğitim kurumlarında da her çocuğun kendi anadilinde eğitim alması sağlanmalıdır.

* Eğitim fakülteleri ve üniversitelerle gerekli koordinasyon sağlanarak okulöncesi eğitim kurumlarına öğretmen yetiştiren bölümlerin ve bölümlere alınacak öğrenci sayılarının arttırılmasına öncelik verilmelidir.

*Ailelere gelişmelerle ilgili sürekli rehberlik ve danışmanlık hizmetleri verilmelidir. Bu kurumlarda çalışanlar düzenli olarak hizmet içi eğitimden geçirilmeli, eğitim ve öğretim alanında yaşanan yeni gelişmelerden bilgi sahibi olmaları sağlanmalıdır.

* Okulöncesi kurumların bütün yöneticileri demokratik esaslara göre ve seçimle belirlenmeli, siyasi atamalara asla izin verilmemelidir. 

7-Cumhur, Halkın Paralarıyla Reklam Yapmaya Devam Ediyor Olması;

    Milli Eğitim Bakanlığı tarafından 28.08.2014 tarihinde okul yöneticilerine gönderilen mesajla ( 22206 sayılı yazı gereği  ) Cumhurbaşkanının seçilmesinden dolayı bütün kurumların gece boyunca aydınlatılması emri verilmiştir.

    AKP Hükümeti okullara hiçbir ödenek ayırmazken, her okulun kendi giderlerini kendisinin karşılamasını önerirken, acaba o gece yanan elektrik paralarını okullara ödenek olarak gönderse daha doğru olmaz mı?

 

 

 

   8-Eğitim Öğretim Ödeneğinin Bütün Eğitim Çalışanlarına Ödenmesi;

Eğitime Hazırlık Ödeneği Sadece Öğretmenlere Değil, Tüm Eğitim ve Bilim Emekçilerine Ödenmeli, Ayrımcı Uygulamaya Artık Son Verilmelidir!

   2014-2015 eğitim-öğretim döneminde, öğretim yılına hazırlık ödeneği 850 TL olarak belirlenmiştir. Ancak 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu`nun ek 32`nci maddesinde eğitim ve öğretim hizmetleri sınıfına dahil olan öğretmen unvanlı kadrolarda görevli olup, fiilen öğretmenlik yapanlara (ilköğretim ve okul müdürleriyle yardımcıları, cezaevi okullarında çalışan öğretmenler, yönetici, eğitim uzmanı ve eğitim uzman yardımcıları dahil),  hazırlık ödeneğinin verileceği belirtilmiştir.

    Öğretmen olmayan ve eğitim hizmetleri içindeki emekleri yıllardır görmezden gelinen tüm eğitim ve bilim emekçilerine yönelik olarak yıllardır sürdürülen ayrımcı ve adalet duygusundan yoksun uygulamanın bu yıl da ısrarla sürdürüleceği anlaşılmaktadır.

ÇÖZÜM ÖNERİMİZ:

    Eğitim Sen, yıllardır eğitime hazırlık ödeneğinin iki tam maaş tutarında ve yılda iki kez, tüm eğitim ve bilim emekçilerine verilmesini savunmuştur. Sadece öğretmenlerin değil, tüm eğitim ve bilim emekçilerinin eğitime hazırlık ödeneği almasını, eğitim-öğretim alanında çalışan herkesin bu haktan eşit koşullarda yararlanmasını talep ediyoruz.

 9-Norm Kadrosu Olmayan Okula Öğretmen Atamasının Yapılması;

   Milli Eğitim Bakanlığında gün geçmiyor ki adaletsizlik, kural,yasa,yönetmelikler  hiçe sayılmasın. Bunlardan biride  ilçemizde yaşanmıştır. İlçemiz Kurtuluş Okuluna Kiraz ilçesinden atana bir öğretmenimiz norm fazlası olduğundan dolayı, yine İlçemiz Okullarından Kirazoğlu İlkokuluna normu olmadığı halde ataması yapılmıştır.

   4+4+4  eğitim sistemine geçilirken okullarımızın buna hazır olmadığını, özellikle okularda sınıf öğretmenlerinin norm fazlası olacağını söylediğimizde,  o dönemin yetkileri ve yandaş sendikanın  yetkilileri bunların olmayacağını söyleyip, Eğitim Sen in bu uyarılarına kulak asmadıkları gibi, bu sisteme karşı duran eğitim emekçilerini coplamaktan, ıslatmaktan ve gazlamaktan hiç çekinmemişlerdir. 

Editör: Haber Merkezi