Evet, dünyada ve Türkiye’de bir tiyatro oynanıyor. Tiyatronun adı “Ermeni Soykırımı”. Dünya bir başka âlem, ülkemiz bir başka. Attila İlhan’ın dediği gibi “Bu ülkenin her zaman %10 hain kontenjanı vardır.” Keçecizade Fuat Paşa’nın Fransa İmparatoru’na : “300 yıldır siz dışarıdan, biz içeriden, bu devleti yıkamadık!" dediği gibi bu cumhuriyeti kötülemek, küçük düşürmek aşağılamak için elinizden ne gelirse yapıyorsunuz.

 Ülkemizden başlayalım tiyatro oyununa. Orhan Pamuk'un "Türkler bir milyon Ermeni ve 30 bin Kürt'ü katletti" ifadesini kullanıp 2006 yılında Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanan ilk ve tek Türk oldu. Bu ödül “İnce Memed” adlı eseriyle tüm dünyada hayranlık uyandıran Yaşar Kemal’e neden verilmedi? Çok ilginç değil mi? Erdoğan geçen yıl başbakanlığı döneminde taziye mesajı yayınlayıp “Her din ve ulustan milyonlarca insanın öldüğü 1.Dünya Savaşı sırasında, tehcir gibi gayr-ı insani sonuçlar doğuran olayların yaşanmış olması, Türkler ile Ermeniler arasında duygudaşlık kurulmasına ve karşılıklı insani tutum ve davranışlar sergilenmesine engel olmamalıdır” demişti. Cumhurbaşkanı olarak Ermeni Soykırımı’nın 100. Yıldönümünde de “1.Dünya Savaşı şartlarında hayatını kaybeden tüm Osmanlı Ermenilerini bir kez daha saygıyla anıyor, çocuklarına ve torunlarına taziyelerimi sunuyorum” mesajı yayınladı.

Başbakan Davutoğlu’nun Türkiye’nin tehcir yapıp insanlık suçu işlediğini belirterek "Yaşanmış olan şey yaşanmıştır, onu yok saymak onu ortadan kaldırmaz" diye konuşmasının ardından İçişleri eski Bakanı Ala’nın 1915 olaylarına ‘soykırım’ denilemeyeceğini belirterek, ‘Biz tehcir yaptık’ demesini biri bana açıklasın. Tutarlı politikanın güzel bir örneği. Bunları söyleyen kişiler neden Doğu Anadolu’da Ermenilerin yaptığı soykırımdan bahsetmezler? Tehcir kararı alınmasının gerekçelerini niçin açıklama zahmetinde bulunmazlar? Tıpkı Orhan Pamuk gibi Nobel Barış Ödülü alma peşindeler mi? Davutoğlu bir sonraki aşamada soykırımı kabul edecek mi? Merakla bekliyorum.

Gelelim dünyadaki tiyatroya. 1915 olaylarını "soykırım" diye tanıyan ilk ülke Uruguay(1965) oldu. Ardından Kıbrıs Rum yönetimi(1982), Arjantin(1993), Rusya(1995), Kanada(1996), Yunanistan(1996), Lübnan(1997), Belçika(1998), İsveç(2000), İtalya(2000), Vatikan(2000), Fransa(2000), İsviçre(2003), Slovakya(2004), Hollanda(2004), Almanya(2005), Venezuela(2005), Litvanya(2005), Polonya(2005), Şili(2007), Bolivya(2014), Çek Cumhuriyeti(2015) ve Avusturya(2015) sözde soykırımı “Soykırım" olarak tanımlayan ülkeler oldular. ABD'de 43 eyalet parlamentolarında "soykırım" kararını çıkardı. Arjantin asıllı Papa da 2i hafta önce Vatikan'da düzenlenen ayinde, 1915 olaylarını "soykırım" olarak tanımladı.

Siz önce Kızılderili soykırımının; Cezayir, Ruanda(Fransa’nın 800 bin kişinin ölümüne sebep olup öldürmenin yetmeyip tecavüz ettikleri katliam belgelendi) katliamının; Balkanlar’da katledilen beş milyon soydaşımızın; 1921’de Mora İsyanı sırasında 3000 Türk’ün katledildiği Navarin ve Tripoliçe katliamının; Kıbrıs Barış Harekâtı sırasında toplu mezarlara gömdüğünüz soydaşlarımızın; Bulgar zulmünün; Hocalı katliamının hesabını verin. 1953 Doğu Berlin, 1956 Budapeşte katliamlarından niye bahsetmiyorsunuz? Putin Efendi Çeçenistan’da Çeçen askerlerinin cesetlerini köpeklere yedirdiğinizi, 1 250 000 Çeçen nüfusunu 500 bine düşürdüğünüzü, kadınları ayaklarından tanklara bağlayıp paramparça ettiğinizi anlatsanıza. Hele Almanya.  Herero ve Nama Soykırımında yaşanan tecavüzler, ne çabuk unutuldu. Ayrıca Nazilerin yaptığı binlerce kişinin işkencelere maruz bırakılarak öldürülmesi, toplama kamplarında fırınlarda yakılması neydi? Asıl bunlar soykırım. Son olarak Avrupa’nın göbeğinde Bosna’da yapılan katliamın hesabını verin. 1970-1984 arasında Ermeni Asala örgütünün şehit ettiği 42 diplomatımızdan neden bahsetmiyorsunuz? 1975’te Paris’te Orly Havaalanına bomba konması sonucu bazı Fransızların da ölmesi üzerine Asala’yı sınır dışı etmediniz mi?

Değerli okurlarım, kısaca gerçek şu. Yıl 1915. 1. Dünya Savaşı günleri. Yüzyıllarca yurttaş olarak, komşu olarak, hatta akraba olarak Osmanlı topraklarında yaşayan Ermenilerin 1878 Berlin Antlaşması sonrası bilhassa Fransa, İngiltere ve Rusya tarafından Doğu Anadolu’da bir devlet kurdurma amaçları doğrultusunda tutumları bu olaylara neden oldu. Rusların Doğu Anadolu’ya girip desteklediği Ermeniler buralarda katliamlara giriştiler. Osmanlı Devleti de önlem olarak Tehcir Yasası çıkarıp Ermenilerin bir bölümünü Suriye’ye zorunlu göçe tabi tuttu. Amaç, Ermenilerin düşmanla işbirliği yapmalarını, cephede ölüm-kalım savaşı veren orduyu arkadan vurmalarını, ülke içinde güvenliği bozmalarını engellemekti. Yani bu olay durup dururken olmadı. Eşimin dedesini bile Erzurum’da evden alıp götürmüşler, bir daha dönmemiş. Bu göç sırasında ölenler olmuş. Ölenlerin sayısı olarak 1,5 milyon deniyor. Bu da asılsız. Gerçek kayıp 35 bin civarında. Bunlar savaş günlerinin güç koşulları, ağır iklim koşulları ve tifüs gibi salgın hastalıkların yol açtığı tahribat ile yolda eşkıyaların saldırıları sonucu oluşmuştur. Yoksa Osmanlı ordusunun soykırım amaçlı öldürdüğü veya devlet adamlarının öldürme emri verdiği tek bir Ermeni dahi yoktur. Siz rahat durdunuz da mı o yasa çıkarıldı?

Bu konu dün vardı, bugün var, yarın da olacak. Amaç Türkiye’yi yıpratmak, güçsüzleştirmek ve bu sayede ödün koparmak. Susmak iddiaları kabullenmek demektir. Dünya Türkiye’nin suçluluğuna inandığı sürece sorun sürüp gidecek. İşin çaresi gerçekleri ortaya çıkarmak. Bu arada dersen ki, seni yönetenler kabul ediyor sana ne oluyor? Ne diyeyim, haklısınız.

Son olarak 1 Mayısı kutlamak isteyen işçilere Taksim Meydanı’nı açmayıp 1915 olaylarında ölenleri anmak için İstanbul Taksim Meydanı’nda bir tören düzenlenmesine izin verenleri ve İstanbul'u işgal eden memleketin prensini çağırıp, kendi ülkenin siyasi partilerini Çanakkale Savaşları’nın 100. yıl dönümünü anma törenlerine çağırmayıp sonra da dünyaya barış mesajı verenleri ayıplıyor, kınıyorum. Saygılarımla hoşça kalın.