Geçen hafta acı bir kayıp daha yaşadık. Lanet olası teröre bir can daha verdik. Savcımız Selim Kiraz başta olmak üzere Berkinleri, Ali İsmailleri, Ethemleri, Fıratları şerefsizce öldürenlere lanet olsun. Evet, savcımızı öbür dünyaya uğurladık. Ancak ölümünde çözülmesi gereken, aklımı karıştıran birçok soru işareti var.

Öncelikle güvenlik konusu. Nasıl oluyor da ülkenin en sıkı korunan Adliye Binasına iki terörist elini kolunu sallaya sallaya giriyor, güvenlikten geçerken silahları dedektöre takılmıyor? Ölen öldü, adliyeye giriş çıkışlarda avukatlar elle arama dahil sıkı kontrollerden geçirilmek istendi. Aranacakları aramayın, “ağır cezayı gerektiren suçüstü halleri dışında üzeri aranamaz(madde 58)” diyen yasayı çiğneyip avukatların üzerini aramaya kalkın. TV’de avukatlar üzerlerinin aramasını istemeyince arbede çıktığını izledik. Eminim iktidar sevdalısı halkın bir kısmı avukatları ayıpladı, suçladı. Burada yasa mı geçerli, cumhurbaşkanının başbakanı, ilgili bakanları atlayarak avukatlar adliyeye cüppeleri de aranarak girecekdiye emir buyurması mı? Yasa geçerli değilse iptal edin yasaları herkes istediğini yapsın. Erdoğan’ın ele geçiremediği, sindiremediği birkaç kurumdan biri baro kaldı. Onu da sindirme, ele geçirme çabasında. Çünkü avukatlar halkın bağımsız temsilcisi, savunucusu.

Rahmetli savcının yaptığı son işlem Gezi Parkı eyleminde biber gazı fişeğiyle gözünü kaybeden Okan Özçelik’in görüntülerinde iyileştirme yapılıp biber gazı silahı kullanan polis memurunun teşhise yarar fotoğraflandırılması ve Berkin Elvan’ın vurulmasına ilişkin görüntüleri de Jandarma Kriminal’e göndermesi olmuş. Olayı çözmek istediği için dikkat edin güvendiği jandarmaya göndermiş. Sonuca yaklaştığı anda yaşamını kaybetmiş. Büyük bir soru işareti?

İktidara göre başarılı bir operasyon yapılmış. Savcı öldürülüyor, nasıl başarılı olunuyor, ben de anlamadım. Kurtardınız mı? Hayır. Neyi başarılı? Suçu CHP’ye yüklemekse tamam. Davutoğlu çıkmış, bu olayın, Türkiye‘deki elektrik kesintilerinin, Çağlayandaki terör olayının nerede ise sorumlusu olarak CHP lideri Kılıçdaroğlu’nu gösteriyor. Hayatımda bu kadar aymaz, edep ve adaptan yoksun açıklama duymadım. Sayın Davutoğlu iktidarda CHP değil siz varsınız. Bu açıklamanız ne getirdi gördünüz mü? Şehit ailesini ziyarete giden Kılıçdaroğlu yuhalandı, üzerine su şişesi atıldı. Tehlikeli sularda yüzüyorsunuz. 27 Mayıs öncesi İnönü’nün taşlatılması ile benzer olayları başlattığınızın farkında mısınız? Bir sözüm de emniyet güçlerine. Birileri başbakan iken bağıranı yakalayıp götürüyordunuz. Burada neden müdahale etmediniz?

Yine Davutoğlu ve Erdoğan, Kılıçdaroğlu’nun cenazeye gitmediğini dillerine doladılar. Hani bir söz vardır: “Dinime küfreden bari Müslüman olsa.” Beyler siz pilotlar şehit olduğunda cenaze töreninde neredeydiniz? Daha önce de yazdım. Biriniz Ankara'da Türk Metal Sendikası Kadın İşçiler Kurultayı'nda çoğu erkek olan katılımcılara 3 çocuk isteğini yinelemekle meşguldü. Erdoğan cenaze ziyaretinde kurulan ses sistemi ile yine nutuk atmayı ihmal etmemiş. Cenaze evini de miting alanına çevirmiş. Ha bir de uyarım var. Bundan sonra nereye giderseniz gidin mutlaka belgesi elinizde bulunsun. “Elvin’in bakkala ekmek almaya gittiğine dair belgen var mı?” diye sorunca bunu öğrendik. Adama o zaman sorarlar: “Kabataş olayı ve Valide Sultan Camisinde içki içildiğine dair belgeler nerede?

Bir başka önemli konu: Cumhuriyet, Hürriyet, Sözcü, Taraf gazeteleriyle Halk, CNNTürk, Bugün,  Samanyolu, Doğan Haber Ajansı ve İMC muhabirlerinin savcının cenaze törenine alınmaması. Sebep olarak “Bugüne özel bir durum” açıklaması yapan görevliler bu yönde talimat aldıklarını söylemiş. Bu nedir? Bu keyfi uygulama nasıl yapılır? Saraya alınmaz, toplantıya alınmaz alıştık, ama bu bir cenaze töreni. Sen gel, sen gelme, nasıl denir? Bu kadarına pes.

Pazar günü Türkiye baştan aşağı karanlığa gömüldü. Enerji Bakanı Yıldız normal bir olaymış gibi bir sürü neden sıraladı, araştırıyoruz, dedi. Hala nedeni açıklanmadı. Başka bir ülkede böyle bir olay olsa bakan hemen istifa ederdi. Bu bir onur meselesi. Bakın Japon mühendise. Köprünün halatı kopunca kendisini sorumlu tutup intihar etti. Biz intihar et demiyoruz, bari istifa et. Bu elektrik kesintileri meşhur Fuat Avni’ye göre iki kez daha yaşanacakmış. Seçim günü provası olmasın? O gün de kesinti olursa diyecekler ki “Daha önce olmadı mı?” Minarenin kılıfını şimdiden hazırlıyorlar.

Konu dışı birkaç ekleme. Bir sorumsuzluk örneği: Yalova valisi bir öğretmeni herkesin önünde “dilenci gibisin” diye azarlıyor, sınıftan kovuyor. Valiye göre “sakal bırakan öğretmen dilenci(Taner Yıldız valinin kulağını çeker mi bakalım?), sakala izin veren okul idaresi e…başı, yönetmeliği bile bile sakal bırakan öğretmenler anarşist”  Ceketle kravatla adam olunmuyor. İnsan olmayı öğrenmek gerekiyor. Zavallı öğretmen ne kadar dert ettiyse bir iki gün sonra kriz geçirip ölüyor. Vali bey “değerli bir öğretmeni kaybetmenin üzüntüsünü yaşıyorum.” demiş. İşte o kadar.

Bu arada başbakan emeklilere müjdeyi verdi. Maaşlarımıza 50 TL zam yapılacak. Ona göre ciddi bir zam imiş. Harcaya harcaya bitiremeyiz artık. Saygılarımla hoşça kalın.            

 

 

 istifayı düşünen yok.dün da bir vali. Öğretmen kalp krizinden öldü.herkesi aşağılıyorsunuz. Hakaret ediyorsunuz. Enerji bakanıda sakallı ..dilenciye benziyor mu?