Çok uzun zamandır Milli İrade kavramını siyasilerin ağzından çok duyuyoruz, ağızlarından hiç düşürmüyorlar. Genel olarak Milli İrade, halk oyu ile seçilerek meclise girip ülkeyi yönetme yetkisine sahip olmak demek. İyi bir araştırma yaptığımızda Milli İrade anlayışı’nın göründüğü gibi uygulanmadığını, geçmişten günümüze kadar Milli İrade kavramının nasıl kendilerine göre yorumladıklarını ve uyguladıklarını görebiliriz.

Egemenlik, Milli İrade kavramı orta çağ yöneticileri tarafından ilginç bir şekilde uygulanmıştır. Krallar, yönetme haklarının Tanrı tarafından kendilerine verildiğini, bundan dolayı da krala karşı gelenler, Tanrı’ya karşı gelmekle suçlanarak engizisyon mahkemeleri tarafından yargılanıp idam edilmişlerdir. O dönem de insanlar haklarını savunacak bir merci bulamamış, fikirlerini söyleyemeden krala boyun eğmek zorunda bırakılmışlardır. O dönem de ki bu söylemler ve uygulamalar hiç yabancı gelmedi değil mi? 

Fransız Kamu Hukukcusu Leon Duguit’in Milli İrade anlayışı şu şekildedir “ Millet, diriler kadar ölüleri de kapsayan, geçmiş ve gelecek kuşakları da içine alan teorik ve soyut bir kavramdır. İrade ise sadece gerçek kişilere ait bir kavramdır. Soyut kavramların iradesi olmaz. Öyle ise, Milli İrade yada hakimiyet diye bir şey olmaz ve tamamen efsaneden ibarettir”  Mustafa Kemal Atatürk ise “ Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” demiştir.
Egemenlik, Milli İrade anlayışı diktatörlerin ortaya çıkmasıyla yok olmuştur. İtalya’da Mussoloni, Almanya da Adolf Hitler halkın oyu ile iktidar olmuştur. Bu kişiler devletin imkanlarını siyasi amaçları için kullanmış, Milli İrade anlayışını yok etmişlerdir. Düşünün bu kişiler de halkın oyu ile iktidar olmuşlardır. Fakat sonrasın da neler olmuştur, neler yapmışlardır iyi okumak lazım.

Peki, Türkiye de Milli İrade kavramı nasıl işlemektedir. Hükümetin yaptıklarının tamamına bakarsak demokrasiyi, kendini hedefe götüren bir araç olarak kullandığını görebiliriz. 14 yıldır sandık ile iş başına gelen hükümet kanunları, yasaları, hakimleri, savcıları, mahkemeleri, Mit’i diyaneti, emniyet teşkilatını, basını ve medya’yı siyasi amaçlar doğrultusunda kullanmaya çalışmıştır ve bunda da başarılı olmuştur. Ülkeyi kanunlar ve kararnamelerle yönetmeyi tercih ettikleri için Türkiye’yi hukuk devleti olmaktan çıkarmıştır. Hitler ve Mussoloni icraatlarına baktığımızda, şuan ki Türkiye ile uygulamalarının örtüştüğünü net bir şekilde görürüz. Siyasilerin dilinden düşmeyen Milli İrade aslında ayaklar altına alınmış ve yok edilmiştir. 
Milli irade ve egemenlik kavramlarını evrensel bir anlayış olarak değerlendirebiliriz. Türkiye Cumhuriyeti devletinin temel prensibi tam bağımsız bir Türkiye olmalıdır. NATO, ABD, ve AB’den arındırılmış bir Türkiye olmalıdır. Ekonomi, tarım, sanayi, eğitim ve bilimin yeniden inşa edilmesi gerekmektedir. Sayısal çoğunluğuna güvenerek, devlet imkanlarını Milli İrade üzerinde demir yumruk gibi kullanan siyasilerin, yöneticilerin sorgulanması gerektiği inancındayım.
Hoşçakalın, sevgi, saygı ve dayanışmayla kalın.