II. Mahmut döneminde Tire’ye sürgün edilen ünlü tıp bilgini Şanizade Mehmet Ataullah Efendi Osmanlı’da modern tıp biliminin kurucusu olarak kabul edildi. İlk modern hastaneyi Tire’de açan Şanizade, padişah tarafından affedilmesine rağmen haberi ulaştıran elçinin hatasının kurbanı oldu…
Osmanlı’da, ‘affedilmek’ (itlak) ve ‘idam’ (itlaf)  cezalarının birbirine yakın kelimelerden oluşması nedeniyle elçinin yanlış telaffuzu istemeyerek de olsa Şanizade’nin sonu getirdi. II. Mahmut tarafından ölüm cezasına çarptırıldığını zanneden ünlü tıp bilgini oracıkta kalp krizi geçirerek hayatını kaybetti…

Osmanlı tarihi boyunca yetişen bilim adamları insanlığa önemli hizmetlerde bulunmuştur. Bunlardan en önemlilerinden biride yakın dönem Türk tıbbını şekillendiren bilim insanı olarak anılan Şanizade Mehmet Ataullah Efendi’dir. Film senaryolarını aratmayacak bir hayat süren ve tıp literatüründe sayısız eseri bulunan şifanın ustası Şanizade, uzun yıllar yaşadığı Tire’de eserlerini kaleme almış ve insanlığın hizmetine sunmuştur. Osmanlı’nın son dönemlerinde on yataklı ilk modern hastane Şanizade’nin olağanüstü çabalarıyla Tire’de açılmıştır. Böylelikle Tire, Osmanlı’da modern tıbbın ilk şifa merkezi olmuştur. Tire Müzesi’nin hemen önündeki meydanda yapılan devasa anıt onun adını taşımaktadır. Mezar taşı ise kaybolmadan Tire Müzesi’nde koruma altına alınmıştır.

56 YAŞINDA ERKEN GELEN ÖLÜM
II. Mahmut döneminde Tire’ye sürgün edilen ve uzun yıllar burada yaşayan ünlü tıp bilgini Şanizade Mehmet Ataullah Efendi Osmanlı’da modern tıp biliminin kurucusu olarak kabul ediliyor. Oldukça fırtınalı bir hayat süren bilim adamının ölümü ise son derece tiraji komiktir. O dönemde iç isyanlarla boğuşan II. Mahmut, acılarla dolu sürecin sonunda haksızlık yapıldığı anlaşılan Şanizade’ye elçi gönderip affedildiğini haber salar… Elçi, Şanizade Mehmet Ataullah Efendi’ye ulaşır, huzuruna çıkar… Heybesinde taşıdığı padişahın fermanını çıkarır ve okumaya başlar. İşte ne olursa o zaman olur… Rivayete göre, Osmanlı’da, ‘affedilmek’ (itlak) ve ‘idam’ (itlaf) cezalarının birbirine yakın kelimelerden oluşması nedeniyle elçinin yanlış telaffuzu istemeyerek de olsa Şanizade’nin sonu getirir. II. Mahmut tarafından ölüm cezasına çarptırıldığını zanneden ünlü tıp bilgini henüz 56 yaşındayken oracıkta kalp krizi geçirerek hayatını kaybeder… 

ADI MEYDANA VERİLDİ ANIT DİKİLDİ
Tire’de, kendi adı verilen meydan ve bu meydanın içindeki anıt ünlü tıp bilginin kentle belki de son bağlantısıdır. Tirelilerin büyük bir bölümü ne yazık ki Şanizade Mehmet Ataullah Efendi’nin kim olduğundan habersizdir. Oysa Şanizade, 19’uncu yüzyılda Osmanlıda yetişmiş en önemli tıp bilginlerinde biri olarak kabul edilmektedir. Coğrafya, tıp, edebiyat, matematik, tarih gibi birçok alanda uzmandır. Şanizade, temel medrese eğitimi almıştır. Arapça ve Farsça’ya son derece hakimdir. Medreseden sonra eğitimi Süleymaniye Tıp Medresesi ve Halıcıoğlu Mühendishanesi’nde devam etmiştir. Bu arada İtalyanca ve Fransızcayı da ileri derecede öğrenmesi kendisinin dünyadaki tıp eserlerini tercüme edebilecek seviyeye ulaşmasını sağlamıştır.  Çevirileri, Türkçe terminoloji içermektedir. Şanizade Mehmet Ataullah Efendi’nin ‘Teşrih Lişanızade’ adı eseri alanında devrim niteliğindedir. Eserinde, anatomik terimleri Türkçe olarak ifade etmiş ve onlarca anatomi resmine yer vererek modern Türk tıbbında çığır açmıştır.

TİRE’DE SÜRGÜN YILLARI
Ünlü bilginin kaderinin ne yazık ki pek yaver gitmediği açıktır. 3 Aralık 1819’da, Şanizade Mehmet Ataullah Efendi için yepyeni bir serüven başladı. Vakanüvis (tarih yazıcılığı) görevini yürüten Asım Efendi’nin hayatını kaybetmesi üzerine II. Mahmut, Şanizade’yi ‘Vakanüvislik’ görevine atadı. Altı yıla yakın bir süre sürdürdüğü görevinden Osmanlıdaki iç çekişmeler nedeniyle azledildi.  Kendisi bazı üst düzey devlet görevlileri tarafından tehdit unsuru olarak görüldü. Tüm dünyayı kasıp kavuran modernleşme rüzgarına elbette Osmanlı Devletinde de kapılan bir çok isim mevcuttu. Bu arada kendilerine ‘Beşiktaş İlim Cemiyeti’ adını veren bir grup hemen hemen her hafta bir araya gelip, fen, edebiyat, matematik, felsefe, din, sanat, batılılaşma gibi konuları tartışıyordu.  Özellikle din ve felsefenin bir arada birarada olabileceği tezi toplumda hızla dikkat çekmişti. Kendisi, cemiyetin önde gelen isimlerindendi. Osmanlı’nın o yıllarda en önemli gündemi ise isyanlarla anılan ‘Yeniçeri’ ocaklarıydı. Padişah, II. Mahmut, direnmelere rağmen “Yeniçeri Ocağını” kapattı. Bu aynı zamanda Bektaşiliğe de savaş açmak anlamı taşıyordu. Süreçten, Şanizade’nin cemiyeti de nasibini aldı. Tüm üyeler cemiyetin ‘Bektaşi’ olması iddiasıyla farklı farklı yerlere sürgün edildi. Şanizade’nin sürgün yeri olarak Tire belirlendi. Ünlü bilgin için zor ve zahmetli günler başlıyordu. Yıllar içinde kentle bütünleşen tıp alimi eserlerinin birçoğunu burada yazdı. Müzik, hat sanatı ve resim yapmanın yanı sıra şair yönü de bulunan Şanizade, şiirlerini  ‘Şanizade-i Divan’ adlı kitabında topladı.

ESERLERİ
Tıp alanında en önemli yapıtı, “Hamse-i Şanizade” adlı beş kitaptan oluşan eseridir. Söz konusu beş kitap anatomi hakkındadır. “Usulü’t Tabia”  ise fizyoloji kitabıdır. “Miyaru’l-Etibba”, hekimler için pratik tıbbı eğitimi içermektedir. “Kanunü’l-Cerrahin”, cerrahi ve “Mizanü’l-Edviye” ise ecza bilimi ile ilgilidir. İlk üç kitap tek cilt olarak İstanbul Dar’t-Tıba’atü’l-Amire’de 1820 yılında basıldı ve Osmanlı’da basılan ilk tıp kitabı oldu. Hamse’nin dördüncü kitabı 1828 yılında Mısır’da Bulak Matbaası’nda Kavalalı Mehmet Ali Paşa tarafından basıldı. Beşinci kitap ise basılmayıp yazma olarak kaldı. Yeni tıp kavramlarını anlatırken türettiği yeni Türkçe tıp terimleri, Cemiyeti Tıbbiye’nin hazırladığı 1873 yılında basılan tıp lügati için bir temel olarak kullanıldı. 

Editör: Haber Merkezi