Pandemi, orman yangınları derken içimiz karardı. Adeta yüzümüzü güldürecek güzel bir habere hasret kaldık. 45 dereceyi aşan sıcaklarda plaja gidemeyen ancak alternatif gezi rotaları arayanlara Bayındır’ı öneriyoruz. Güzelliği ile başınızı döndürecek çiçeğin başkenti hafta sonu günübirlik alternatif gezi rotası arayanlara iyi bir seçenek olacak.  İzmir’e yaklaşık 1 saat uzaklıktaki Bayındır, zengin tarihi, doğası ve her şeyden önemlisi ruhunuzu okşayan muhteşem çiçekleriyle sizi çağırıyor. Dağlarından yağ, ovalarından bal damlayan şehir olarak bilinen “Bayındır’da çiçekler pervasızca dört mevsim açıyor. 

TARİH ÇİÇEK İLE BAŞLAMIŞ
Tanrının överek yarattığı Bayındır, Küçük Menderes Havzası’nın etrafında şekillenmiş saklı bir cennet. Bu güzel ilçe sırtını Bozdağlar’a yaslayıp, bambaşka bir görünüm kazanırken, kuzeyde Çatma ve Çal Dağı, Kuzeybatıda Mahmut Dağı, güneyinde ise topraklarına bolluk ve bereket taşıyan Küçük Menderes nehri ve bereketli ovasıyla çevrilidir. Bayındır’da tarih ne zaman başlar, ilk nefes ne zaman alınır bilinmez ama, buraya ilk gelen ve bir daha hiç ayrılmayan tek varlık “çiçek” olmuştur. M.Ö 3000’li yıllarda kentte Hititler egemenlik sürse de, Frigler ve Lidyalılar da sırasıyla kente hüküm sürmüşlerdir. Bayındır’ın tarih içindeki coğrafi konumu Bizanslıları’da kendine çekmeyi başarmıştır. Malazgirt zaferinden sonra kent Türklerin eline geçmiş, 24 Oğuz Boyu’ndan biri olan “Bayındır Boyu” bu bereketli topraklara kalıcı olarak yerleşmiştir. Selçuklu egemenliği ardından da şaşalı Osmanlı devri yaşanmış ve ilçenin tarihi Cumhuriyetle birlikte günümüze kadar ulaşmıştır.

CENNETTEN BİR KÖŞE
Bayındır Kalesi, Dar’ul Kurra Cami, Hacı Sinan Cami ve Medresesi, Çinili Mescit, Gömeçli, Kelleci ve Eskici Dede Türbeleri mutlaka gezilip görülmesi gereken yerler. Retore edilen Ermeni ve Rum Kiliseleri ise görülmeye değer bir başka gözde mekanlardan. Yine tarihi Tekel Hanı, Papaz Evi, Hanlar ve tarihi çeşmeler ile adeta zamanın eşiğine sıkışmış İstasyon Garı sizi zaman tüneline içine çekecek. Her geçen gün adından biraz daha bahsettiren Alankıyı ve Çınardibi yaylaları ile ilçeye 7 km uzaklıkta bulunan Ergenli ve Dereköy kaplıcaları doğanın sizlere cömertçe sunduğu nimetlerden sadece birkaçı. 

ÇİÇEKLERİN ANNESİ ZEYNEP TEYZE 
Bayındır’da çiçeğin hikayesi Selanik göçmeni Zeynep Çakır ile başlıyor. Bayındırlıların Zeynep  annesi 1294’de Selanik`te doğmuş. 1941 yılında ailesiyle birlikte Türkiye`ye göç etmek zorunda kalınca İzmir`in Bayındır ilçesine yerleşmiş. Zeynep annenin çocukluğundan buyana çiçeklere olan aşkı hiç bitmemiş. Nur yüzlü Zeynep anne, komşuların bahçelerindeki çiçeklerden dallar kırarak, evinin önündeki tenekeden saksılarına çiçekler dikmiş. Aklınıza ne geliyorsa… Ortancalar, sarmaşıklar, cenanlar, begonyalar, fesleğenler, şebboylar ve küpe çiçekleriyle evini cennetten bir köşe haline getirmiş. Aslında, bu şirin ilçede çiçekçilik sektörünün meşalesini Zeynep teyze farkına varmadan o yıllarda yakmış. Bir gün babası kızının bin bir emekle diktiği çiçek saksısını dükkanının önüne koymuş. Aman Allahım gelen geçenin çiçekte gözü kalmış. Bir bakan dönüp bir daha bakmış. Günlerden bir gün, İzmirli bir çiçekçi esnafı, tesadüfen gittiği Bayındır’da Zeynep teyzenin yetiştirdiği birbirinden zarif çiçekleri görünce aklı başından gitmiş. Sorup soruşturduktan sonra Zeynep anneye ulaşmış. Bakmayın anne dediğimize, Zeynep Çakır o zamanlar yetiştirdiği çiçekler gibi güzel mi güzel alımlı mı alımlı bir genç kız. İzmirli çiçekçi esnafı dayanamayıp, tüm çiçeklere talip olmuş. İşte o günden sonra Zeynep annenin ve göç ettiği Bayındır’ın kaderi değişmiş. 89 yaşındayken vefat eden Zeynep Çakır’ın çiçeklerle bezeli heykeli bu gün çiçek diyarının başköşesini süslüyor.

Editör: Haber Merkezi